29 Eylül 2024 Pazar

Sibel Fırat yazdı | Parti devrim ve iktidar

Parti tarihsel varlık hakkını, politik mücadele içinde kazanır. Devrim ve ezilenlerin politik iktidarı "an" ve "gelecek" ilişkisi içinde korunur. Program; strateji ve politika denklemi günceldir. Kendiliğindenliği reddeder. İrade ve eyleme odaklanır. Elbette yenildiği de olur. Ama yenilgiye yenilmez. O, yenilgiden zafere giden yolda kendisini yeniden ve daha ileriden kurmayı, işçilere, ezilenlere, kadınlara, LGBTİ+'lara ve ezilen tüm halklara karşı sorumluluğu olarak görür.

Proletaryanın, bilinç, örgütlülük ve merkezileşme deneyimi kendisinden her bakımdan üstün olan burjuvaziye karşı gücü, partisidir.

Proletarya, merkezileşme, dışarıdan bakabilme ve potansiyel olanı realize etme niteliğini kendisinde ve yalıtık biçimde kazanamaz. Bunun için yeni düzeyde bir bilince ve örgütlenmeye ihtiyaç vardır. Parti, formundaki örgütleniş bu ihtiyacın ürünüdür. Parti, salt verili durumun devrimci imkanlarının realizi değil, aynı zamanda gelmekte olanın bilinci ve eylemi olarak var olur. Marksist Leninist Komünist Parti'nin (MLKP) devrim anlayışı ve devrimci pratiği bu eksene dayanır.

Verili durumun dışına çıkabilmeyi başaran kişi ve kolektifler, tarihsel bir rol oynayabilirler. Tarih, daha yaşarken o tarihe hükmetme kabiliyetinde olanlar tarafından sıçramalı gelişme imkanı elde edebilir. Parti salt bir bilinç değildir. Parti eylemdir. Parti, politik bir varlıktır. Parti, salt nesnel süreçlerin analizi olmamıştır. O, her durumda ve koşulda nesnellik içindeki devrimci imkan ve olanağı bulup çıkarmayı görev edinmiştir. Varlığını, buna vakfetmiştir.

Marksist leninist komünistlerin, partiyi teorik, ideolojik, politik ve örgütsel kavrayışları "devrimin zaferi için yaşasın parti"de somutluk kazanır.

Devrimci mücadelesinin ihtiyaçları yönetir partiyi. Ondandır ki kendisi için bir varlık değildir. Araçsaldır. Parti, örgütsel varoluşunun inşasında da devrimcidir. Kendine sevdalı değildir. Kendisi, kendisi için biricik değildir. Parti aklı, devrim ve sosyalizm mücadelesinin taktik ve stratejik ihtiyaçları tarafından yönetilir.

MLKP'nin stratejisinin merkezinde, elbette emek sermaye çelişkisinin devrimci yoldan çözülmesi vardır. Ancak devrim bu antagonist çelişki üzerinden değil, farklı toplumsal kesimlerin politik özgürlük talebi üzerinden bir kıvılcımla da başlayabilir. Ulus, mezhep, cins ve sınıf çelişkisinin herhangi birinden halk ayaklanma eylemine geçebilir. Partinin kuruluş felsefesinin bu temel özelliği, onu diğer proleter parti olma iddiasındaki partilerden ayırır. Politika, ayaklanma, devrim ve iktidar olgularını politik yaşamın içinden kavrar, kurar ve üretir. Devrim bilinmez gecenin ufkunda değildir.

Birlik Devriminin ilan edildiği 1994 yılında parti; Kuzey Kürdistan'da serhildan ve gerilla mücadelesi ile bunun karşısında faşist sömürgeciliğin yönetemez durumunu bir devrim olarak tanımlamıştır. Bu Türkiye devrimci hareketi bakımından yeni bir durumdur. "Bir coğrafyada devrim, sömürge ulusun sömürgeciliğe karşı eylemiyle de başlayabilir" diyerek devrim kavrayışına yeni bir ufuk kazandırmıştır. Tespit ve görev diyalektiği O'nu batıda ikinci bir cephe açma görevine taşımıştır. Başlamış olan devrimle ilişkisini bu görevde somutlamıştır. Süregelen tüm gelişmeleri, bu görev bağlamında ele almıştır. Gazi katliamı, gözaltında kayıplar, gözaltında taciz ve tecavüz saldırıları, öğrenci harçlarına karşı mücadeleyle kurmuş olduğu ilişkinin perspektifi "batıda ikinci cephenin açılması" tarafından belirlenmiştir. NATO toplantısı, gözaltı ve tutuklama saldırıları, kadına yönelik şiddet, iş cinayetlerine karşı mücadeleyi bütünlüklü biçimde ele alır. Bu gündemler, etrafında tüm kuvvetlerini harekete geçirir ve faşist iktidarı darbelemeyi, yıkmayı hedefler.

Haziran ayaklanmasından Rojava devrimine; parti, devrimin çağırdığı "an" ve "yer"dedir. Eğer durum devrimciyse, komünist parti kendi gerçekliğinin merceğinden bakmaz. Durumun gerektirdiği devrimci hamle imkanlarını değerlendirmeye yoğunlaşır. Sıçramalı gelişme dinamiğine dayanır.

Lenin, Ekim devriminin öngünlerinde "Bütün iktidar Sovyetlere" sloganını ve buna ön gelecek pratik konumlanmayı tartışır, devrimin önderlik görevlerine dikkat çeker. Ekimde silahlı mücadele yoluyla geçici hükümete karşı ayaklanma çağrısı yapan Lenin'in karşısında parti içinde bunları söyleyen bir muhalefet, silahlı devrim yoluyla iktidarı yıkma ve işçi emekçi ve askerlerin oluşturduğu yeni bir iktidar oluşturmaya karşı çıkanlar vardı. Bunlar "biz zaten Sovyetlerde etkiniz ve bunu güçlendirme yolundan ilerlemeli ve kurucu meclisi Sovyetlerden aldığımız güçle baskılamalıyız" diyorlardı ve bir biçimde iktidarlaşmaya karşı mücadele ediyorlardı. Lenin, Ekim'e gelindiğinde koşulların devrim için olgunlaştığını ve devrimci ayaklanmaya girişmenin gerektiğini söylüyordu. Bolşevik Parti içindeki sağ kanatın buna cevabı; "Düşmanın gücünü küçümsüyorsunuz" olmuştu.

İşte silahlı ayaklanmaya düşman olan tüm öğelerin buluşma noktası sağ kanat, zaferden iki hafta önce şöyle yazıyordu: "Ayaklanma üzerine sadece laf etmek niyetinde olmayanlar, onun gerçekleşebilme sansını iyice tartmalıdırlar. Özellikle içinde bulunduğumuz anda, düşmanın gücü sanıldığından fazladır. Mücadelenin kaderini belirleyecek olan Petrograt'tır. Oysa Petrograt'ta, proleter partinin düşmanları azımsanmayacak güçler toparlamıştır: Gayet iyi silahlandırılmış, çok iyi örgütlü, savaşmasını bilen ve hırsla arzulayan 5 bin junker; ayrıca genelkurmay, vurucu birlikler, kazaklar, garnizonun önemli bir kesimi, daha sonra Petrograt'ın çevresini sarmış topçu birliklerinin çok büyük bir kesimi. Ayrıca, Merkez Yürütme Komitesi aracılığıyla düşmanlarımız büyük ihtimalle cepheden asker getirtmeye de çalışacaklardır." …"İktidarın proleter partisinin eline geçişi sorununu böyle koymak tarihi bir hatadır: Ya hemen, ya asla, hayır, proletaryanın partisi büyüyecek, sayısı giderek artan kitlelerin gözünde programı daha da anlaşılır hale gelecektir. İçinde bulunduğumuz koşullarda bu başarılar dizisi, işte ancak ayaklanma inisiyatifi alarak baltalanabilir. Bu felaket politikasına karşı uyarıda bulunuyoruz." (İçinde Bulunduğumuz Durum Üzerine mektubu)

Marksist leninist komünistler, Lenin düşüncesi ve eylemiyle böyle ilişki kurarlar. Devrimi anlamayan devrimcilikle politik mücadele yürütürler.

Parti tarihsel varlık hakkını, politik mücadele içinde kazanır. Devrim ve ezilenlerin politik iktidarı "an" ve "gelecek" ilişkisi içinde korunur. Program; strateji ve politika denklemi günceldir. Kendiliğindenliği reddeder. İrade ve eyleme odaklanır. Elbette yenildiği de olur. Ama yenilgiye yenilmez. O, yenilgiden zafere giden yolda kendisini yeniden ve daha ileriden kurmayı, işçilere, ezilenlere, kadınlara, LGBTİ+'lara ve ezilen tüm halklara karşı sorumluluğu olarak görür.

Faşizme, sömürgeciliğe ve heteroseksist egemenliğe karşı mücadele aynı zamanda ittifaklaşmak demektir. Faşizme, sömürgeciliğe, kapitalizme ve erkek egemenliğine karşı mücadele cephesinin derinleşmesi ve genişlemesi olmaksızın ve devrim kuvvetleri dağınıklığı koşullarında devrimin zaferi ıskalanmış olur. İttifaklaşmak bir iken iki olmak meselesi de değildir. İktidar görüş açısıdır. İktidarı alma netliği ve kararlılığıdır. Yani mesele öncü olmak, kuyruk olma meselesi değildir. Düpedüz bir devrimci iktidar anlayışıdır. Tarihten ders çıkarmaktır.

Marksist leninist komünistler yasallığını tarihsel haklılıklarından alırlar. Devrimci kültür ve ahlak ölçüleriyle de örtüştükten sonra hiçbir mücadele biçimini reddetmezler.

Komünistler tarihlerinin hiçbir kesintinde bir mücadele biçimini diğerine üstün kılmamışlardır. Bu yönlü ortaya çıkan zaaflara karşı özeleştirel ve düzeltici müdahalede bulunmuşlardır. Yıkıcı bir kuvvet olmanın iki dinamiğine dikkat kesilmişlerdir. Kitlelerin siyasal bir ordu olarak örgütlenmesi ve silahlı mücadele, kır ve kent gerillası olarak süreçlere müdahale etmenin sorunların- yetmezliklerini tam da buradan sorunlaştırmışlar yol ve yöntem aramaktan asla vazgeçmemişlerdir.

Parti, reformlar için mücadeleyi hiçbir zaman küçümsemez. Ancak reformların devrimci strateji yerine ikame edilmesine karşı mücadele eder. Sömürgeci faşist diktatörlüğün reformlarla düzeltileceğinin açık ya da gizli propaganda edilmesine itiraz eder. Kitlelerin bilincinin bu görüş açısından çarpıtılmasına izin vermez. Örneğin burjuva parlamentosundan yararlanma imkanlarını reddetmez ama burjuva parlamenter yollu toplumsal değişim safsatalarına karşı net bir tutum takınır.

DEVRİMİN İÇİNDE DEVRİMCİ GÖREV, ROJAVA VE KOMÜNİSTLER
Komünistlerin Rojava'daki varlığını koşullayan birincisi, O'nun aynı zamanda Kürdistan proletaryasının öncü müfrezesi olmasıdır. Ama aynı zamanda marksist leninistler, kapitalizmin varoluşsal krizi koşullarında devrim, bölgesel devrim ve sosyalizm inşasının görece hızlı biçimde birinden diğerine yol alacağı değerlendirmesi yaparlar. Politik görevlerini bu görüş açısından kurarlar. Rojava'da demokratik bir halk devrimi gerçekleşmiştir. Rojava'da devrimci görev, bu devrimin bölgeselleşmesi ve toplumsal bir devrime doğru taşınmasıdır. Antiemperyalist, antikapitalist mücadele devrimci eylemin, güncel politikanın konusudur. Devrime yanaşık bir kuvvet olarak değil, devrimin içinde devrimci bir varoluş iddiasındadır. Kendine darlaşmış bir varlık halini, varoluş parametrelerinin dışına düşmek olarak değerlendirir. Parti hiçbir zaman olmadığı gibi burada da varlığının niceliği oranında bir politik hat izlemez. Tarihsel ve güncel olarak komünizmin güncelliği ekseninde önüne görevler çeker. İddia ve kararlılığını tarihsel haklılığından alır.

Emperyalist abluka, işgal ve sömürgeciliğin artan oranda saldırıları, iktisadi yaşamda kapitalizmin hükmünü sürdürmeye devam ettiği, yaygın küçük meta üretimi, aile ve aşiret yasalarının her gün her gün yeniden ürettiği ataerkillik, demokratik devrim koşullarında cins ve sınıf mücadelesi daha fazla keskinleşmiştir. Rojava devriminin komünist bileşeni olma pratiği ve iddiası tam da buradan şekillenir.

Son olarak; "Parti devrim ve zafer" bir slogan değildir. Marksist leninist komünistler için bir eylem kılavuzudur. Pratiktir. Eylemdir. Örgüttür. Devrime adanmaktır. Parti, devrime adanmış bir ömürler toplamıdır.