29 Eylül 2024 Pazar

Şafak Serhat yazdı | Komünist öncü ve Ortadoğu devrimi

ML komünist öncü, emperyalist küreselleşme evresinden ve sosyalizm deneyimlerinden hareketle gerçekleşen her devrimin bölge ve dünya devrimlerinin birer başlangıcı ve halkası olduğu gerçeğine bağlı hareket etmektedir. Ortadoğu'daki ezilenlerin mücadelesiyle bu görüş açısında ilişkilenmekte ve örgütlemektedir.

Serhat'ta şehit düşen Ulaş Alankuş (Şafak Kızıldere) yoldaşın partili yaşamında çalışma yürüttüğü ülkeler ve omuzladığı görevler bu konu başlığının bir resmidir. O komünist devrim serüvencisinin yoldaşları olarak "zafere kadar her daim" diye haykırmaya devam edeceğiz. 

Marksist leninist komünist öncü, burjuva sınıfın emperyalist küreselleşme evresinde saldırıya geçtiği ve sosyalist iddialı ülkelerin klasik kapitalist sisteme demir attığı bir süreçte tarih sahnesine çıktı. Kapitalizme karşı komünizmin bayrağını yüksek devrimci bir iddia ve kararlılıkla sahipleneceğini duyurdu. Bakurê Kürdistan'ında başlayan devrimi Türkiye işçi sınıfı ve ezilenleriyle buluşturma ve emperyalist küresel güçlerin Ortadoğu'ya yönelik askeri müdahalelerinin ortaya çıkardığı bu yeni sürece ezilenlerin birleşik devrimini örgütlemek için birlik devrimini gerçekleştirerek döneme öncü bir giriş yaptı.

ML komünist öncü, programında ve stratejisinde, Türkiye ve Kürdistan devrimlerinin Ortadoğu devriminin bir halkası olduğunu; Bakurê Kürdistan'ında başlayan devrimin bir Kürdistan devrimi olarak aynı zamanda bir Türkiye, İran, Irak ve Suriye devrimi olduğunu; bu devrimlerin hem ayrı ayrı ve hem de birleşik devrimler olarak gerçekleşebileceğini belirtti.

ML komünist öncü, emperyalist küreselleşme evresinden ve sosyalizm deneyimlerinden hareketle gerçekleşen her devrimin bölge ve dünya devrimlerinin birer başlangıcı ve halkası olduğu gerçeğine bağlı hareket etmektedir. Ortadoğu'daki ezilenlerin mücadelesiyle bu görüş açısında ilişkilenmekte ve örgütlemektedir.

Başûrê Kürdistan'ındaki federasyon, Ortadoğu'daki halk isyanları ve Rojava Kürdistan'ındaki antisömürgeci halkçı devrim ML komünist öncünün doğru bir hatta yürüdüğünü göstermektedir. 2010 Arap halk isyanları sürecinin bir halkası olarak zafere ulaşan Rojava devriminin gelişimiyle ML komünist öncünün bu süreçle kurduğu ilişki bu nedenle uyumludur.

Kuruluşundan günümüze kapitalist emperyalist sistemdeki değişim ve gelişmeleri her daim sınıf mücadelesinin gereklerine göre incelemiştir ve ele almıştır. Bu bağlamda ulaştığı sonuçları programından stratejiye, örgütlenme biçimlerinden mücadele taktiklerine yansıtarak kendisinin gelişimini yönetmeye çalışmıştır.

ML komünist öncünün bölgesel devrimler ve Ortadoğu devrimine dair programatik ve stratejik görüşlerini detaylandırmaya çalışalım.

Serbest rekabetçi kapitalizm döneminde sermayenin merkezileşmesi ve yoğunlaşmasıyla birlikte sanayi ve mali tekeller oluştu. Tekellerin elinde zamanla biriken sermaye mevcut ilişkiler içerisinde tekrardan sermayeye dönüşüm aşamasına sunulamadı, aşırı üretim ve dolaşımdaki aksaklıklar çelişkileri yetkinleştirdi. Bunların yol açtığı kriz toplam sistemde değişikliğe yol açtı. Ulusal tekeller ortaya çıktı ve bu tekelleri koruyan kapitalist devletlerin diğer devletleri ve halkları sömürgeleştirmesi ile birlikte emperyalizm gelişti. Emperyalizm döneminde gerçekleşen birinci paylaşım savaşı ile henüz kapitalizmin yeni oluşmaya başladığı ama hızla büyüdüğü Çarlık Rusya'sında proletarya Bolşeviklerin öncülüğünde iktidarı aldı ve sosyalist devrimi gerçekleştirdi. 1930'larda gerçekleşen ekonomik kriz sonucu ikinci emperyalist paylaşım savaşı patlak verdi. Burjuva devletlerin sermaye gücünü aktarmasıyla güçlenen faşizm ezilen tüm dünya halklarına savaş açmıştır. Sosyalist Sovyetler Birliği öncülüğünde gelişen antifaşist savaş ezilen halkların zaferiyle sonuçlanmış, Sosyalist Sovyetler Birliği daha da güçlenmiş, Çin devrimi gerçekleşmiş ve Doğu Avrupa halkları sosyalizmin inşasına başlamıştı. Emperyalist küreselleşme dönemine geçişte devlet sınırları artık sermaye için engel teşkil ediyordu. Özelleştirmeler, devletin doğrudan bir sermaye tekeli gibi hareket etmesine sınırlar getirdi, devlet ve sermaye ilişkisinde yeni bir durum açığa çıkardı. Artık emperyalist küreselleşme evresi zirvesine ulaşmıştı. Dünya üzerinde her bir karış toprak kapitalizmin hakimiyetindeydi. Dünya pazarı uluslararası tekeller arasında paylaşılmıştır. Fakat bu paylaşım olgusu dinamiktir. Tekelci sermaye döneminde de bu kez rekabet tekellerin rekabetidir. Sermayenin korunması ve genişletilmesi için pazarın yeniden paylaşılması gündemdedir.

Emperyalist küreselleşme evresinde olduğumuz şu günlerde uluslararası tekeller ve emperyalist devletler içerisinde bulundukları şiddetli rekabetten kaynaklı dünya pazarını tekrar paylaşma çabası içindeler. Emperyalist savaşlar Ortadoğu üzerinde özel olarak yoğunlaşmaktadır. Emek-sermaye ve devlet-halk çelişkisi tüm dünya çapında kendini gösterir ancak emperyalist hegemonya mücadelesinin yoğunlaştığı bölgelerde bu çelişkiler çok daha net ve keskindir.

Ortadoğu yüz yıllardır emperyalizmin egemenliği altındadır. Birinci emperyalist paylaşım savaşı ardından bölge emperyalistler tarafından parçalanmış ve yeniden düzenlenmiştir. Emperyalistlerin çizdikleri sınırlara hapsedilen halklar, emperyalistlerle işbirliği içerisindeki feodal aristokratlar ve yerel burjuvazi tarafından yönetilirler.

Yerel gerici sınıflarla işbirliği içinde bu bölgelerde emperyalistler kontrol ve denetim sağlayabilirler. Ya da şöyle ifade edilebilir; petrol ve doğalgaz dünyanın stratejik önemdeki temel hammadde kaynaklarıdır. Bu hammadde kaynaklarını kontrol, yerel sınıfları emperyalist devletlerle işbirliğine yöneltir. Yani işbirliğinin temelini, bu hammaddelerin sevk ve idaresi oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu kaynaklar ve Ortadoğu üzerindeki hegemonya, emperyalistler arasındaki dünya egemenliği mücadelesinde önemli bir rol oynar.

Emperyalist küreselleşmenin tüm çelişkileri en net ve en keskin biçimleriyle Ortadoğu'da kendini hissettirmektedir. Bir tarafta petrol ve doğalgaz yatakları üzerinde egemenliğini kurmuş bir avuç burjuva ve aristokratlardan oluşan yerel işbirlikçi sınıflar ve tüm yeraltı kaynaklarını yağmalayan emperyalist tekeller diğer tarafta ise ezilen ve yoksul halklar. Bir tarafta emperyalizmin yerel işbirlikçi uşakları ve onların yoz yaşam tarzları diğer tarafta ise yoksul halklar için yıkım ve savaş. Bu bölgelerde çelişkiler muazzam boyutlara ulaşmıştır.

Aşiretler ve ulusal topluluklar arasındaki çelişkiler ve düşmanlıklar bölgenin tarihsel gerçekliklerindendir. Yine İslam içi Şii-Sünni bölünmeleri ve tarihsel çelişkileri tüm diğer çelişkileri de etkilemektedir. Emperyalistler özel olarak bu çelişkileri bölgeyi hegemonyası altında tutabilmek için ve sömürge düzenini sürdürebilmek için bir araç olarak kullanmaktadır. Aynı zamanda bölgedeki despotik, faşist ve militarist devletler bu düşmanlık ve çelişkilerden beslenmektedirler. Emperyalistler sömürü sistemini sürdürebilmek için bu devletleri destekler, karşılıklı olan bu ilişkide despotik, faşist ve militarist devletler iktidarlarını sürdürebilmeleri için emperyalistlerle işbirliği yapar onların uşakları olurlar. Bu bölge devletleri halkların demokratik bilinçlerinin gelişmemelerini kendilerine görev bilirler. Dolayısıyla bu bölge devletleri işbirlikçi ve uşak olmakla birlikte aynı zamanda halk düşmanlarıdırlar.

Bölgede toplumsal cinsiyet çelişkisi en ilkel biçimlerde varlığını sürdürmektedir. Tüm zenginlikler ve haklar erkeğin elinde toplanırken eğitimden yoksunluk, insani haklardan yoksunluk ve erkeğe kölelik kadının kaderiymiş gibi ona dayatılır.

Kürt ve Filistin ulusal sorunları hem egemen sınıfların hem de ezilen halkların ve emekçilerin güncel politikalarında önemli bir rol oynarlar. Birinci emperyalist paylaşım savaşından sonra Kürt ulusu dört devletin boyunduruğu altına sokuldu. Bu sorunun çözümü ancak özgür ve birleşik Kürdistan'ın inşası ile sağlanacaktır. Hem Başûrê hem de Rojava örneklerinde olduğu gibi ayrı ayrı kopuşlar gerçekleşmiştir ama kazanımlar hala güvence altında değildir. Dolayısıyla zorunlu olarak Kürt ulusunu boyunduruğu altında tutan bu dört ülkede sömürgeci devletlerin yıkılmaları gerekir. Bu açıdan komünistlerin görevi bölgedeki emekçi halkların birbirlerine güvenlerini ve birliklerini geliştirmek ve bunu dört parçada sağlamaktır. Dört parça Kürdistan'deki ve sömürgeci ülkelerin işçi ve emekçilerinin birliği Kürdistan'ın ulusal kurtuluş devrimi için önemli bir rol oynar. Bunu ancak Demokratik Ortadoğu Federasyonu mümkün kılmaktadır. Tüm bu gerçekler bölgedeki proletaryanın, emekçi halkların ve komünist öncülerin enternasyonal eylem birliğini bir zorunluluk haline getirir.

Emperyalist küreselleşme aşamasında bir yandan dünya ekonomisi tekellerin egemenliğinde birleşirken diğer yandan da bölgesel hegemonyalar kurma özelliği öne çıkar. Böylesi koşullarda proletarya öncülüğünde emekçi halklar arasında bölgesel, iktisadi ve siyasal birlikler kurulabilir. Böylece proletarya birleşik bir sosyalist ekonominin inşasına başlayabilir. Bunun için farklı bölgelerdeki burjuva iktidarların yıkılmaları gerekir. İktidara gelecek olan proletarya ve emekçi halkların demokratik ya da sosyalist iktidarları ancak bölgesel birlikler yoluyla bütünleşerek, yani Sosyalist Bölge Federasyonlarının kurulmasıyla kazanımlarını koruyacaklar ve diğer bölge halklarını sosyalist dünya ekonomisiyle buluşturacaklardır. Dolayısıyla bölgesel devrimlerin proletaryanın devrim programında yer alması büyük bir önem taşır. Eşit koşulların yokluğundan kaynaklı bölgelerdeki devrimler farklı zamanlarda gerçekleşecek ve farklı koşullardan geçeceklerdir. Ancak bölgesel devrimler birbirlerini tetikleyerek veya ayrı ayrı gerçekleşerek proletaryayı dünya devrimine yakınlaştıracaktır.

ML komünist öncü, 29. savaş yılına girerken programı doğrultusunda çalışmalarını büyük bir fedakarlıkla yürütmektedir. Kendisini tarihsel sorumluluk ve görev bilincine uygun bir şekilde konumlandıran öncü bölgesel devrimler perspektifi doğrultusunda Ortadoğu halklarını sosyalist devrim saflarına kazanarak Sosyalist Ortadoğu Federasyonu'nun zaferine giden yolda kararlı bir şekilde savaşımını sürdürmektedir.