Işık: Karşımızda her şeyiyle Diyanet'i görüyoruz
Eğitim Sen Kocaeli Şube Başkanı Ayda Işık, iktidarın kendi dindar ve kindar neslini yetiştirmek için okullarda hayata geçirmeye çalıştığı uygulamalara dikkat çekti. ÇEDES protokolü kapsamındaki etkinliklerle çocukların dine yönlendirildiğini, MESEM kapsamında işçileştirilen çocuklara da "çalışmanın kutsal olduğu" yönünde konuşmalar yapıldığını kaydeden Işık, "Özellikle kız çocukları bir yıl hafızlık eğitimi alsın diye okuldan alınıyor. Cüzi bir ücret veriliyor, bu nedenle de sonrasında aile okula göndermiyor" dedi. Hem velileri hem de öğretmenleri hakları konusunda bilinçlendirmeye çalıştıklarını dile getiren Işık, "Devlet her çocuğa nitelikli, bilimsel ve anadilde eğitim vermek zorundadır. Bizim mücadelemiz bu yöndedir" dedi.
İktidar bir yandan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) eliyle MESEM, mesleki ortaokulları gibi projelerle sermayenin bedava işçi ihtiyacını karşılamaya çalışıyor bir yandan da Diyanet Bakanlığı'nın protokolleriyle kendi ideolojisi doğrultusunda itaat eden, sorgulamayan, dindar ve kindar nesiller yetiştirmeyi hedefliyor. Bu doğrultuda İzmit'te ÇEDES projesi kapsamında 12 okulda din görevlileri bir anda derse girerek öğretmenleri dışarı çıkardı, çocuklara "ders" verdi. Çocuklar dolduruldukları konferans salonunda izlemeye zorlandıkları video nedeniyle kabus gördü, korkudan uyurken altını ıslattı. Eğitim Sen Kocaeli Şubesi'nin de bileşeni olduğu Eğitim Hakkı Platformu'nun eylem ve etkinlikleri sonucu uygulamadan vazgeçildi. Ancak bilimsel, demokratik ve anadilde eğitim hakkı mücadelesi yürüten eğitim emekçileri ve veliler sürecin takibinde.
'İKTİDARIN İDEOLOJİSİ İÇİN HAZIRLANMIŞ BİR PROTOKOL'
Eğitim Sen Kocaeli Şube Başkanı Ayda Işık ile MEB'in patronlara bedava iş gücü sağlamayı hedeflediği Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) ve eğitimi dinselleştirmeyi amaçlayan ÇEDES projesinin sonuçlarını, çocukların karşı karşıya kaldıkları tehlikeyi ve Kocaeli'de yürüttükleri mücadeleyi konuştuk. ÇEDES gibi projelerin süslü laflarla reklamının yapıldığını hatırlatan Işık, "Çevreme duyarlıyım, değerlerimi seviyorum ismi gayet güzel. Birçok velim diyor ki çocuğum çevreye duyarlı olsun, değerlerini öğrensin. Bu nedenle projede yer almasını istiyor. Ama projenin içi tamamen dini içeriklerle bezenmiş. Sadece iktidarın istediği insanı yaratma, kendi ideolojisi için hazırlanmış bir protokol" dedi.
'ÇOCUKLARDA HENÜZ SOYUT VE SOMUT KAVRAM GELİŞMİŞ DEĞİL'
Geçen sene anaokullarından çocukların alınıp camilere temizliğe götürüldüğünü anımsatan Işık, "Derince'de bir okulda öğretmenlerin yerine imam, vaiz, müezzin girerek dersi anlatmaya kalktı, 'sevgi konusunu işleyeceğiz' dedi. Öğretmen arkadaşlarımız 'okulda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenimiz var bu dersi verebilir' diyerek karşı çıktı. Gelen insanların (din görevlileri) pedagojik eğitimi var mı, çocuğa nasıl yaklaşacak? Küçük çocuklarda soyut ve somut kavramı tam gelişmedi. Soyut olarak anlattığımız şeyler ilerideki ve hatta şu anki yaşlarında bile kabus görmelerine, altını ıslatmalarına, olayları farklı yorumlamalarına neden oluyor. Milli Eğitim Bakanlığıyla görüştük, bir daha okullara göndermeyeceğiz dediler. Fakat Türkiye Yüzyılı Maarif Modeliyle beraber eylül ayında okula başladığımızda Mevlid-i Nebi (Muhammed peygamberin farklı etkinliklerle anlatıldığı ve anıldığı Kutlu Doğum Haftası) şeklinde bir protokol uygulamaya konuldu" ifadelerini kullandı.
'KİNDAR VE DİNDAR NESİL DEDİKLERİ KARŞIMIZA ÇIKIYOR'
ÇEDES projesinin İzmit'te 12 okulda uygulandığını; liselerle başlandığını peşi sıra ortaokullar ve ilkokulların eklendiğini söyleyen Işık, "Sosyal medyada görmüşsünüzdür Diyanet'in hazırladığı bir sinevizyon var. Çocukları sınıflardan alıp konferans salonunda topluyorlar. Çocuğa göre değil kan, gözyaşı ve tamamen çocuğu mahvedecek bir video. Ardından da sunum yapılıyor, Kur'an okunuyor, hep birlikte tekbir getiriliyor. Daha sonra tamamen dini içerikli sorular soruyorlar çocuklara, ödül olarak da para veriyorlar 50-100 lira gibi. Çocuklar para aldıkları için eğlenceli geliyor, ama sonrasında videodan etkileniyorlar. Çocuklar çok korktuklarını söylüyor. Bu kişiler rehber öğretmenleri de etkinliğe kabul etmiyor, 'çocuklara uygun' diyerek. Oysa öyle değil. Bu tarz uygulamalar, iktidarın tek bir inanç üzerinden eğitim istediğini gösteriyor. Bu çocuklar eleştirmeyecek, sorgulamayacak, itaat edecek. Kindar ve dindar nesiller dedikleri şey yavaş yavaş karşımıza çıkıyor. 12 okulda yapıldı, devamının geleceğini düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.
'VELİLERİ BİLİNÇLENDİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ'
Eğitim Sen'in de bileşeni olduğu Kocaeli Eğitim Hakkı Plaftormu ile okul önlerinde eylem yaptıklarını, velileri bilinçlendirmek için bildiri dağıttıklarını; demokratik, bilimsel ve anadilde eğitimin önemini anlattıklarını aktaran Işık, "Özellikle velilerin bilinçlenmesi lazım, onlar için hazırladığımız bildirilerimiz var. Velilerin bu dilekçeleri okul yönetimine vermesini istiyoruz. Dilekçenin içeriğinde, 'ÇEDES vb. protokollerde, kulüp çalışmaları adı altında okullarda yapılacak herhangi bir etkinliğe hiçbir şekilde çocuğumun benden izinsiz katılmasını istemiyorum' diyor. Bu insanlar sınıflardan çocukları topluyor. Velilere seslenmek istiyorum, lütfen çocuklarınızla konuşun. Hangi etkinliklere katılıyorlar, bu etkinliklerde neler yapılıyor, çocuk gün içinde neler yapıyor. Biz ulaşabildiğimiz her kanaldan velilere ulaşmaya çalışıyoruz. Ne kadar çok yayılırsa, dilekçeler yaygınlanırsa ses getirir" ifadelerini kullandı.
'ÖĞRETMEN ARKADAŞLARIMIZI DA HAKLARI KONUSUNDA BİLİNÇLENDİRİYORUZ'
Yaptıkları bu eylem ve etkinlikler sayesinde Kocaeli'de iki haftadır bu tarz bir uygulama yapılmadığının altını çizen Işık, süreci takip ettiklerini ekledi. "Karşımızda gerçekten her şeyiyle Diyanet Bakanlığını görüyoruz. Eğitime ayrılan bütçenin iki katını Diyanet'e ayırıyorlar. Onlar da bütçeyi bu tarz etkinliklerle; dini, tarikat ve cemaate vererek okullarla protokol yapıyorlar" diyen Işık, velilerin bilinçlenmesi için mücadele ettikleri kadar öğretmenleri de hakları konusunda bilinçlendirmeye çalıştıklarını dile getirdi. Nedenini ise şu örnekle aktardı: "Hayrat Vakfı diye bir yer var. Oradan görevli sınıfa gelip Türkçe öğretmeninin yerine giriyor. Öğretmenin yerine kimse derse giremez, sınıftan çıkaramaz. Öğretmen bunu bilmeli ki itiraz etmeli. Çünkü bazı durumlarda öğretmen arkadaşlarımız ses çıkaramayabiliyor. Çocuğun sosyal etkinlikle gelişeceğine inanıyoruz. Nedir tiyatro, sinema; gezilere katılma. Ama tüm bu etkinlikleri biz velilerin iznine tabi tutuyoruz. Çocuğun sosyal yönü gelişecek, sorgulayacak, eleştirecek, kendine göre neyin doğru olduğunu yavaş yavaş öğrenecek. Az önce de bahsettim, o videolardan sonra çocuklarda kabus görme, korkma şikayetleri aldık. Çocuğu ileride tamamen kaybedebiliriz bu tarz uygulamalarla. MEB'le gittik konuştuk, bu tarz uygulamaların olmayacağını söylediler. Ama söylemek değil yapmak da gerekiyor. Bunun da takipçisiyiz."
'BİRÇOK VELİ ÇOCUĞUNU DEVLET OKULUNDAN ALDI'
Devlet okullarındaki bu tür uygulamalar nedeniyle birçok kişinin çocuklarını özel okullara gönderdiğini aktaran Işık, "Birçok velimiz eylül ayında ekonomik sıkıntılardan dolayı çocuklarını devlet okuluna kaydetmişti. Ancak bu tarz eğitimlerden dolayı tekrar özel okula götürdü. Laik, bilimsel, demokratik ve anadilde eğitim mücadelemizi sürdürmeliyiz" ifadelerini kullandı.
'ÇALIŞMAK BİR ERDEMDİR AMA ÇOCUK OKULDA OLMALI'
ÇEDES ve Diyanet Başkanlığı ile yapılan protokollerin yanı sıra son dönemde gündem olan din görevlilerinin çocuk işçiliği "kutsayan" vaazlarına ilişkin de konuşan Işık, şöyle devam etti: "MESEM'lerde biliyorsunuz çocuk işçilik sermayeye ucuz iş gücü. 4 gün iş 1 gün okul şeklinde bir planlama. Kurslara giden çocuklardan öğrendiğimiz kadarıyla, 'çalışmak ibadettir, kendinizi rahata erdirmektir' gibi kavramlarla çocuk yaşta okulda olması gereken çocuklara çalışmanın üstün bir erdem olduğunu söylüyorlar. Evet çalışmak bir erdemdir ama çocuk onu okulda dersine çalışarak, kitabını okuyarak, arkadaşlarıyla beraber tartışarak o erdemi gerçekleştirebilir.
'KIZ ÇOCUKLARI HAFIZLIK YAPMASI İÇİN OKULDAN ALINIYOR'
"Burada kız çocuklarının durumuna ayrıca dikkat çekmek istiyorum. Biliyorsunuz 5-6-7. sınıf öğrencisi çocuklar bir yıl hafızlık eğitimi alabiliyor. Bunun için bir yıl okulu bırakıyor, ama devamsızlık yazılmıyor. Bu eğitimlere en çok kız çocuklarını gönderiyorlar. Dergaha, cemaate, tarikat yurduna giderek burada bir yıl kalan kız çocukları 'ablalık' eğitimi alıyor. Bir yılın sonrasında isterse okula devam edebilir, ama birçoğu okulu bırakıyor. Çünkü hafızlık, 'ablalık' yaparken belirli bir ücret veriyorlar. Bunu da büyük bir olaymış gibi sunuyorlar. 'Çalışabilirsin, yapabilirsin, başarabilirsin' diyerek süslüyorlar. Aile geliyor diyor ki, 'çocuğum bir yıl okula gelmeyecek'. Sonra da okuldan alıyor, çocuk dersleri dışarıdan veriyor."
'EŞİT, ÜCRETSİZ, NİTELİKLİ, ANADİLDE EĞİTİM HAKKI İÇİN MÜCADELEMİZ SÜRECEK'
Eğitimin her çocuğun anayasal hakkı olduğunu ve bu hakkın devlet tarafından karşılanması gerektiğinin altını çizen Işık, "Bütün öğrencilerin eşit şartlarda, ücretsiz, nitelikli eğitime erişme hakkı olmalı. Bir çocuk belirli zaman dilimlerinde cemaatte, tarikatta 'eğitim almamalı'. Devlet her çocuğa nitelikli, bilimsel ve anadilde eğitim vermek zorundadır. Bizim mücadelemiz bu yöndedir. Son olarak bir kez daha velilerimize onları yanımızda görmek istediğimizi söylüyorum" çağrısı yaptı.