29 Eylül 2024 Pazar

Koçyiğit: İktidar Kürt'e kimyasalı işçiye iş cinayetini reva görüyor

Türkiye'nin sayısız insanlık suçu işlediğini hatırlatan HDP Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, gerillaya yönelik kimyasal silah kullanımıyla üst sınıra geçtiğini belirtti. ETHA'ya konuşan Koçyiğit, "Bu şu demek bu ülkenin hükümeti zorlandığında, kendi açısından baş edemediği mesele olduğunda etik ilkeleri, insani değerleri gözardı edebilecek" dedi. Koçyiğit, Bartın'da maden emekçilerinin katledilmesine sebep olan zihniyetle gerillaya kimyasal silah kullanan zihniyetin aynı olduğunun altını çizerek uluslararası da olmak üzere tüm kamuoyuna bu insanlık ve savaş suçuyla mücadeleye çağırdı. 

AKP-MHP faşist hükümeti kazanamadığı her koşulda insanlık suçu işlemeye devam ediyor. TSK, elindeki tüm imkanlara rağmen Güney Kürdistan bölgesinde  gerillanın direnişini geriletemedi. KDP işbirliğiyle bölgede sayısız suç işleyen Türk devleti gerillaya kimyasal silah kullanarak hem insanlık hem de savaş suçu işleyerek, suçlarına yenisini ekledi.

AKP-MHP iktidarının bu tür suçları daha önce de işlediğini ancak bu kez üst sınıra geçtiğini kaydeden Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, uluslararası kamuoyu da dahil olmak üzere herkesi bu suça karşı durma çağrısı yaptı. 

'KENDİ BEKASI İÇİN SAVAŞI DERİNLEŞTİREN BİR AKP-MHP FAŞİZMİ VAR'
ETHA'ya konuşan Koçyiğit, 100 yıllık bir Kürt sorunu ve 40 yıldır süren bir çatışma olduğunu hatırlattı ve şöyle devam etti: "Demokratik, barışçıl yollardan bu sorunun çözümü konusunda en büyük direncin devlette olduğunu biliyoruz. Çaba harcayan Kürt hareketinin kendi bekası ve iktidarda kalmak için barış elini tutmayan da yine iktidar. Çözüm aklına yanaşmayan, savaşı derinleştiren, 'güvenlikçi politikalarını' temel eksen alan AKP-MHP faşizmi, AKP-MHP hükümeti var."

'KİMYASAL SİLAH  KULLANIMI KABUL EDİLEMEZ'
Çatışma süreçlerinde birçok hak ihlalinin yaşandığını belirten Koçyiğit, uçaklarla bombalamaları, SİHA saldırılarını, yargısız infazları anımsattı. Bunların da ötesine geçen, sırf savaşı kazanmak, üstün gelmek isteyen iktidarın insanlık tarihinde çok büyük acılara mal olduğu bu nedenle uluslararası kurumların ortak kararıyla insanlık ve savaş suçu olduğu için kimyasal silah kullanımının yasaklandığını belirten Koçyiğit, "Türkiye'nin silahlı güçleri tarafından kullanıldığını görüyoruz bu hiçbir şekilde kabul edilemez" dedi. 

'SAVAŞIN, ÇATIŞMANIN, DÜŞMANLIĞIN DA BİR HUKUK VAR'
Savaşın da çatışmanın da düşmanlığın da bir hukuku olduğuna dikkat çeken Koçyiğit, mitolojik Truva savaşında hayatını kaybeden askerlerin cenaze töreni için bir süre ara verildiğini hatırlattı. En eski zamanlardan bu yana savaşların kurallarını, hukuklarını gözetmenin temel bir mesele olduğunu dile getiren Koçyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü: "Burada hiçbir şekilde savaş hukukuna uyulmadığını, Türkiye'nin tarafı ve imzacısı olduğu uluslararası sözleşmelere, Cenevre Sözleşmesine, BM Kimyasal Silahların Önlenmesi ve Kullanılmasını Engelleme Konvansiyonuna uymadığını görüyoruz. Bunların her biri yaşadığımız ülkeyle kurduğumuz ilişki bakımından bizi kaygılandırıyor. Bu şu demek bu ülkenin hükümeti zorlandığında, kendi açısından baş edemediği mesele olduğunda etik ilkeleri, insani değerleri gözardı edebilecek. Ekin Wan'ın çıplak bedeninin sokakta teşhir edilmesinden, Taybet Ana'nın cenazesi yedi gün sokakta bırakılırken anmasına giden akrabasının  katledilmesinden, Cemile Cağırga'dan Ceylan Önkol'dan Uğur Kaymaz'dan biliyoruz; Roboskî katliamından, Ankara katliamından, Suruç katliamından bunları biliyoruz. 

'TOPYEKÜN İMHA SİNYALLERİ'
Fakat bu mesele bunları da aşarak bir üst aşamaya geçti. Topyekün imha sinyallerini veren sadece gerillaya karşı kullanılmasını değil, toplu kırım yöntemi olarak kullanabileceğini gösterdi. Hem Kürtlerin hem de Türkiye'de yaşayan halkların olumsuz hafızalarını yeniledi.

'KİMSE BU SUÇU MEŞRULAŞTIRAMAZ'
Bir Dersimli olarak ben mağaralarda kimyasal gazlarla katledilen atalarımı düşünüyorum. Halepçe'de katledilen insanlarımızı düşünüyorum. Yahudilerin toplama kamplarında kimyasal gazlarla katledilmesini düşünüyorum. Bizim coğrafyamızda Kürt gerillalara karşı kullanılıyor. Bu kabul edilemez. Kimse bunu yaftalayamaz, meşrulaştıramaz. Kimse dönüp de 'PKK'yle savaştayız onlar terörist bunu da yaparız' diyemez. Bu insanlık suçudur, savaş suçudur. Bu suçun tarafı olmamak, tavır almak, tutum almak karşı durmak da her birimizin insan olmaktan kaynaklı sorumluluğu. Daha sonrası demokrat, Kürt, Alevi, politikacı olmak. 

'SESSİZ KALMAYACAĞIZ'
Bu hükümetin genel aklının bir parçası. Amasra Bartın'da 'çok şükür hızlı bir şekilde cenazeleri çıkardık' diyen akılla, savaş cephesinde üstün gelmek için kimyasal kullanan akıl birbiriyle aynı. Savaş cephesinde kimyasal kullanıyor, Bartın'da madenciler için sığınma odası yapmıyor, işçiyi maliyet kalemi görüyor, insanlara yaşam alanı tanımıyor. Bu bir sistem, zihniyet sorunu. Kürt'e kimyasalı reva görüyor Türk'e de işçiye de kömürde, şantiyede, en kötü koşullarda ölmeyi sonra da 'şehitliği' layık görüyor. Kürt ve Türkiye halklarının bu yüzden taraf olması lazım. Biz de hem HDP olarak hem de demokratik kurumlar olarak sessiz kalmayacağımızı, rıza göstermeyeceğimizi ifade ediyoruz. 

KAMUOYUNA DAYANIŞMA ÇAĞRISI 
Gözümüzün içine baka baka coğrafyamızı, insanlarımızı kimyasallarla katledemezler. Güney hükümetini, KDP'nin de binlerce insanın Halepçe'de katledilmiş bir halkın da bu konuda daha duyarlı olacağına ve tavır alacağına inanıyorum. 

Bunu maskelemek maniple etmek için çeşitli söylemler gerçekleştirecekler ama bizim açımızdan bu çok açık ve nettir. Kimyasal silah kullanmak vahşettir, insanlığa karşı suçtur, savaş suçudur. Hepimizi idama da götürseler bu savaş suçu karşısında insani, vicdani, ahlaki ve politik tutumuzu koruyacağız."