29 Eylül 2024 Pazar

Kayıp yakınlarından Adalet Bakanlığına: Suça ortak olmayın

912. hafta açıklamalarının AİHM'in oybirliğiyle mahkumiyet kararı vermesine rağmen iç hukukta zamanaşımı devreye sokularak hiçbir sonuç alınamayan Kenan Bilgin için gerçekleştiren kayıp yakınları, Musa Anter ve gözaltında kaybedilen Ayten Öztürk davasının da zamanaşımı süresinin dolması için duruşmanın ertelendiğine dikkat çekti. 

Cumartesi Anneleri 912 haftadır kayıplarının akıbetini soruyor, faillerinin yargılanmasını istiyor. Bu haftada online açıklama yapan kayıp yakınları, 20 Eylül'de zamanaşımı dolacak olan Musat Anter ve gözaltında kaybedilen Ayten Öztürk davasının 21 Eylül'e ertelendiğini hatırlatan Cumartesi Anneleri, Adalet Bakanı'na seslendi, fail ve sorumluların suçuna ortak olmama çağrısı yaptı. 

912. haftanın basın metnini İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri okudu. AİHM'in oybirliği ile mahkumiyet kararı vermiş olmasına rağmen iç hukukta zamanaşımı devreye sokularak hiçbir sonuç alınamayan Kenan Bilgin dosyasında adaletin sağlanmasını istediklerini kaydeden Yoleri, "Bu talebimizin gerçekleşebilmesi için yargı sisteminin bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak, dışarıdan yapılan baskılara direnecek kadar güçlü bir yapıya kavuşturulmasına ihtiyacımız olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz" dedi. 

Yoleri, kayıplar için mücadeleden ve kayıplarla buluşma mekanı olan Galatasaray'dan vazgeçmeyeceklerinin altını çizdi. 

NE OLMUŞTU?
35 yaşındaki Kenan Bilgin, 12 Eylül 1994 tarihinde Ankara Dikmen'deki bir otobüs durağından gözaltına alınarak Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'ne götürüldü. Ailesi, avukatları ve İnsan Hakları Derneği Kenan Bilgin'e ulaşmak için girişimlerde bulundu ancak Ankara Emniyeti O'nun gözaltına alındığını inkar etti. Bunun üzerine onbir tanık Kenan Bilgin'i şubede işkencede gördüklerini kamuoyuna açıkladı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuran Bilgin Ailesi, Kenan'ın bulunmasını istedi. Kenan'ı bulmak, faillere ulaşmak için girişimlerde bulunan Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Selahattin Kemaloğlu'nun görevini yapması engellendi ve Ankara'dan sürüldü. Soruşturmayı devralan savcı Özden Tönük ailenin ve tanıkların başvuruları ile ilgili gerekli girişimlerde bulunmadı. Tanıkların, polisi ve devleti küçük düşürmeye yönelik gerçek dışı iddialarda bulunduğunu içeren 3 sayfalık bir rapor yazarak dosyayı kapattı.

İç hukukta sonuç alınamayınca dava AİHM'e taşındı. AİHM yargıçları Ankara'ya gelerek araştırma ve incelemelerde bulundu. Tanıkları, savcıları, polis yetkililerini dinledi. Kenan Bilgin'in tutulduğu gözaltı merkezine giderek tanık beyanlarının mekansal uyumunu kontrol etti. Mahkeme, Kenan Bilgin'in 12 Eylül 1994 tarihinde güvenlik güçlerince gözaltına alındığını; kendisinin 3 Ekim 1994 tarihine kadar güvenlik güçlerinin elinde bulunduğunu; ancak bu konuda hiçbir kaydın tutulmadığını tespit ederek, Türkiye'yi oybirliği ile mahkûm etti.

AİHM, Bilgin Ailesi'nin iddialarının hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar açık olduğunu belirtmesine rağmen, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ‘Kenan Bilgin'in Ankara Emniyeti'ne bağlı nezarethanelerden birine alındığına dair hiçbir veriye ulaşılamamıştır' dedi ve dosyada zamanaşımı gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. Karara yapılan itirazlar da reddedildi. Kısacası iç hukukta mevcut tüm hukuki yollar kullanıldığı halde hiçbir sonuç alınamadı.

Oysa Türkiye, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf bir ülke olarak hem de Anayasa'nın 90. maddesi gereği AİHM kararlarını tam olarak yerine getirmekle yükümlüdür. Yargı makamları AİHM kararlarını dikkate almak zorundadır.