29 Eylül 2024 Pazar

'Hasan Ocak dosyasında çeyrek asırlık hukuksuzluğa son verin, adalet istiyoruz'

Cumartesi Anneleri, gözaltında katledilişinin 25. yılında, kayıplar mücadelesinin simgesi olan Hasan Ocak'ı katledenlerin yargılanmasını istedi. "Evlatlarımızı istiyoruz, adalet istiyoruz" kararlılığıyla Galatasaray’a giden yola ilk taşı koyan Emine Ocak, bir kez daha adalet istedi. Ocak ailesi, çeyrek asırdır süren hukuksuzluğa son verilmesi için yetkililere çağrı yaptı, "Tüm kayıplar için mücadelemiz sürecek" dedi.

Cumartesi Anneleri, 790. haftalarında kayıplar mücadelesinin simgesi olan Hasan Ocak'ın dosyasını işledi, katillerin yargılanmasını talep etti.

Sosyal medya üzerinden yapılan açıklama ilk sözü "Hiçbir güç adalet isteyen anneyi susturamaz" diyen ve yıllarca kayıplar mücadelesinde yer alan Hasan Ocak'ın annesi Emine Ocak aldı. 25 yıl önce oğlu Hasan için yola çıktığını söyleyen Anne Ocak, "Herkesin mezarı bulunsun, ben adalet istiyorum" dedi.

'DEVLET HASAN OCAK DOSYASINDA SUÇ ÜSTÜ YAKALANDI'
Hüseyin Ocak, kardeşi Hasan'ın sosyalist kimliğinden dolayı daha önce de gözaltına alındığını hatırlatarak, şunları söyledi: "O dönemde gözaltına alındığında İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde Hasan Ocak'ın parmak izleri vardı. 26 Mart 195 yılında Beykoz Ormanlarında işkence edilmiş bedeni bulunurken, parmaklarında mürekkep vardı. Bulunduktan sonra Beykoz Cumhuriyet Savcılığı ve İstanbul Adli Tıp tarafından otopsiden önce parmak izleri alındı. 50 gün geçmesine rağmen parmak izi eşleşmesi çıkmadığı gerekçesiyle kimsesizler mezarlığına defnedildi. Devlet Hasan Ocak dosyasında suç üstü yakalandı. Bugün de Hasan Ocak'a saldırmasının nedeni budur. Failleri korumayın. Geçmişle yüzleşen toplumlar barış içerisinde ve mutlu yaşar." 

'MİRASIMIZI ÇOCUKLARIMIZ SÜRDÜRECEK'


Ardından Ocak'ın ağabeyi Ali Ocak konuştu. 25 yıldır Hasan için adalet aradıklarını söyleyen Ali Ocak, şular söyledi: "Bundan 25 yıl önce örgütlü bir zulüm vardı. Bu zulmü durdurmaya çalıştık. Ama bugün geldiğimiz nokta o zulüm önce örgütlü bir kötülüğe, sonra örgütlü bir adaletsizliğe dönüştü. Şimdi ise örgütlü bir vicdansızlıkla karşı karşıyayız. Devlette süreklilik esastır derler ya, bu süreklilik suçlarda da ortaya çıktı. Bugün bu suçları sokaklarda dillendiremiyoruz, salgından dolayı evlere kapandık. Ama bu bizim bu mücadeleden vazgeçtiğimiz anlamına gelmiyor. Hayatın her alanında bu mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz. Biz bu dünyadan göçsek bile babalarımızdan, analarımızdan aldığımız bu miras çocuklarımızla devam edecek."

'ADALET İSTEMEKTEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ'

O dönem gittikleri her yerde, çaldıkları her kapıda "Burada yok" yanıtını aldıklarını söyleyen Maside Ocak, "Dönemin İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu ile yaptığımız görüşmedi, elindeki belgeleri bize göstererek, abimin devlet için aranan şahıs olmadığını da söylemişti. Bu bilgiyi daha sonra İstanbul Emniyet Müdürü ve İçişleri Bakanı Nahit Menteşe kamuoyu ile paylaşmıştı. 25 yıldır Hasa'ın gözaltında kaybeden suçlular korunurken, Hasan'dan suçlu yaratmaya çalışanları tarih her zaman yalanlayacak. Tüm kayıplarımız için adalet istemekten asla vazgeçmeyeceğiz" dedi.

'MADDİ GERÇEK ORTAYA ÇIKARILSIN, SORUMLULAR CEZALANDIRILSIN'
Haftanın açıkalmasını Hasan Ocak'ın yiğeni Dilcan Acer okudu.

Kayıp yakınları olarak salgın günlerinde hakikat ve adalet talebini evlerden de olsa sürdürmeye devam ettiklerini belirten Acer, "790 haftadır bu topraklarda Edirne’den Kars’a, İstanbul’dan Diyarbakır’a, İzmir’den Hakkari’ye, Ankara’dan, Adana’ya yüzlerce insanın devlet görevlileri ya da onların emri altında çalışan kişi veya gruplarca gözaltına alınarak kaybedildiği ve bu insanlığa karşı suçun cezasız bırakıldığı gerçeğini anlatıyoruz" dedi. 

Hasan Ocak'ın kaybedilmesine ilişkin süreci aktaran Acer, dosyanın zamanaşımı ile kapatılmak istendiğine dikkat çekti. Acer, "Yaşam hakkı kapsamında yürütülecek ceza soruşturmasının etkili olabilmesi için maddi gerçeğin açığa çıkartılmasına, sorumluların belirlenmesine ve cezalandırılmasına imkan verecek nitelikte olması gerekir" diye belirtti.

Acer, bugüne kadar olduğu gibi 790. haftalarında da savcılık makamını ve Adalet Bakanlığını çeyrek asırdır sürüncemede bırakılan Hasan Ocak soruşturmasında yasal yükümlülüklerini yerine getirmeye çağırdı.

"Hasan Ocak için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz" diyen Acer, 91 haftadır hukuksuz bir biçimde kayıp yakınlarına kapatılan, kayıplarla buluşma ve hakikat meydanı olan Galatasaray'dan da vazgeçmeyeceklerini vurguladı.

NE OLMUŞTU?
Sosyalist kimliğiyle bilinen 30 yaşındaki Hasan Ocak İstanbul/Avcılar’da yaşıyordu. 21 Mart 1995 tarihinde işyerinden annesini arayarak, akşam yemeği için balık getireceğini söyledi. Hasan ne o akşam ne de sonrasında bir daha evine gelemedi.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde gözaltında tutulan iki kişi, Hasan’ı şubede gördüklerini söyledi. İki kişi de Hasan Ocak’ın ismini emniyetteki parmak izi listesinde gördüklerini açıkladı. Newroz nedeniyle gözaltında tutulan bir tanık ise şubedeyken bir hareketlilik olduğunu ve polislerin "Hasan Ocak getirildi." diye aralarında konuştuklarını söyledi.

Ocak Ailesi savcılıklara başvurarak Hasan’ın akıbetinin açığa çıkarılmasını talep etti. Aile ayrıca; TBMM, Başbakanlık, Bakanlıklar, savcılıklar, hastaneler ve Adli Tıp nezdinde de girişimlerde bulundu.

Bu girişimler sonucunda dönemin İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu ve İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir’in imzasını taşıyan resmi yazıda "Hasan Ocak’ın gözaltında olmadığı, hiç gözaltına alınmadığı, suçlu olarak aranmadığı" belirtildi.

Resmi makamların tüm engellemelerine karşı 58 günlük ısrarlı bir arayışın sonunda ailesi Hasan’ın ağır işkence izleri taşıyan bedenine "meçhul kişi" olarak defnedildiği Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'nda ulaştı. İşkenceyle ölümü resmi raporlara girmiş olan Hasan’ın cansız bedeni tüm ilgili makamlardan geçirildiği halde onu soran ailesine "bizde yok" denildiği açığa çıktı.

Dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Algan Hacaloğlu yaptığı araştırmalara dayanarak "Ocak’ı konuşturmak için gözaltına aldılar ve orada uyguladıkları işkence ve darptan sonra öldürülmüş halde Beykoz’a attılar." diyerek Ocak Ailesi ve toplumdan özür diledi. Ayrıca Hacaloğlu, Devletin Hasan Ocak’ın ölümünde sorumluluğu olduğunu, AİHM’e verdiği ifade de "Devletin bazı unsurlarının Ocak’ın nasıl öldürüldüğünü ve kimin öldürdüğünü bildiğini" söyledi. 

AİHM, Hasan Ocak'ın kaybedilmesi ve ölümüyle ilgili koşulların belirlenmesi için yeterli ve etkin bir soruşturma yürütülmediğini tespit ederek Türkiye hakkında ihlal kararı verse de, Ocak Ailesi’nin iç hukuktaki tüm girişimleri sonuçsuz bırakıldı.

17 Ekim 2016 tarihinde Beykoz Cumhuriyet Savcılığı "zaman aşımı" nedeniyle dosyada kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. 29 Kasım 2016 tarihinde bu karara  yapılan itiraz sonucu İstanbul Anadolu 7. Sulh Ceza Hakimliği "toplanan delillere göre dava açılması gerekir" diyerek zamanaşımı kararını kaldırdı ve soruşturmanın devamına karar verdi. Ancak Savcılık, bugüne kadar rutin yazışmalarla soruşturmayı oyalamaya devam etti.