27 Eylül 2024 Cuma

Köymen: Geç de olsa imar aflarından derhal vazgeçilmeli

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Esin Köymen depremle gündeme gelen imar aflarını, TMMOB'a yönelik saldırıları ETHA'ya değerlendirdi. İmar aflarından derhal vazgeçilmesi gerektiğinin altını çizen Köymen, Afet Yönetim Döngüsü'nün dört maddesinin hayati önemini açıkladı. İktidarı kadercilikten vazgeçerek bilimsel ve teknik uyarıları uygulaması konusunda uyardı.

Maraş merkezli gerçekleşen, 10 ilde etkili olan, binlerce binanın yıkıldığı, onbinlerce insanın hayatını kaybettiği depremlerin ardından imar affı yeniden gündeme geldi. Mülkiyet ve imar sorunu olan, ruhsatsız binaların yanı sıra ruhsatlı fakat imar mevzuatına aykırı olarak eklentiler yapılmış yapıların affedilmesi ve sisteme dahil edilmesi anlamına gelen imar affıyla birlikte, ruhsat alan binaların bazıları daha inşa sırasında yanlış yapıldı, iki katlı binaya göre inşa edilip sonradan üstüne kat çıkıldı. 6 Şubat'ta meydana gelen depremlerin bu kadar yıkıcı etkisinin olmasının AKP/MHP faşist iktidarının rant ve sermaye odaklı politikalarının sonucu hız kazanan imar aflarının büyük rolü mevcut.

'İMAR AFLARIYLA YASAL HALE GETİRİLMİŞ OLDULAR'
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Esin Köymen ile imar aflarını, meslek odalarının tüm uyarılarının yok sayılmasına rağmen depremin sorumluluğunun TMMOB'a yüklenmesi pervasızlığını konuştuk. İmar aflarının sadece 2018 yılında değil daha önceki süreçlerde de pek çok kez, çoğunlukla da seçim yatırımı olarak kullanarak gündeme geldiğini hatırlatan Köymen, "Kaçak, mimarlık-mühendislik hizmeti almamış pek çok yapı, hatta bulundukları yer itibarıyla sakıncalı fay hatlarına, dere yataklarına yakın yerlerde yapılmış olan bütün yapılar, onay projesine aykırı olarak kat ilaveleri yapılan kaçak yapılar imar planları ve yapı ruhsatları iptal edildikten sonra; meslek odaları olarak imar planları süreçlerinden itibaren pek çok yerde açtığımız davalarda karşımıza çıktı. Bu yapılar peş peşe çıkarılan imar aflarıyla yasal hale getirilmiş oldular" dedi.

'BU YAPILAR BÜYÜK AFETLERE, CAN KAYIPLARINA NEDEN OLUYOR'
Hem yer seçimi hem de yapıların yapısal özellikleri nedeniyle birçok sakıncalı yapının imar aflarından  yararlanıp, bilinçsiz kullanıcının da bir şekilde sürece katılmasıyla kaçak olması tek sıkıntıymış ve yasal kılıfa büründürüldüğü zaman güvenliğin de alınmış gibi yansıtıldığını kaydeden Köymen, "2018 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanı kamuoyu önünde 'mimar ve mühendislere gerek yok, e-devlet üzerinden müracaat yapıp, imar barışından faydalanabilirsiniz' demişti. Hem mimarları, hem mühendisleri toplum gözünde itibarsızlaştıran, gereksiz meslek grupları olduğunu ifade eden bir açıklama. Ama yaşadığımız deprem süreçlerinde gördük ki mimar-mühendislik hizmeti almamış, teknik şartnamelere, zemin yapısı itibarıyla doğru yerlere yapılmamış yapılar on ilimizde yaşadığımız gibi büyük afetlere, can kayıplarına neden oluyor" ifadelerini kullandı.

'CAN KAYIPLARININ SORUMLUSU İMAR AFLARINI HAZIRLAYANLAR'
Şu an çok geç dahi olsa bir an önce imar aflarından vazgeçilmesi gerektiğinin altını çizen Köymen, depremden önce de Meclis'te imar affının gündeme getirildiğini hatırlattı. "Bundan önceki afetlerde ödediğimiz de bugün ödediğimiz bedellerde yetkililerce dikkate alınmıyor, bu aymazlıktan derhal vazgeçilmeli" diyen Köymen, onbinlerce insanın hayatını kaybetmesinin sorumlusunun imar aflarını hazırlayıp gündeme getiren, halka da "barış" olarak lanse eden, sistemin tüm olumsuzluklarını devam ettiren yetkililer olduğunu söyledi.

'EKONOMİK DÖNGÜYE MÜDAHALE ETTİĞİMİZ İÇİN HEDEFE KONDUK'
Meslek odalarının her gündeme geldiğinde imar aflarının olumsuz sonuçları konusunda uyardığını kaydeden Köymen, şöyle devam etti: "Hükümetin ne yazık ki denetlenme, bilim-tekniğin verdiği bilgilere sırtını dönme, kulağını kapatmak gibi bir davranışı var. Özellikle inşaat sektörü üzerinde bu kadar kar hırsı döndüğü, yeni zenginleşme aracı olarak kullanıldığı bir dönemde elbette onların ekonomik döngülerine de müdahale etmiş olduğumuz için meslek odaları hedefe kondu.

'YETKİLERİMİZ BÜYÜK ORANDA TIRPANLANDI'
Depremden sonra bir gazete TMMOB'u doğrudan hedef alarak asıl kapatılması gerekenin ve hatta depremin sorumlusunun TMMOB olduğunu söyleyebilecek kadar da pervasız bir davranış içine girdi. TMMOB'da görev yapan bizlerin, farklı farklı meslek odalarındaki yöneticilerin yaptığı çalışmalar gönüllüdür. Hepimizin profesyonel çalışmaları başka şekilde devam ederken, bir taraftan da meslek odalarımızda meslek alanlarımıza dair, sağlıklı kentleşme ve planlamaya dair çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yarı kamu kurumu niteliğinde meslek odaları olduğumuz için görevimiz kamuoyunu bilgilendirmek, bütün kamu kurumlarına raporlarımızı iletmek, imar faaliyetlerini kentlerde yaşam alanlarında daha nitelikli mimarlık, nitelikli yapı oluşması için de katık sağlamaya çalışmaktır. En nihayetinde hedefimiz de budur. Dolayısıyla bunu yaparken de hem mesleki denetim dediğimiz hizmetler kapsamında meslektaşlarımızın işlerinin sağlıklı olup olmadığını, teknik şartnamelere uygun olup olmadığını denetleriz. Ancak son yıllarda TBB, TTB ve TMMOB'a karşı olumsuz propagandalar, yok etme girişimleri nedeniyle bizlerin bu yetkileri büyük oranda tırpanlandı."

'DENETLEMENİN ORTADAN KALDIRILMASIYLA SÜREÇ DAHA DA KÖTÜ OLDU'
Denetleme mekanizmalarının ortadan kaldırılmasıyla birlikte sürecin daha da olumsuz ilerlediğine dikkat çeken Köymen, '99 Marmara, Van, Adapazarı, Gölcük depremlerini hatırlattı ve Türkiye'nin fay hatları üzerine kurulu olduğunu, depremlerin ise doğal afetlerin en başında geldiğini, hazırlık ve planlama süreçlerinde bilimsel verilerin ne kadar sağlıklı kullanılması gerektiğini anlattıklarını söyledi.  

Fakat her uyarıda tehditlerle karşı karşıya kaldıklarını, bundan korkmadıklarını dile getiren Köymen, bilimsel veriler kullanılmadığı için afetlerde çok fazla can kaybı olduğunu belirtti. İktidarın sorumluluğu üzerinden atmaya çalıştığını ancak bunun kabul edilebilir ve affedilebilir bir yanı olmadığını dile getiren Köymen, sorumluların er ya da geç hesap vermek zorunda kalacağını da ekledi.

'BİRİNCİ BASAMAK OLAN RİSKLERİN AZALTILMASIYLA İLGİLİ BİR ŞEY YAPILMADI'
Afet Yönetim Döngüsü isimli bilimsel bir döngü olduğunu; risklerin azaltılması, sürece dair hazırlık yapılması, afet sonrası müdahale ve daha sonrasında da bir iyileştirme çalışmalarının olması gerektiğini kaydeden Köymen, şöyle açıkladı: "Dördüne de bakıldığında risk azaltmayla ilgili hiçbir şey yapılmıyor, hala bütün tarım arazileri yapılaşmaya açılıyor, bilim insanlarının uyarılarına rağmen Kanal İstanbul projesinden vazgeçilmiyor. Bu yönetim aklıyla mücadele etmek zorundayız aksi takdirde Türkiye coğrafyasındaki bütün olumsuzlukları yaşadığımız bölgelerde, doğrudan bir planlama mekanizması olmadan sadece insanları daha büyük şehirlere göçmeye teşvik eden, kentlerin kaldırabileceği nüfustan çok daha fazla şekilde yığılması, İstanbul gibi bir kentin özellikle kendi özkaynaklarını değil çevre illerin de su kaynakları ve tarım alanlarından bahsediyorum bunları kullanması bir sömürgeci kent haline gelmesi son derece olumsuzdur. Devlet Planlama Teşkilatı, İller Bankası Türkiye coğrafyasının tamamıyla ilgili hem ekonomik kalkınma hem de planlama açısından çalışmalar yapardı. Bütün bunların kapatıldığını görüyoruz. Dolayısıyla risk azaltma denilen birinci basamağın hiçbir şekilde sağlıklı yürütülmediğini görüyoruz.

'YOKSULLARI KENT DIŞINA ATTILAR, VARSILLARA SAĞLIKLI BİNA VERDİLER'
Hazırlık bakımından baktığımızda '99 ve Van depremlerinin ardından kentler hiçbir şekilde afete hazırlanmadı. Özellikle İstanbul'da '99 depreminden günümüze kadar mevcut yapı stoğunun eskidiğini, çok hızlı şekilde yenilenemediğini, sosyal devletin aslında tamamen çöktüğünü, konutun ya da konut hakkının doğrudan doğruya vatandaşın geliriyle sağlayabileceği, bütün çözümleri vatandaşın kendisinin üretmek zorunda olduğu, ekonomik gücüne göre de daha varsıl grupların daha sağlıklı ve güvenli yapılarda yaşayabildiği ama yoksul ve dar gelirli kesimlerin sağlıklı binalarda yaşamadığı. Üstelik de bu ekonomik kriz süreciyle bağlantılı olarak gittikçe zorlaştığı devlet denilen aygıtın doğrudan vatandaşın yanında olmadığı 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında uygulamaların sadece bir çeşit soylulaştırma; yani yoksulların kentin daha çeperlerinde hatta çeperi de kalmadı kentin dışına itilip yaşadıkları alanlardan sürülmesiyle sonuçlandığına, bir avuç varsılın bu yapılarda yaşamaya başlamasına sebep olan bir takım düzenleme var. Bizler açtığımız davalar ve raporlarla uyarılarımızı yapmış olmamıza rağmen hükümet inatla sürdürüyor.

'DEPREMDE MÜDAHALE SAĞLIKLI YAPILAMADI'
On ilimizi etkileyen depremde ise müdahalenin bile sağlıklı yapılamadığını, ilgili kurtarma gruplarının bu süreçte hiçbir hazırlığının olmadığını, disipline edilemediğini gördük, çok daha az sayıda can kaybı olabilecekken, ne yazık ki depremin en kritik 72 saatinin 48 saati içinde sağlıklı arama-kurtarma ekiplerinin yönlendirilememesi gibi nedenlerle depremi çok daha büyük bir afet olarak ne yazık ki karşılamak durumunda kaldık.

'İYİLEŞTİRME SÜRECİNİ YENİ BİNALAR İNŞA ETMEK OLARAK GÖRÜYORLAR'
Bundan sonraki süreç iyileştirme süreci. Ama yetkililer iyileştirme sürecini hala yeni bina yapımı olarak görüyor. Yıkılan binalardaki yıkılma gerekçesine ilişkin savcılık nezdinde hasar, tespit çalışmalarına önce izin vermeyip, sonra zorlamalar sonucu izin alınabildi. Bölgede hala fay hatları üzerindeki yapılaşmaların aslında sağlıklı bir planlama çalışmasından sonra sağlıklı bir kentleşmenin, yapılaşmanın yeniden sağlanması gerektiği konusunda yetkililerden bir şey duymadık. Bu da aslında plansızlık ve programsızlık  bilimsel verilerin yerine kullanılacağının bir işareti, tam da bu noktada müdahale etmemiz gerekir. Kentlerdeki fay hatları üzerindeki yerleşim alanlarının ya da alüvyon arazilerdeki yerleşim alanlarını yeni daha sağlam zemin yapılarında kenti bu şekilde yeniden planlamak gerektiğinin altını çizmek, hep birlikte talepler oluşturup yetkililerin yapmasını zorlamak gerek."

'AFETE KARŞI HEPİMİZ HAZIRLIKLI HALE GELMELİYİZ'
4 ana kademenin riskleri azaltmak için son derece önemli olduğunun bir kez daha altını çizen Köymen, "Riskleri azaltmak için planlama çalışması yapılması lazım. Elde fay hatlarıyla ilgili yeterince bilgi, belge var. Planlama süreçlerinde bunların dikkate alınması gerekiyor, kentleşmelerde bunların dikkate alınması gerek. Afete karşı hepimizin hazırlıklı hale gelmesi gerek, sadece ketlerin değil bireylerin de duyarlılığının ve bilgi birikimlerinin artırılması gerek. Müdahaleyi konuşuyoruz, iyileştirmeyi konuşmuyoruz bile. Çok sayıda aile yok oldu. Bunların insan üzerindeki psikolojik etkileri, travmaları düşünüldüğünde bir iyileştirme sürecinden de bahsetmemiz gerek. Son uyarım şu olabilir; bilimin ve tekniğin özelliklerini kullanmayı reddeden anlayışların, tavırların bir an önce vazgeçmesi gerek. Devleti yönetmek, hükümet olmak inatlaşmak değildir. Bilime ve tekniğe sırtınızı döndüğünüzde bu tür deprem gibi olgular afetlere dönüşerek ki bunların zincirleri de var; deprem olduğunda tsunamiler, yangınlar çıkabiliyor. İnsanları kaderciliğe mahkum ederek yetkililer sorumluluklarından kendilerini kurtaramaz. Bizler meslek odaları olarak bu sürecin takipçisi olmaya devam edeceğiz; bilimin ve tekniğin emrettiği şeyleri anlatmaya, yapılmasını zorlamaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.