27 Eylül 2024 Cuma

Sancar: Depremin, yıkımın ve ölümlerin sorumlusu iktidardır

Kriz Koordinasyon Merkezinin toplantısına başkanlık yapan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, depremde tek adam rejiminin çöktüğünü kaydetti ve tüm imkanların geleceği kurmak için değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Kriz Koordinasyon Merkezimizin toplantısına başkanlık yaptı. Burada açılış konuşmasını da yapan Sancar, depremde meydana gelen yıkım ve insanların hayatını kaybetmesinin sebebinin ranta ve talana dayalı politikalar olduğunun altını çizdi. Depremden etkilenen halkla sergilenen dayanışmaya dikkat çeken Sancar, bu dayanışmanın halkın yaralarını saracağını dile getirdi. İktidarın tek becerisinin ise kötülüğü organize etmek olduğunu söyleyen Sancar, mücadeleyi sürdürdüklerini de ekledi.

'MERKEZİMİZE 60 BİN BAŞVURU YAPILDI, 300 BİN KİŞİYLE İLETİŞİME GEÇİLDİ'
Kriz Koordinasyon Merkezine 60 bin başvuru yapıldığını, 300 bin ayrı iletişim geçildiğini, acil yardımların organize edilerek deprem bölgesine uluştarılması için harekete geçtiklerini aktaran Sancar, "Deprem bölgelerinden Ankara, Mersin, Urfa, İstanbul ve Kayseri'deki hastanelere taşınan ve bu hastanelerde tedavi gören, taburcu olan 12 bin 322 afetzede ile temas kuruldu. Erzak ve malzeme yardımları koordine edilmeye devam edilmektedir. Şu ana kadar TIR, kamyon ve kamyonet olmak üzere 617 araç deprem illerine, ilçelerine ve köylere tarafımızdan ulaştırılmıştır. Evlerde misafir etme çalışmaları kapsamında 26 farklı ilden aldığımız aramalar sonucunda 345 aileyi konuk edecek imkanlar yaratılmıştır. Merkezi Kriz Koordinasyonu bünyesinde teknik, ulaşım ve konaklama, AFAD ile iletişim ve illerle iletişim ekibi olmak üzere dört ayrı komisyon kurduk. Kurduğumuz ihbar hatlarından gelen bilgiler arkadaşlarımız tarafından teyit edilerek AFAD'a ve il kriz koordinasyonlarına iletilmiş, yardımların ulaşması sağlanmaya çalışılmıştır. Hatlarımız 24 saat açık tutulmaktadır. Adıyaman, Maraş, Hatay ve Malatya'nın tüm ilçeleri ile Antep'in İslahiye ilçesi mahalle muhtarlarını aradık. Toplam 24 ilçemizde 1148 muhtarımızla iletişime geçtik. Tabii ki deprem dolayısıyla iletişim sorunları var, ulaşamadıklarımız da oldu ancak muhtarların yüzde 75'i ile iletişim kurmayı başardık" dedi.

'İKTİDARIN SORUMLULUĞU TEK TEK MÜTEAHHİTLERE YÜKLENEMEZ'
Bu dayanışmayı daha da yükselterek sürdüreceklerini söyleyen Sancar, iktidarın krizi yönetemediğini, depremi bir insani krize, trajediye dönüştürdüğünü, tek adam rejiminin çöktüğünü kaydetti. "Afetin de felaketin de baş sorumlusu, siyasi sorumlusu, hukuki sorumlusu, ahlaki sorumlusu bu iktidardır. Tek tek bireylere sorumluluk yüklenerek bu tablo temize çekilemez. Elbette bireylerin de sorumlulukları göz ardı edilemez. Müteahhitlerin bizatihi sorumlu olduğu konularda elbette soruşturma ve kovuşturmalar yürütülmelidir" diyen Sancar, partisinin Hukuk Komisyonunun bu konuda ciddi bir çaba içerisinde olduğunu belirtti. Esas sorumluluğun iktidarda olduğunu yineleyen Sancar kamuoyunu, sorumluluğun tek başına müteahhitlere atılarak iktidarın sorumluluğunun üstünün örtülmesini engellenme çağrısı yaptı.

'İMAR BARIŞI KAÇAK YAPILARA ATIFTIR'
Sancar, "İktidarın imar barışı dediği kaçak yapılara aftır. İşte o imar affının bugünkü sonucu, binlerce binanın yıkılması, onbinlerce insanın enkaz altında can vermesidir. Milyonlarca insanın da evsiz barksız kalmasıdır. 1955-2002 yılları arasında 8 defa imar affı TBMM'nin gündemine gelmiş ve kanunlaşmıştır. AKP'nin iş başına geldiği 2002 yılından bugüne kadar tam 9 defa imar affı yasaları çıkarılmıştır. 1955-2022 yılları arasındakinden daha fazla imar affını bu iktidar kendi 21 yıllık iktidarı döneminde kanunlaştırmıştır. Üstelik AKP iktidarı bu imar affına 'imar barışı' deyip, siyasi bir rant devşirme çabasından da geri durmamıştır. Söz konusu imar affı kanunlarından yararlanan yapı sayısı 3 milyon civarındadır. Bir deprem ülkesi olan Türkiye'de 3 milyon yapının denetimsiz bir şekilde af kapsamına alınması, cinayetin açık bir şekilde kanunileşmesi anlamına geliyor" ifadelerini kullandı.

'DİYANET'İN BÜTÇESİ AFAD BÜTÇESİNİN 5 KATI'
82 milyonu aşkın nüfusu olan Türkiye'de AFAD'ın gönüllüler hariç personel sayısının 5 bin 982 olduğuna dikkat çeken Sancar, AFAD personeli ve gönüllülerinin hakkını teslim etmek gerekiyor. Sorun yönetim zihniyetindedir, iktidarın politikalarındadır. Acil bir organizasyon ve koordinasyon kurumu olması gereken AFAD, liyakatsiz bir yönetimin beceriksizliği ve iş bilmezliği sonucu kurtarma çalışmalarına 2 günden daha uzun bir süre geçtikten sonra başlamıştır" dedi. Diyanet'in bütçesinin AFAD'ın bütçesinin 4-5 katı olduğuna kaydeden Sancar, deprem vergilerinin ise deprem için kullanılmadığını, yandaşlara aktarıldığını da vurguladı.

'MÜLTECİLERİ VE GÖÇMENLERİ HEDEF TAHTASINA KOYDULAR'
Sancar, şöyle devam etti: "Her türlü kışkırtma ve ayrıştırma girişimine karşı herkes en üst düzeyde duyarlılık göstermelidir. Depremi fırsat bilen bazı çevreler adım adım göçmen ve mülteci düşmanlığını örmektedirler. Mültecilere ve göçmenlere karşı yapılan bireysel ve kitlesel saldırılardan ve linç girişimlerinden, bu insanları hedef tahtasına koyanlar sorumludur. Vinç göndermeyen çevrelerin, vinçlerin gitmesini engelleyen odakların lince başvurması ibretliktir. Bunu hiç kimse unutmasın, unutmayacaktır da.

'TÜM CEZAEVLERİNDE BASKI VE ŞİDDET ARTIRILMIŞTIR'
Depremde bir başka sorun da cezaevlerinde yaşananlardır. Tüm gözler enkazlara çevrilmişken, cezaevlerinde baskı ve şiddet artırılmıştır. Adalet Bakanlığı Hatay ve Maraş cezaevleriyle ilgili açıklama yapmış. Ancak sevk ve sürgünler, cezaevlerindeki hak ihlalleri olmaya devam ediyor. Biz durumun takipçisi olmaya devam edeceğiz. Hatay Cezaevinde 3 mahkumun hayatını kaybetmesi, iktidarın cezaevlerine dönük şiddeti artırdığının ve depremin perdelediği alanda hak ihlallerini artıracağının bir göstergesidir."

'SURİYE'YE KESİNTİSİZ YARDIM ULAŞTIRILMASI HAYATİ ÖNEMDE'
Muhalefetin ve duyarlı çevrelerin birlikte çalışma yürütmesi gerektiğini kaydeden Sancar, Kuzey ve Doğu Suriye'ye ilişkin ise şunları söyledi: "Depremin etkili olduğu merkezlerden biri Suriye'dir. Özellikle Afrin, Halep, Lazkiye, İdlib doğrudan yıkımdan etkilenen bölgeler. Yaklaşık 4 bine yakın insanın hayatını kaybettiği kaydedildi. Bu bölgede yaşanan savaş ve çete gruplarının işgal pozisyonundan dolayı deprem sonrasında hayatta kalma mücadelesi, özellikle bazı bölgelerde ne yazık ki çok ağır şartlarda gerçekleşiyor. Hatta bizdeki vahim tablodan da daha vahim bir durum ortaya çıkıyor. Daha önce yardımlar Türkiye Cilvegöz Sınır Kapısı üzerinden giderken, depremden dolayı yollarda yaşanan yıkım sebebiyle BM ilk gün yardımları durdurduğunu açıkladı. Sonrasında birçok ülke Türkiye'ye sınır kapılarını insani yardımların hızlı ulaşması için açma çağrısında bulundu. Bildiğimiz gibi Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ile bulunan bütün sınır kapıları kapalı durumdadır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği 10 Şubat'ta yaptığı açıklamada, depremden dolayı 5,3 milyon Suriyelinin evsiz kaldığını duyurdu. Bu bağlamda Suriye'ye kesintisiz yardım ulaştırılması hayati önem taşıyor. Uluslararası yardım kuruluşları, yardım yapılmasının önündeki engellerin kaldırılmasını talep ediyorlar. Ciddi insani dramının yaşandığı deprem krizinde sınır kapılarının derhal açılması gerekiyor. Bütün sınır kapıları hemen açılmalıdır. Özellikle Kobanê'ye açılan Mürşitpınar Sınır Kapısının da insani yardım için açılması gerektiğini bir kez daha belirtelim.

'SAVAŞ VE GÜVENLİKÇİ POLİTİKALAR BU DÖNEMDE BİTİRİLMELİDİR'
Yine kamuoyuna yansıdığı üzere, KCK bir açıklama yaptı. Tüm güçlerine eylemsizlik kararı aldığını bildirdi. Bu ve benzeri kararlar önemlidir. Bir yandan yoğun bir savaşın sürdüğü ve tüm gelirlerin savaşa aktarıldığı bir ortamda, çatışmaların durmasına zemin hazırlayacak böyle bir karar önemlidir. Dayanışma felaketten doğmuş olsa bile yeni imkanların, yeni yolların kapısını açar. Bir kez daha bu vesileyle diyalog ve müzakerenin değerine vurgu yapmak istiyoruz. Devletin de iktidarın da savaş ve güvenlikçi politikaları bu dönemde bitirilmelidir. Bunu da önümüzdeki dönem için önemli bir adım olarak değerlendiriyoruz."