27 Eylül 2024 Cuma

Kayapınar Belediye Eşbaşkanı Yılmaz bırakılmadı

Yerine kayyum atanarak tutuklanan Kayapınar Belediye Eşbaşkanı Keziban Yılmaz ilk kez hakim karşısına çıktı. Yılmaz, tanık Berna Ayverdi'nin hakkında suç bulunamadığı için devreye sokulduğunu belirtti. Yılmaz'ın tutukluluk halinin devamına karar verildi.

İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alındıktan sonra tutuklanan HDP'li Kayapınar Belediyesi Eşbaşkanı Keziban Yılmaz hakkında açılan davanın duruşması Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülü.

Yılmaz, duruşmaya tutuklu olduğu Kayseri Bünyan Kadın Hapishanesi'nde SEGBİS ile katıldı. Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan tanık Hicran Berna Ayverdi ise mahkemenin duruşmada hazır edilmesi talebine rağmen Çınar Adliyesi'nden SEGBİS'le duruşmaya katıldı.
 
Duruşmayı, Yılmaz'ın ailesi ve HDP milletvekilleri de takip etti.  

AVUKATLARIN KATILMA TALEBİ REDDEDİLDİ
Yılmaz'ın avukatı Mehmet Emin Aktar, duruşmada bulunan 70 avukatın müdafi olarak duruşmaya katılmasını ve duruşmanın SEGBİS kaydıyla kayıt altına alınmasını istedi. Mahkeme heyeti, 3 müdafi sınırlaması gerekçesiyle avukatların katılma talebini reddetti, SEGBİS kaydını ise kabul etti.

'TANIK KENDİNİ KURTARMA UMUDUYLA İFADE VERİYOR'
Kayapınar Belediye Eşbaşkanı Keziban Yılmaz, yüzlerce kilometre uzaklıkta savunma yapmasının hukuki ve adaletli bulmadığını söyledi. "Ülkenin birliği ve bütünlüğünü bozmak” suçlamasıyla 3 yıl tutuklu kalan kalan Ayverdi'nin ifadeleriyle tutuklandığını anımsatan Yılmaz, "Dosyada 15 yıllık mesleki faaliyetlerim kriminalize edilmeye çalışılmış. Üç yıl boyunca cezaevinde kalan birinin ifade vermeyi alışkanlık haline getiren birinin, kendini kurtarma umuduyla önüne gelenin hakkında iftiralarda bulunan birinin ifadelerine ilişkin kendimi savunmak zorunda bırakıldım" dedi.

İKİNCİ KEZ FOTOĞRAF TEŞHİSİ YAPILDI
Yerel seçimlerden önce hakkında tahkikat başlatıldığını ve üzerine ifade verildiğini hatırlatan Yılmaz, "Avukat Keziban veya başkan Keziban yargılanmıyor. Şahsın beyanlarına bakıldığında yerel seçimlere üç gün kala böyle bir seçimde bulunmuş olması zaten her şeyi gösteriyor. Kazanacağı yüzde 100 belli olan HDP'li eşbaşkan yargılanıyor.  Eşbaşkan kim olsaydı, bugün yargılanacaktı, Keziban Yılmaz değil. Kadının 22 Mart'tan itibaren jandarmada kaldığı görülüyor. Fotoğraf teşhisinde bana dair bir beyanda bulunmuyor. Ancak 5 gün sonra yapılan fotoğraf teşhisinde, beni teşhis ediyor ve ifade veriyor" şeklinde konuştu.

'JANDARMANIN ELİNDEKİ AYVERDİ DEVREYE SOKULDU'
Emniyetin tüm seçim çalışmalarının kayıt alındığına dikkat çeken Yılmaz, 2 ay boyunca yürütülen çalışmalarda emniyetin hiçbir suç unsuru bulmadığını söyledi. Tahkikatın 22 Mart'ta tamamlanıp 27 Mart'ta Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiğini kaydeden Yılmaz, "Jandarmanın elinde bulunan Berna Ayverdi devreye sokuluyor. Berna Ayverdi, 27 Mart'ta üzerime ifade veriyor" diye belirtti.

'CEZAEVİNDE İSTİHABARTLA ÇALIŞAN BİR KADIN'
Ayverdi'nin daha önce kaldığı hapishanede kaldıklarını kaydeden Yılmaz, şunları aktardı: "Burada personeller de anlatıyor, istihbaratla çalışan bir kadın deniliyor. Üç yıl boyunca tutuklu, bana dair tek kelime edilmiyor ama aday gösterildikten hemen sonra ifade veriliyor. Emniyet, jandarma, polis herkes benim ne yaptığımı biliyor. Sürekli basınla diyalog içerisinde olan, resmi kurumlar, başsavcılıklarla, Adalet Bakanlığına kadar görüşmelerim olmuştur. Sürekli göz önünde bulunan biriyim. 15 yıl boyunca avukatlık yaptım ve hepimiz örgütün yapılanmasını biliyoruz. Devlettin emniyetine, MİT mensuplarına rağmen yasa dışı faaliyetlerimin bir tanığın ifadesiyle ortaya çıktığına inanmak, devletle ve devletin birimleriyle alay etmektir."

'TUTUKLANDIM ÇÜNKÜ KAYYIMA GEREKÇE GÖSTERMEK GEREKİYORDU'
"Bir kişinin yalan yanlış beyanlarından dolayı kadın bakış açımı, özel hayatımı, ortaya dökmek zorunda kalıyorum. Kadına karşı olan bakış açımı açıklıyorum, bu bir işkencedir benim için" diyen Yılmaz, şöyle devam etti: "Benim insanları yargılamam demek, örgütün üst düzey yöneticisi olmam gerek. Yalan yanlış beyanlarla hiçbir zaman tutuklanmayı beklemedim. Soruşturma dosyasından Ağustos ayında öğrendim. Meslektaşım dosyayı getirdi birlikte bakıp güldük. Savcı ile görüşüp ifade vermek istedik ama ifademiz alınmadı kayyım atandı ve gözaltına alınıp tutuklandım çünkü kayyıma gerekçe göstermek gerekir."

'ÇOCUKLARIN CEZA ALMAMASI İÇİN ÇALIŞTIM'
Taş atan çocuklar ve TMK mağduru çocuklara ilişkin iddialara da cevap veren Yılmaz, "Çocukların ceza almaması için çalışırım tabi, hiçbir avukat müvekkilinin ceza almasını istemez. Müvekkili ceza almasın diye çalışır. Örgütün çocuk komisyonu mu var? TMK mağduru çocukların haklarının savunulması gerektiği kanısındayım. TMK Mağdurları İnisiyatifi'nde İHD'li yönetici olarak yer aldım. Yaptığımız çalışmaları basınla paylaşıyordum. Bu inisiyatifle birlikte dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'la görüştük. O dönem inisiyatifte yer alan bir isim, şu an Cumhurbaşkanı danışmanıdır" dedi.

Tanığın itiraflarıyla tutuklanacağını düşünmediğini belirten Yılmaz, savunmasını şöyle tamamladı: "Suçlama konusu 4 etkinlikte katılmamda suç unsuru herhangi bir eylemde bulunmadım, kapatılan derneklere üyeliğim tek başına, örgüt üyesi olduğum anlamına gelmez. Bu iddianameyle görevden alınmam, özgürlüğümün kısıtlanması hukuksuzluktur. Tahliyemi talep ediyorum."
 
'TAŞ ATAN ÇOCUKLARIN DAVASIYLA İLGİLENİYORDU'
Ardından tanık Hicran Berna Ayverdi konuştu. Ayverdi, "Sanık KCK Türkiye Meclisi üyesidir. KJB içerisinde bulunuyordu. Aynı zamanda kadın sorunları üzerine yargılamalar yapıyordu. Taş atan çocukların davasıyla ilgileniyordu. Eşinden izinsiz Newroz'a gittiği için şiddet gören bir kadını komisyonda dinlediler. Yargılamalar HDP il binasında yapılıyordu. Bu olay dışında başka bir şeye şahit olmadım. Yargılamalar raporlaştırılıp Kandil'e gönderiliyordu" şeklindeki iddialarını tekrarladı.

Ayverdi ifade verdiği sırada SEGBİS odası kapısının sürekli açılıp kapanması ve Ayverdi'nin etrafına bakarak duraksaması dikkat çekti. Avukatların, "İfadenizi verirken kim içeriye girdi" sorusuna ise Ayverdi, "Bir vatandaş yanlışlıkla içeri girdi, memur kapıyı kapattı" diye cevap verdi. Ayverdi avukatların diğer sorularını ise şöyle cevaplandırdı: "Diyarbakır Adliyesi'nde savcılıkta ifade verdim. İfade vermek için Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe verdim. Beni Diyarbakır'a gönderdi. Diyarbakır'da 10-12 gün nezarette kaldım. Sanık 2013-2014 yılları arasında KCK Türkiye Meclisi üyesiydi. Komisyonda dinledikleri kadını ve eşinin kim olduğunu hatırlamıyorum. Kimlikleri yok. Komisyonda yer alan diğer kişilere ilişkin bilgi vermek istemiyorum."

Tanığın beyanlarına ilişkin söz verilen Yılmaz, "İftiralarla insanların hayatını mahvediyor. Vicdanı rahat mı?" diye sordu.

'YALAN SÖYLÜYOR'
İddia makamı, verdiği mütalaasında tutukluluk halinin devamını talep etti. Savcılığın mütalaasını kabul etmeyen Yılmaz, "Dinlediniz, yalan söylüyor. Pişkinliği belli oluyor. Ezberleyemediği ifadesini tekrarlayamadı. Kem küm etti. Böyle bir dosyadan tutuklanan bir müvekkilim olmadı. Bunları kabul etmiyorum" dedi.

'BİZE BERNA'YI GETİRİN DEDİLER'
Ardından Yılmaz'ın avukatı Cihan Aydın,  müvekkilinin cezaevine kaç kez gidip geldiğinin sorgulanmasının avukatlık mesleğini tehdit edilmesi anlamına geldiğini belirterek, kurulan ara karardan vazgeçilmesini istedi. Müvekkilinin 550 kilometre uzakta hapishanede olmasının savunma hakkının ihlali olduğunu belirten Aydın, "Bu zalimce bir uygulamadır. Mahkeme isteseydi müvekkili duruşmada hazır edebilirdi. Bu dosya dava süsü verilmiş bir dosyadır. Bir suç unsuru bulamayınca 'Bize Berna'yı getirin' dediler. Üretilmiş delillerle dosya hazırladılar. Müvekkilin katıldığı 3 etkinliğe ilişkin 130 sayfa hazırlayıp dosyaya koydular. Buna ne diyeceğiz, ayıptır. Tanığın beyanlarını çöpe atın, atılmaması ayıptır" diye konuştu.

'SUÇTAN KURTULMA BEYANLARI'
Avukat Servet Özen ise, "Bu dosyanın evveliyatını bilen bendim. Hicranım kim olduğunu ne ifade verdiğini biliyordum. Kolluktan önce tanığı etkilemek isteseydik çok rahat yapardık ama gerek duymadık. Savcıya ifade vereceğimizi söyledik ama kabul etmedi. Savunma hakkımız engellendi. Hicran Berna Nusaybin davasında ısrarla sağlık görevlisi olduğunu ve zorla örgüte kaçırıldığını ifade ediyor. Ama Eşbaşkan Selçuk Mızraklı ve müvekkile ilişkin verdiği ifadede örgüt üyesi olduğunu söylüyor. Bu bile yalan söylediğini ve suçtan kurtulmaya yönelik ifade verdiği nettir. Bu kadının baskı altında olup olmadığını bilmiyoruz. Tanık koruma kapsamında olsaydı, adresini okumazdınız. Müvekkile ilişkin ifade verdiği tutanakta Cumhuriyet Başsavcısı katibinin imzası yok.  Müvekkil 2014 yılında Diyarbakır Barosu Yöneticisiyken nasıl KCK-TM üyesi olabiliyor. KCK Ana Davası'nda KCK yapılanması içerisinde olduğu iddia edilen tüm isimler var bakın, müvekkilin ismi var mı? 2009'dan sonra KCK yargılamalarına ve iddianamelerine bakın müvekkilin ismi geçiyor mu? Tanık beyanları iftiradır. Tahliye talebinde bulunuyoruz" şeklinde konuştu.

AKTAR: BİR ŞEY BULUNAMADIĞI İÇİN AYVERDİ GETİRİLDİ
Avukat Mehmet Emin Aktar, tanık Ayverdi'nin Selçuk Mızraklı davasında, Bağlar Jandarma Karakolu'nda ifade verdiği, Yılmaz hakkında ise "Adliyede ifade verdim" beyanına dikkat çekti. Cumhuriyet Başsavcılığının hazırlanan ifadeyi dikkate almaya mecbur bırakıldığına işaret eden Aktar, "Bu dosyanın esası hukuka aykırı yalan beyan. Muhtemelen iktidar seçilmesi kesin olan belediye başkanları hakkında ne var ne yok, bulun demiştir. Bir şey bulunamadığı için Hicran Berna Ayverdi getirildi. Umarım özgür bırakırsınız. Bize de kendinize de bir ışık yakarsınız" diyerek tahliye talebinde bulundu.

Mahkeme heyeti, Yılmaz'ın tutukluluk halinin devamına karar vererek, duruşmayı 2 Mart'a erteledi.