27 Eylül 2024 Cuma

Kayıp yakınları ve İHD dört kentte kayıpların akıbetini sordu

Kayıp yakınları ve İHD, Diyarbakır, Batman, İzmir ve İstanbul'da kayıpların akıbetini sordu, kaybedenlerin yargılanmasını istedi.

İnsan Hakları Derneği ve kayıp yakınları bu hafta da Diyarbakır, Batman ve İzmir'de sokağa çıktı, İstanbul'da ise online açıklama yapıldı. Kayıpların akıbetinin sorulduğu eylemlerde, kaybedenlerin yargılanması talebi bir kez daha dile getirildi.

DİYARBAKIR'DA SERDAR TANIŞ VE EBUBEKİR DENİZ'İN AKIBETİ SORULDU
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" eylemlerinin 729'uncu haftasında Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde açıklama yaptı. Kayıpların fotoğraflarını taşıyan aileler, 25 Ocak 2001'de gözaltında kaybedilen Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ve ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz'in akıbeti sordu.

'16 GAZETECİNİN İDDİANAMESİ HAZIR DEĞİL'
Kaybedilen ve katledilenlerin Kürt olduğunu belirten İHD Diyarbakır Şubesi Sekreteri Yakup Güven, Kürtleri asimile ve yok etme politikalarına değindi. Haziran ayında tutsak edilen 16 gazetecinin iddianamesinin hazırlanmadığını hatırlatan Güven, gazetecilerin bir an önce serbest bırakılmasını istedi.

Türk burjuva devletinin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırısına da değinen Güven, 12 baro başkanı hakkında "devleti aşağılama" iddiasıyla hazırlanan fezlekeyi hatırlattı, açıklamayı yapan baro başkanlarının Kürt olduğunu söyleyerek, Kürt sorununun demokratik çözümü yönünde adım atılmasını istedi.

ERSÖZ VE CAN, HADEP ÇALIŞMASI YÜRÜTENLERİ TEHDİT ETTİ
Ardından söz alan İHD Diyarbakır Şube Başkan Yardımcısı Ezgi Sıla Demir, Tanış ve Deniz'in kaybediliş öyküsünü anlattı. HADEP Silopi ilçe örgütünü kurmak için çalışmalara başlayan Serdar Tanış ve arkadaşlarının, Şırnak İl Jandarma Alay Komutanı General Levent Ersöz ve Silopi İlçe Jandarma Karakol Komutanı Yüzbaşı Süleyman Can tarafından, "Benim bulunduğum bölgede HADEP açılmaz, buna asla izin vermem" sözleriyle tehdit edildiğini hatırlatan Demir, "Tüm baskılara rağmen 3 Ocak 2001 tarihinde HADEP ilçe teşkilatı açılır ve Serdar Tanış İlçe Başkanı olur. Sonrasında baskılar daha da artar" dedi.

Serdar Tanış'ın 25 Ocak 2001 tarihinde telefonla aranarak Silopi Jandarma Komutanlığına çağrıldığını belirten Demir, Serdar Tanış'ın, ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz ile birlikte Silopi İlçe Jandarma Komutanlığı'na gittiğini ve kendilerinden bir daha haber alınamadığını, yakınlarının Silopi Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı başvurunun ardından görgü tanıkları Ömer Sansur, İsa Kanat, Hamit Belge ve Eyüp Tanış'ın ifadelerinin alındığını söyledi.

Yakınlarının İHD Diyarbakır Şubesine yaptığı başvurunun ardından Şırnak Valiliği, Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı, Silopi Kaymakamlığı, Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ve Meclis İnsan Hakları Araştırma Komisyonuna girişimlerde bulunulduğunu aktaran Demir, dönemin İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Osman Baydemir'in Olağanüstü Hal Bölge Vali Yardımcısı ve Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığıyla telefon görüşmesi yaptığını bilgisini verdi. Avukat Tahir Elçi'nin de Uluslararası Af Örgütüne başvurduğunu kaydeden Demir, Şırnak Valiliğinin 1 Şubat 2001 tarihinde açıklama yaparak Tanış ve Deniz'in 25 Ocak'ta Silopi İlçe Jandarma Komutanlığı'na geldiklerini ancak yarım saat sonra ayrıldıklarını öne sürdüğünü belirtti. BM Yargısız ve Keyfi İnfazlar Komisyonu'nun Tanış ve Deniz'in akıbeti için devreye girdiği bilgisini de paylaşan Demir, tüm girişimlerin sonuçsuz kaldığını ve 2015 yılında dosyayla ilgili takipliksiz kararı verildiğini söyledi. Takipsizlik kararına yapılan itirazın Cizre Sulh Ceza Mahkemesi tarafından reddedildiğini belirten Demir, ailelerin 17 Ağustos 2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine başvurduğunu ancak bu başvurunun da 18 Temmuz 2019 tarihinde süre aşımından reddedildiğini kaydetti. AİHM'ne yapılan başvuru sonucu Türk devletinin oybirliğiyle tazminata mahkum edildiğini bilgisini veren Demir, "677. haftamızda adli ve siyasi makamları göreve çağırıyoruz. İç hukukta yürütülen soruşturmanın kusurlu olduğu ve ön yargılı fikirlere dayandığı AİHM kayıtlarına da geçen Tanış ve Deniz dosyasında adil bir yargılama yükümlülüğünü yerine getirmeye çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz için tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz" dedi.

İHD İzmir Şubesi de Konak Eski Sümerbank önünde eylem yaparak, Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz'in akıbetini sordu. İHD Şube yöneticisi Caner Canlı'nın açıklama yaptığı eylemde, kaybedilenlerin resimlerinin yer aldığı, "Kayıplar vicdanındır sahip çık", "Kayıplar belli failler nerede" pankartları taşındı.

BATMAN'DA MEHMET ŞİRİN MALTU'NUN AKIBETİ SORULDU 
Batman'da Gülistan Caddesi'nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya gelen kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" pankartını açtı. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme HDP Milletvekili Necdet İpekyüz de katıldı. Bu haftaki açıklamayı İHD Batman Şube yöneticilerinden Gülbahar Kaya okudu.

'MALTU'NUN ÇIĞLIKLARI DUYULDU'
Kayıpların akıbetini açığa çıkarmak için 565 haftadır mücadele ettiklerini söyleyen Kaya, bu hafta 31 Ocak 1995 tarihinde Batman'ın Kozluk ilçesi Zediya mezrasında gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Mehmet Şirin Maltu'nun akıbetini sormak için toplandıklarını belirti.

Maltu'nun kaybedilme öyküsünü anlatan Kaya, şunları söyledi: "17 yaşındaki Mehmet Şirin Maltu'nun evine 31 Ocak 1995 gecesi, aralarında asker, özel tim ve köy korucularının da bulunduğu güvenlik güçleri, panzerler eşliğinde baskın yaptı. Kimlik kontrolü yapan askerler Maltu'yu dışarı çıkardılar. Sabah saat 04.00'e kadar açık alanda işkence gören Maltu'nun çığlıkları duyuldu. Ardından, Maltu'yu alıp götürdüler. Ertesi gün saat 12.00 civarı dört araç eşliğinde elleri, ayakları bağlı ve kafasına çuval geçirilmiş halde köye geri getirdiler. PKK sığınaklarını ve silahlarının göstermesini istediler."

KÖYLÜLER İŞKENCEYE TANIKLIK ETTİ
Köylülerin Maltu'ya işkence yapıldığı, ayakta duramayacak halde olduğu, PKK ile ilgisi olmadığını ve bilmediğini söyleyen Maltu'nun askerler tarafından araca bindirilerek götürüldüğü yönündeki tanıklıklarını aktaran Kaya, "Aile baskına katılan Bekirhan Jandarma Karakolu ve Kozluk Jandarma Bölük Komutanlığına başvurur. Aileye çocuklarının gözaltında olmadığı söylendi. Aynı tarihlerde Batman Komando Taburu'nda gözaltında tutulan bir kişi serbest bırakılınca Maltu ailesine, Mehmet Şirin'i taburda gördüğünü ve altı gün boyunca beraber gözaltında tutulduklarını anlattı" dedi.

Savcılığa tanıkların olduğunu söylemelerine rağmen ailenin tüm yaptığı başvurularının sonuçsuz kaldığını dile getiren Kaya, anne Sabriye Maltu'nun geçmiş yıllarda yaptığı konuşmaları aktardı. Eylem oturma eylemi ile son buldu.

CUMARTESİ ANNELERİ ŞAYIK VE TAYBOĞA'NIN AKIBETİNİ SORDU
Cumartesi Anneleri de 931'inci haftasında online gerçekleştirdikleri açıklamada, Şırnak'ın Silopi ilçesinde bulunan Habur Gümrük Müdürlüğü'nde çalışan ve 7 Ocak 1994'te işyerinden ayrıldıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan Ahmet Şayık ve Mehmet Tayboğa'nın akıbetini sordu. Bu haftaki açıklamayı 1993 yılında katledilen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe'nin kardeşi Ayşe Tepe yaptı.

ARAÇLARI ASTSUBAY TARAFINDAN DURDURULDU
Şayık ve Tayboğa'nın işten çıktıktan sonra eve gitmemeleri üzerine ailelerinin polise başvurduğunu fakat yetkililerin kendilerine, "Olayla ilgili bilgimiz yok" dediğini belirten Tepe, Tayboğa'nın kullandığı aracın Doruklu köyü yakınlarında bulunduğu haberi üzerine, ailelerin olay yerine gittiğini ve aracın yanmış olduğunu gördüklerini söyledi. Tepe, "Kayıpların aracı gümrükten çıktıktan bir süre sonra 34 plakalı siyah bir Tempra ve beyaz bir Renault araç tarafından durduruldu. Siyah arabada bölgede JİTEM olarak bilinen astsubay bulunuyordu. Ancak ailelerinin resmi makamlara yaptığı tüm başvurular sonuçsuz kaldı" dedi.

AİLELER TEHDİT EDİLDİLER
Ailelerin kayıplarını aradıkları sırada bir yüzbaşı tarafından, "Acının üzerine fazla gidersen daha büyük acıya rastlarsın" tehdidiyle karşılaştığını aktaran Tepe, aynı yüzbaşının ailelere, "Yakınlarımızı PKK veya Hizbullah kaçırdı" diye dilekçe vermeleri şartıyla iki kişiyi serbest bırakacaklarını belirttiğini söyledi. Ailelerin yakınlarından haber alabilmek için bu dilekçeyi verdiğini ifade eden Tepe, "Dilekçeyi de verdiler ancak onlardan bir daha haber alınamadı. 2009 tarihinde Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuran Şayık ve Tayboğa aileleri, yakınlarının kaybedilmesinden JİTEM olarak bilinen Ali yüzbaşı, Yusuf üsteğmen ve Bilal astsubayın sorumlu olduğunu belirterek, bulunacak cesetler üzerinde DNA karşılaştırması yapılmasını talep ettiler. Bugüne kadar bir gelişme olmadı" şeklinde konuştu.