29 Eylül 2024 Pazar

Üç kentte kayıpların akıbeti soruldu

İzmir, Batman ve Diyarbakır'da düzenlenen eylemlerde kayıpların akıbeti soruldu, faillerin yargılanması istendi. 

 

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için kayıp yakınlarının yıllardır adalet mücadelesi sürüyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir, Batman ve Diyarbakır Şubesi ile kayıp yakınları bu haftada da İzmir, Batman ve Diyarbakır'da düzenledikleri eylemlerde bir kez daha adalet istedi. 

BATMAN
İHD Batman Şubesi ve kayıp yakınları Gülistan Caddesinde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde, "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" yazılı pankart ve kayıpların fotoğrafını taşıdı. Basın metnini okuyan Hüseyin Elçi, '94 yılının Eylül ayında Batman'ın Pınarbaşı mahallesinde kaçırılan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Abdullah Tarım'ın akıbetini sormak için toplandıklarını söyledi. 

Elçi, Tarım'ın hikayesini şöyle aktardı: "Ailesi ve görgü tanıkları; '1994 yılı Eylül ayında Kültür Mahallesindeki evinden kendisine ait Pınarbaşı Mahallesindeki ekmek fırınına giderken Aydın Aslan Caddesinde beyaz renkli bir arabaya zorla bindirilerek kaçırıldığı' şeklinde beyanda bulunmuşlardır. Kayıp Abdullah Tarım'ın eşi; 'Yıllardır kendisinden haber alamadığını belirten eşi iki çocuğuyla perişan bir halde olduklarını, eşinin kaçırılmasından sorumlu kişilerin yargılanmasını istediklerini' belirtmişlerdir."

Kayıpların faillerinin yargılanmasını isteyen Elçi, "İşlenen bu suçlara yönelik gereğinin yerine getirilmesi için savcıları göreve çağırıyor, yasal düzenlemeler yapılmasını ısrarla talep ediyoruz. Kayıplarımızın akıbetini sorgularken, onlara dair bir izi bulunmadan, hakikatler ortaya çıkarılmadan ve adalet sağlanmadan bu mücadeleden asla geri adım atmayacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz. Hakikatten ve haklılığımızdan aldığımız meşruiyetle susmayacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz" dedi. 

Açıklama oturma eylemiyle sona erdi. 

İZMİR
İHD İzmir Şubesi Gözaltında Kayıplar komisyonu Konak'ta bulunan eski Sümerbank önünde yaptığı açıklamada, iki yıl arayla polisin kaçırıp kaybettiği Ayhan ve Alican Efeoğlu için adalet istedi. Kayıpların fotoğraflarının yer aldığı, "Kayıplar belli failler nerede" ve "Kayıplar vicdanındır sahip çık" pankartlarının açıldığı eylemin metnini Caner Canlı okudu.

Yıldız Teknik Üniversitesi Jeoloji Bölümü öğrencisi Ayhan Efeoğlu'nun 6 Ekim 1992'de, İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü 4. sınıf öğrencisi Ali Efeoğlu'nun da 5 Ocak 1994'te sivil polisler tarafından götürüldüğünü ve bir daha kendilerinden haber alınamadığını hatırlatan Canlı, şöyle devam etti: "Ayhan Efeoğlu, Bursa ili İnegöl ilçesi nüfusuna kayıtlıydı. Kaybedildiği tarihte 25 yaşındaydı. Demokratik Üniversite mücadelesi nedeniyle dokuz kez gözaltına alınmış ve siyasi polis tarafından tanınan biriydi. 6 Ekim 1992 tarihinde okulun önünde ellerinde telsiz olan sivil polislerce gözaltına alınarak kaybedildi. Bütün başvurulara 'gözaltında öyle biri yok' diye yanıt verilmişti ama tanıklar bunu yalanlıyordu. 

Anne Feriha ve baba Osman Efeoğlu tüm resmî kurumlara oğulları Ayhan'ı sordu. Başvurular sonuçsuz kaldı; 'biz almadık, bizde yok' yanıtı hiç değişmedi. '2008 yılında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sürdürülen soruşturma 20 yıllık zamanaşımı bile beklenmeden takipsizlik kararı ile kapatıldı. 'Savcılığın kararına göre; Ayhan Efeoğlu işkence sonucunda öldürülmüş olsa bile öldürme kastı olmadığından zamanaşımı süresi 15 yıla indirilmişti. '2011 yılında Eski Özel Harekât Polisi Ayhan Çarkın, Ayhan Efeoğlu'nun gözaltındayken işkence ile öldürüldüğüne tanık olduğunu söyledi. 'Onu bizzat ellerimle gömdüm' diyerek Ayhan Efeoğlu'nu işkence ile sorgulayan ve bedenini kaybeden polislerin isimlerini açıkladı.

Bu itiraflar sonucunda Efeoğlu Ailesi'nin dosyanın yeniden açılıp etkin ve bağımsız bir soruşturma yapılarak oğullarının gömüldüğü yerin tespit edilmesi ve adaletin sağlanması talebi bugüne kadar gerçekleşmedi."

Canlı, kayıpların akıbetlerinin açıklanmasını ve faillerin yargılanmasını istedi. 

Açıklama, oturma eyleminin ardından sona erdi.

DİYARBAKIR
Kayıp yakınları ve İHD Diyarbakır Şubesi 713. eylemini Bağlar ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı'ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Bu hafta 14 Ekim 1994 yılında Dersim'in Hozat ilçesine başlı Taşıtlı köyünde kaybettirilen Nazım Gülmez'in hikayesi anlatıldı.

Gülmez'in kaybediliş hikayesini İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Jiyan Ormanlı okudu. Ormanlı, 61 yaşındaki Nazım'ın hayvancılıkla uğraştığını, 9 çocuğu  olduğunu hatırlattı. 13 Ekim 1994 tarihinde Ali Boğazı bölgesinde Bolu Komando Tugayına bağlı askerler tarafından operasyon yapıldığını söyleyen Ormanlı, "Operasyon kapsamında köye yapılan baskında muhtar ve bir kişi gözaltına alınır. Ancak köylüler aksam saatlerinde serbest bırakılır. Bu baskından 2 gün sonra 15 Ekim 1994 tarihinde, öğlen saatlerinde aynı askerler tekrar köye gelir, köyde arama yaparlar, ardından evler ateşe verilerek yakılır. Operasyona katılan askerler Nazım Gülmez'i kendilerine arazide kılavuzluk yapması gerekçesiyle evinden aldılar. Nazım Gülmez, çaresiz bir şekilde askerler tarafından köy muhtarı ile tüm köylülerin gözleri önünde zorla götürülür. Ailesi kendisinden o günden sonra bir daha hiç haber alamaz" dedi.

Ormanlı, şöyle devam etti: "Nazım Gülmez'in eşi Garip Gülmez olaydan bir hafta sonra Hozat'ta bulunan binbaşına eşinin akıbetini sorar. Binbaşı tarafından kendisine şu yanıt verilir: 'Biz onları elimizde bir süre tuttuktan sonra serbest bıraktık, şimdi biz de onu arıyoruz.'  Nazım Gülmez'in eşi Garip Gülmez bu kez Hozat Savcılığı'na başvurur. Yapılan bu başvuru neticesinde Hozat Savcılığı görevsizlik kararı verir. Verilen görevsizlik kararı üzerine Gülmez ailesi, Elâzığ Askeri Savcılığı'na başvuruda bulunur. Dosyayı bir türlü sonuçlandıramayan Elâzığ Askeri Savcılığı da aileye, dosyanın Malatya DGM Savcılığı'na gönderildiği bilgisini paylaşır.

Malatya Savcılığı da dosyanın kendi yargı yetkisi içinde bulunmadığı gerekçesiyle dosyayı tekrar Hozat Cumhuriyet Savcılığı'na gönderir. İç hukuk yollarından herhangi bir sonuç alamayan Gülmez ailesi, davayı avukatlar aracılığıyla 26 Marta 2016 tarihinde AİHM'e taşır. AİHM başvurunun 6 aylık süre sınırına uymadığı gerekçesiyle, kabul edilemez olduğuna karar verir."

Açıklama, bir dakikalık oturma eylemi ile sona erdi.