27 Eylül 2024 Cuma

Komployla tutuklanan sosyalistlerin davasında bir tahliye

ESP üyeleri Ebru Yiğit, Deniz Aktaş, Nurcan Güllübudak ve Mert Unay'ın komployla tutuklandığı davanın ilk duruşmasında Nurcan Güllübudak tahliye edildi, dava 17 Mayıs'a ertelendi.

Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) MYK üyesi Ebru Yiğit, İstanbul İl Başkanı Deniz Aktaş ve üyeleri Nurcan Güllübudak ile Mert Unay'ın, "örgüt üyeliği", "örgüt propagandası", "tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma" iddiasıyla 7 aydır tutuklu yargılandıkları davanın ilk duruşması İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmayı ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Sözcüsü Çiçek Otlu, tutsak sosyalistlerin aileleri ve çok sayıda kişi izledi.

AKTAŞ: BİR KOMPLOYLA KARŞI KARŞIYAYIZ
İlk sözü alan Deniz Aktaş, bir sosyalist ve ESP İstanbul İl Başkanı olduğunu belirtti. ESP'nin yasal bir parti olduğuna dikkat çeken Aktaş, ESP olarak çok sayıda eylem etkinlik düzenlediklerini, kendisinin de bu çerçevede demokratik eylemlere katıldığını, il çapında çalışmalar yürüttüğünü anlattı.

"Şu an çok büyük bir felaket yaşanıyor. Burada olmasaydım deprem bölgesinde olacaktım" diyen Aktaş, depremde yaşamını yitirenler için başsağlığı, yaralılar için ise şifa diledi. Nurcan Güllübudak'ı mahalleden tanıdığını belirten Aktaş, operasyonun düzenlendiği akşam ona misafirliğe gittiklerini, oturduktan çok kısa bir süre sonra kapı kırılarak polis baskını yapıldığını kaydetti.

Polisin kendilerini darp ederek ters kelepçe yaptığını ve duvara dayayıp evi aramaya başladığını dile getiren Aktaş, arama başlarken kamera açılmadığını ve hazirun bulunmadığını aktardı. Polisin kendilerine operasyonun içeriğine dair hiçbir açıklama yapmadığını ifade eden Aktaş, bir komployla karşı karşıya olduklarını kaydetti. "Sosyalistler bu ülkede yıllardır bunları yaşadı ve yaşamaya da devam ediyorlar. Ben bu komplolarla daha öğretmenlik yıllarımdan itibaren karşı karşıya kaldım" diyen Aktaş, geçmişte kendisine hukuksuz bir şekilde açılan davaları ve gözaltı-tutuklama kararlarını anlattı.

Dosyanın çok sayıda demokratik, yasal eylem eklenip suçlama konusu yapılarak şişirildiğine işaret eden Aktaş, dosyada beyanları bulunan itirafçı Berfin Ayırkan'la hiç tanışmadığını kaydetti. Dosyada Ayırkan'ın beyanlarıyla yer alan ve yasadışı bir örgüt kampıymış gibi ifade edilen SKM kampı sırasında tutuklu olduğuna dikkat çeken Aktaş, diğer suçlama konusu yapılan cenazelere katılma ve 12 Mart Gazi Ayaklanması'nın yıldönümü etkinliklerine katılmasının da yasal, demokratik çerçevede olduğuna işaret etti.

UNAY: HAKKIMDAKİ İDDİALAR TRAJİKOMİK
Sonrasında söz alan Mert Unay, dosyaya eklenen sosyal medya paylaşımlarına dair ikinci bir yargılamanın İstanbul 32'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde sürdüğüne işaret ederek bu dosyada da yer almasının hukuksuzluğuna dikkat çekti. Bir diğer suçlama konusunun 12 Mart Gazi Ayaklanması yıldönümü eylemlerine katılması olduğunu hatırlatan Unay, "Biz bu katliamın tanıklıkları, anlatımlarıyla büyüdük, çocukluğumuz böyle geçti. Acılarımızın farkındayız, onu kuşaktan kuşağa aktarmaya, sahiplenmeye çalışırız. Bu da en doğal hakkımızdır" ifadelerini kullandı.

Nurcan Güllübudak'ın evinden çıktığı iddia edilen silahların konulduğu poşette parmak izi olmasına ilişkin de konuşan Unay, zaten Güllübudak'a sık sık market alışverişi ve benzeri konularda yardımcı olduğunu, bu nedenle evin pek çok yerinde parmak izi bulunabileceğini kaydetti. Evden çıkan silahların polis tarafından yerleştirildiğini söyleyen Unay, silahların varlığını kendi gözleriyle görmediklerini, karakol ifadesinde durumu öğrendiklerini vurguladı.

Düzenli ve açık bir hayat sürdüğünü beliren Unay, kendisine dönük silahlı terör örgütüne katılacağı ve polislere dönük eylem hazırlığında olduğu yönündeki iddiaların trajikomikliğine vurgu yaptı.

YİĞİT: SOSYALİST BİR KADIN OLARAK SIKÇA HEDEF ALINDIM
ESP MYK üyesi Ebru Yiğit, öğretmen ve sosyalist kimliğiyle ESP, SKM, Eğitim Sen gibi kurumlarda uzun yıllardır çok sayıda görevler üstlendiğini belirtti ve "Hem sendikacı olmamdan kaynaklı hem de bu ülkede çocukların, kadınların, işçilerin haklarını savunduğum için polis tarafından sıkça hedef alındım" dedi.

Bir kez daha benzer bir durumla karşı karşıya olduğunu kaydeden Yiğit, normalde İzmir'de yaşadığını, olay günü misafir olarak baskın düzenlenen evde bulunduğunu ve sadece bu yüzden 7 aydır tutsak edildiğini belirtti.

Operasyon ve gözaltı süreci boyunca yoğun bir polis işkencesine maruz kaldıklarını anlatan Yiğit, evde arama yapılırken kameranın açılmadığını, kendilerinin aramaya eşlik ettirilmediğini, kameranın arama başlatılıp polisler evi dolandıktan çok sonra açıldığını kaydetti. Kendilerine hiçbir arama kararı gösterilmediğini ifade eden Yiğit, ters kelepçe ve çıplak arama işkencesine maruz kaldıklarını söyledi. Bunun yanı sıra polislerin süreç boyu kendilerine ağır cinsiyetçi küfürler ve tecavüz tehdidinde bulunduklarını belirten Yiğit, hastane kontrollerinde ise polisin bağırarak kendilerini halka linç ettirmeye çalıştığını dile getirdi.

'ESP VE SKM ÜYELİĞİMİZ GİZLİ BİR BİLGİ DEĞİL'
Kendileri işkence gördüğü süre içerisinde hiçbir zaman kamera açılmazken, işkenceye itiraz ettiklerinde polislerin kamera açarak kendilerini provoke ettiğini anlatan Yiğit, "Hastanede herkesin içinde tekmelediler, ters kelepçe yapıp yere yatırdılar. İnsanlar tepki gösterince yaptıklarını durdurmak yerine insanları uzaklaştırıp kapıları kapattılar ve devam ettiler" dedi. İddianamede itirafçı Berfin Ayırkan'ın kendisini ESP ve SKM MYK üyesi olarak işaret ettiğine dikkat çeken Yiğit, "Bu gizli bir bilgi değil ki zaten, ben yasal bir kongrede seçilerek MYK üyesi olmuşum. Bunun için bir itirafçıya ifade verdirmeye gerek yok" dedi.

Suçlama konusu yapılan SKM kampının gerçekleştiği tarihlerde Eğitim Sen MYK üyesi olduğunu ve kampa davet edildiğini ancak etkinlik başlamadan kamu emekçilerinin ihraç edildiği KHK'nın yayınlanması nedeniyle Eğitim Sen Genel Merkezi'ne geri dönmek zorunda kaldığını dile getiren Yiğit, düzenlenen SKM kampının da gizli değil kamuoyuna duyurusu yapılan bir buluşma olduğunu vurguladı.

GÜLLÜBUDAK: İTİRAFÇILIK DAYATMASIYLA KARŞI KARŞIYA KALDIM
Nurcan Güllübudak, çeşitli sağlık sorunları nedeniyle mahalleden yakınlarının sık sık evine gidip gelerek ona yardımcı olduğunu, Deniz Aktaş ve Mert Unay'ı da mahalleden tanıdığını ve kendisini ziyaret ettiklerini anlattı. Polis baskını olduğu gece kendisinin diğer üç kişiden ayrı tutulduğunu ve polislerin aramayı bir süre yaptıktan sonra kamerayı açarak kendilerine eşlik etmesini belirttiğini dile getiren Güllübudak, sonrasındaki gözaltı sürecinde de ayrı bir şekilde tek başına tutulduğunu belirtti. 

Gözaltı boyunca sık sık mülakata çağırılarak kendisine itirafçılık dayatıldığını aktaran Güllübudak, polislerin kendisini ailesiyle tehdit ettiklerini, "Sen sadece bizim söylediklerimizi onayla yeter, yoksa bütün suç sana kalır" dediğini kaydetti. Kendisine psikolojik baskı uygulandığını söyleyen Güllübudak, arama tutanağına da ne olduğu söylenmeden imza attırıldığının altını çizdi.

TAŞDAN: SOMUT HİÇBİR DELİL YOK
Avukat Doğukan Taşdan, bu dosyaya ilişkin soruşturmanın 2022 yılının mayıs ayında başlatıldığına işaret ederek, Mert Unay tahliye edildikten 5 ay sonra Cumhuriyet Savcılığının, Unay'ın silahlı terör örgütüne katılacağı, Suriye'de aldığı eğitimle burada başka insanları da eğiteceği, bölgedeki selefi örgütlere ve uyuşturucu çetelerine ilişkin keşif çalışması yaptığı yönünde iddialarla bu soruşturmayı başlattığını söyledi.

Söz konusu soruşturmanın açılması için gerekli hiçbir somut belge, bulgu, delilin dosyada bulunmadığına işaret eden Taşdan, dosyanın şişirildiğini ve 3 ay boyunca devam eden soruşturmanın 5 Ağustos'ta Ulaş Alankuş'un silahlı çatışmada hayatını kaybetmesi sonrası yön değiştirdiğine, Unay'ın "Alankuş'un intikamını almak için eylem hazırlığında olduğu" iddiasıyla suçlandığına dikkat çekti. Bütün bu iddiaların somut delilden yoksun olduğunu vurgulayan Taşdan, hukuka aykırı biçimde açılan soruşturma kapsamında elde edilen delillerin de hukuksuz olduğunu kaydetti.

Soruşturmanın kapsamının belli olduğunu da dile getiren Taşdan, Deniz Aktaş'ın soruşturmayla illiyet bağı olmadığını ve Aktaş'a dair suç izi bulunamadığını söyledi. Taşdan, müvekkili Deniz Aktaş ve diğer sanıkların tahliyesini talep etti.

UÇAR: EMNİYET PRODÜKSİYON ŞİRKETİ GİBİ ÇALIŞIYOR
Avukat Sezin Uçar, soruşturma süreci boyunca çok sayıda hukuksuzluk yaşandığını kaydederek, dosyanın amacının yeni tahliye olan Mert Unay'ı gözaltına alıp tutuklatma, hakkında delil üretme ve uzun yıllar hapishanede kalmasını sağlama olduğunu belirtti. Aktaş ve Yiğit'in sadece o evde bulundukları için, Güllübudak'ın ise itirafçı oluşturma amacıyla tutuklandığını dile getiren Uçar, soruşturma başlatılması için gerekli olan makul şüphenin bile sanıklar bakımından oluşmadığının altını çizdi.

Arama ve el koyma kararının hukuka aykırı olduğunu belirten Uçar, "Hiçbir müvekkil aramanın tamamına eşlik etmemiştir. Arama işlemi başladığı anda açılması gereken kamera kaydı bomba ve silahlar yerleştirildikten sonra başlatılmıştır. Emniyetin yaptığı hukuka aykırı aramalara ilişkin çokça ihlal kararı var ama hukuksuz arama yapmasının önüne geçiyor mu? Geçmiyor. Savcının basmakalıp yazılı emri alınıyor, iki hazirundan imza alınıyor, alın size hukuka uygun arama. Emniyet bir prodüksiyon şirketi gibi çalışıyor" dedi. Uçar, arama işlemine dair tüm kayıtların ham hallerini ve müvekkillerinin tahliyesini, ayrıca Mert Unay'ın benzer suçlamalarla yargılamasının sürdüğü İstanbul 32'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dosyayla birleştirilmesini istedi.

17 MAYIS'A ERTELENDİ
Avukatların beyanları sonrası savcılık, Nurcan Güllübudak'ın tahliyesini, Deniz Aktaş, Ebru Yiğit ve Mert Unay'ın ise tutukluluğunun devamını istedi.

Mahkeme heyeti, Güllübudak'ın tahliyesine, Aktaş, Yiğit ve Unay'ın tutukluluğunun devamına, itirafçı Berfin Ayırkan'ın zorla getirilmesine karar vererek duruşmayı 17 Mayıs'a erteledi.