23 Kasım 2024 Cumartesi

Senem Pektaş yazdı | İmamların vaazı: Beşikten mezara kadar işçilik 

OVP'dan işçi sınıfı ve ezilenlerin payına; politik islamcı rejimin sözcüsü imamlar tarafından önce çocuk yaşta köleliğe çağrı yapılarak ucuz emek gücü olarak kullanılmak, ardından da sermayenin işi bitince aynı imam tarafından cenazesi kaldırılmak düşüyor.

Bir hafta önce, Antalya Müftülüğü'ne bağlı camilerde, çocukların MESEM'lere yönlendirilmesi için vakit namazlarından ve cuma namazından önce vaazlarda çağrı yapılacağı duyuruldu. Antalya Müftüsü Fethi Nazif Yalçınkaya, cuma günleri Antalya merkezde 1,5 milyon kişinin namaz için camilere gittiğini söylüyor, bu vaazlar ise bu kadar sayıda aileye çağrı anlamına geliyor. Saray rejiminin sermaye oligarşisi adına uyguladığı Orta Vadeli Plan dahilinde devlet destekli çocuk işçiliğinden Antalya'daki sermayedarların da payını alması isteniyor.

Akdeniz Sanayi Sitesi Kooperatifi Başkanı Mehmet Öztürk'ün kent müftüsü Fethi Nazif Yalçınkaya'ya yaptığı "rica" ile başlayan çocuk işçilik vaazları, yalnızca  bir  duyuru yapmanın ötesinde, MESEM'ler ve çocuk işçilik yoluyla sermayenin yaratmak istediği ideolojik dönüşümü de gösteriyor. Bir buçuk milyon aileye, 7/24 sömürü sisteminin 5 vakit propagandası yapılıyor. Din-devlet-sermaye üçgeninde hedeflenen iktisadi ve ideolojik dönüşüm Antalya örneğinde buluşuyor.

Halihazırda kapitalizme içkin olan çocuk işçiliğini devlet politikaları eliyle meşrulaştırmak için MEB, Mesleki Eğitim Politika Belgesi'ni geçtiğimiz haftalarda açıkladı. Bu yeni belge ile birlikte, mesleki eğitim stajlarının başladığı sene ve Anadolu Meslek ve Anadolu Teknik programları ile ilerleyen mesleki eğitim, MESEM'lerin açılması ve yaygınlaştırılması ile yeni bir yörüngeye girerek Türkiye ve Kürdistan'da çocuk işçiliğin ele alınışını değiştiriyor. MESEM'ler ile birlikte çocuk işçilik, toplumun gönüllü rızası dahilinde kabullenilmiş, benimsenmiş bir kaide haline getirilmek isteniyor. Ayrıca, çocuk işçiliğin karakterindeki bu değişim ile geleceğin -ve de bugünün- işçi sınıfının karakteri de şekillendirilmek isteniyor. İktidarın mesleki eğitim politikasında sıkça dillendirilen "Yaşam boyu öğrenme" kavramı burada devreye giriyor. Rejim, doğumundan ölümüne patrona artı değer sömürüsü sunmak dışında hiçbir faaliyeti olmayan, sürekli çalışmak dışında zaman tasarrufundan yoksun bir işçi sınıfı yaratmak istiyor. "Yaşam boyu öğrenmek", beşikten mezara işçilik anlamına geliyor. Özetle OVP'dan işçi sınıfı ve ezilenlerin payına; politik islamcı rejimin sözcüsü imamlar tarafından önce çocuk yaşta köleliğe çağrı yapılarak ucuz emek gücü olarak kullanılmak, ardından da sermayenin işi bitince aynı imam tarafından cenazesi kaldırılmak düşüyor. "Yaşam boyu öğrenme" madalyonunun bir yanını Alkop Meslek Lisesi'nde MESEM kapsamında çalıştırılırken katledilen 14 yaşındaki Arda Tonbul, diğer yanını geçtiğimiz günlerde Adana Feke'de çalıştığı inşaattan düşerek hayatını iş cinayetinde kaybeden 65 yaşındaki Hakkı Duru oluşturuyor.

Çocuk işçilik elbette yeni değil. Şu an MESEM'ler yoluyla ortaya serilen bir sömürü biçimi olsa da, aslında sanayi devriminin ilk anlarında ve öncesinde de oldukça yoğun bir çocuk emeği sömürüsü vardı.

Varlık sebebi olan bitmek bilmez kar hırsı olan kapitalist düzen sürdüğü müddetçe, iş gücü sömürüsü kayıt dışı ya da kayıtlı biçimlerde devam edecektir. Bugün ise saray rejiminin Mehmet Şimşek eliyle giriştiği sermayeyi kalkındırma politikasıyla çocuk işçilerin sayısı artırılıyor.  Sermayenin devleti eliyle meşrulaştırılıyor. Her yoldan propagandası yapılıyor. Bu meşrulaştırma örneğini yine Antalya'daki çocuk işçilik hamlesinde bulabiliriz. Daha öncesinde "çocuk işçi" görselleri arandığında ağır sömürüyü ve ihlalleri vurgulayan fotoğraflar karşımıza çıkarken, Antalya'da müftü çocuk işçiler ile göğsünü kabartarak aynı karede poz veriyor. Çocukların yaşları da vurgulanarak ne kadar memnun olduklarına dair pasajlar, burjuva medya eliyle diziliyor.

Bu çocuk işçiliği meşrulaştırma politikası kapsamında din yine kullanışlı bir araç olarak AKP'nin elinde. Politik islamcı rejimin son dönem mesleki eğitim belgelerinde açıkça görülüyor. Mesleki eğitimde yeni bir kavram olarak getirilen "fütüvvet" anlayışı ile ustasından başkasının sözüne inanmayan, meslek öğrendiği için ustasına minnettar, dünya nimetlerinde gözü olmayan -yani karnını doyuracak paradan fazlasını patrondan istemeyen-, başkaldırı ruhu elinden alınmış, uysallaştırılmış bir genç işçi kuşağı yine din eliyle yaratılmak isteniyor. Çalıştığı kölece koşulları benimseyen, kendine ve sınıfına yabancılaşmış, hak ve hak arayışı kavramları hafızasından silinmiş bir genç işçi kuşağı yetiştirme yoluna giriliyor. Sermaye ve onun iktidarı, çocuk işçilik yoluyla çocukların ve ailelerinin yoksulluk ve geleceksizlikten kurtarıldığı, manevi bir yön kazandığı propagandasını yapıyor.

İmamların çocuk köleliğine çağrı yapan taraf olması yine rejimin karakteriyle uyuşuyor. İşçi sınıfına dönük bu sindirme saldırısında politik islamcı rejim tarafından kullanılan dinin rolünü geçtiğimiz haftalarda Tek Gıda-İş'e üye oldukları gerekçesiyle işten çıkartılan ve iki ayı aşkın bir süredir direnişte olan Polonez işçilerinin direnişine yönelik saldırıda da görmüştük. Polisin fabrika önündeki eylem alanlarını kapatması sonrası Çatalca Kaymakamlığı önünde eyleme başlayan işçilere Çatalca Müftüsü Ahmet Mehmetalioğlu saldırmıştı. Urfa'daki Özak Tekstil'de direnen işçilerin camiye girişi müftü tarafından yasaklanmıştı. Sermayesi, devleti, polisi, jandarması, müftüsü, imamı dört bir koldan kapitalist sömürü düzeni için çabalıyor.

Çocukları MESEM'ler ve şimdi de mesleki ortaokullar yoluyla 10-12 yaşından itibaren köleleştiriyor ki on yıl sonra karşısına direnişle çıkacak işçiler olmasın. Fütüvvet anlayışından tutalım "yaşam boyu öğrenme" programlarına kadar tamamı, sermayenin karşısına yeni Polonez direnişçileri çıkmaması içindir.

Meşrulaştırma çalışmasının alanları, biçimleri ve araçları da sermaye politikaları ile göbekten bağlı biçimde genişletiliyor. Mevcut olanlar ise her geçen gün derinleştiriliyor. Ailelerin ve çocukların mesleki eğitim ile mesafelerini ortadan kaldırma amacıyla başlatılan Zanaat Atölyeleri, ortaokul 7. sınıftan itibaren öğrencilerin katılımı ile bu yaz tatilinde başlatıldı. MEB tarafından yapılan açıklamada, "İş hayatına uyumlarının kolaylaştırılması ile yaşam boyu öğrenme felsefesinin aktarılması" amacı şeklinde konuldu. Zanaat Atölyeleri pilot programının yaz dönemi sonunda bitişi ile meslek liseleri bünyesinde mesleki ortaokullar açılmaya başlandı. Ortaokulda meslek eğitimi projesinin en önemli amacı, ailelerin çocuklarını mesleki eğitime yönlendirmeye dönük çekincelerini tersine çevirmek ve aileleri mesleki eğitimin sözde avantajları ile erkenden tanıştırmak. Ortaokuldan itibaren mesleki eğitim ile hem çocuk hem de aile çocuk işçiliğe ikna edilmek isteniyor. Rehberlik servislerine ailelerin mesleki eğitime ikna edilmesi için teşvik çalışmaları yapılması talimatı verilmesi, ailelere dönük animasyonlu mesleki eğitim tanıtım videoları hazırlanması, ortaokul öğretmenlerine çocuklarını mesleki eğitime yönlendirmeleri için ailelerle görüşmeler yapmalarının önerilmesi de bu amaca hizmet ediyor.

Sermayenin bu hamleleri çocuk işçiliğe karşı mücadeleyi daha geniş halk kitlelerine ulaşarak yürütmemiz gerektiğine işaret ediyor. Çocuk işçiliğe karşı mücadele yalnızca gelişen MESEM sisteminde öğrenciye ulaşarak değil, aynı zamanda ailesine de ulaşarak çift taraflı yürütülmelidir. Mesleki eğitime yönlendirilen, payına işçi olmak düşen çocukların emekçi yoksul ailelerin çocukları olduğu görülmeli. Aileler, hem eğitimin niteliksizliğinden gelişen mezun işsizliğini hem de kendi hanelerinde artan yoksullaşmayı derinden yaşıyor. Eve bir kişinin daha ekmek getirmesi için çocuk işçiliğine ikna edilen ailelere mesleki eğitim merkezlerinde çocukların maruz kaldığı sömürü açıklıkla teşhir edilmeli, katledilen çocuklar gerçekliği özellikle vurgulanmalıdır. Yoksulluk içindeki aile gerçekliği mesleki eğitimin pek çok aile için fazladan gelir olduğu gözden kaçmamalı, bu nedenle bu çalışmanın ikna ayağının kolay olmayacağı da baştan kabul edilmeli, çalışmanın dili ve talepleri özgün olarak oluşturulmalıdır.

Bütün bunların yanı sıra, derinleşen yoksulluk krizi, MESEM'ler, mesleki lise ve ortaokullara yönelimi artıracaktır. Bu gerçekten yola çıkacak olursak, sermayenin sömürüsü altındaki işçileştirilen çocukların örgütlenmesi, sınıf bilinci kazandırılması, sermaye düzenine başkaldırarak onu yıkacak büyük bir güce dönüştürülmesi daha önemli bir yerde duruyor.