27 Eylül 2024 Cuma

Giritlioğlu: Yetkililer bilime kulak tıkamaktan vazgeçmeli

Depreme dayanıklı kentler için açık alanların, güçlü kamu yapılarının ve afet tahliye yollarının önemine dikkat çeken ŞPO İstanbul YK Başkanı Pelin Pınar Giritlioğlu, şehir planlarının kamucu ve bilimsel bir anlayıştan uzak, meslek odalarının denetimine kapalı yapılmasının çok acı sonuçlar doğurduğunu kaydetti.

Maraş merkezli depremler sonrası yıkımın büyüklüğüne neden olan en büyük etkenlerden biri de şehirlerin doğru planlarla yerleştirilmemesi oldu. Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği'ne (TMMOB) bağlı Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Pelin Pınar Giritlioğlu, depreme dayanıklı kentler için gereken zorunlulukları ve denetim eksikliğinin yol açtığı sonuçları ETHA'ya değerlendirdi.

Türkiye'nin birinci derece deprem kuşağında olduğunu ve bu nedenle kentlerin de sürekli deprem tehdidi altında olduğunu kaydeden Giritlioğlu, dolayısıyla depremin kent planlamasında dikkate alınması gereken en önemli önceliklerden biri olduğunu vurguladı. Kent planlarının öncelikle kentlerin sağlıklı, güvenli, bilimsel koşullara uygun olarak gelişmesi için yapıldığını dile getiren Giritlioğlu, kentleri depreme hazır hale getirmenin de bu planlarla yapılabileceğini söyledi.

'EN ÖNEMLİ NOKTA YER SEÇİMİ'
Depreme hazırlıklı kentler için kent içerisinde bulunması gereken zorunlulukları afet toplanma alanları, açık, kamusal, yeşil alanlar, güçlü kamu yapıları, afet tahliye yolları ve afet durumunda kentlerin bir süre gıda ihtiyacını karşılayacak tarım alanları olarak sıralayan Giritlioğlu, en önemli koşulun ise yer seçimi olduğunun altını çizdi.

"Bu deprem bize gösterdi ki 13.5 milyon insan fay hattı üzerine yığılmış" diyen Giritlioğlu, pek çok mega projenin de benzer nitelikler taşıdığına işaret etti. Kanal İstanbul projesini örnek veren Giritlioğlu, projenin 3 tane canlı fay hattı üzerine planlandığını hatırlattı. "Dolayısıyla en önemli koşullardan bir tanesi de yer seçimi, güvenli, sağlam zeminlerde bu yerleşmelerin oluşturulması" diyen Giritlioğlu, depreme dayanıklı kentler için bir başka önemli koşulun ise kamu binalarının sağlamlığı olduğuna dikkat çekti.

'KAMU YAPILARININ SAĞLAM VE ERİŞİLEBİLİR OLMASI GEREKİYOR'
"Bir deprem anında tüm kamu yapıları çöktüğü takdirde orada sistem tamamen duracaktır, işlemeyecektir. Deprem olsa da o kentsel sistemin yönetiminin devam edebilmesi için bu yapıların sağlam ve güvenilir olması, deprem anında ve sonrasında da çalışır halde olmaları önem taşıyor" ifadelerini kullanan Giritlioğlu, bütün bunların belirli bir sistem içerisinde yerleştirilmesi gerektiğini kaydetti. Kamusal yapıların, afet toplanma alanlarının, hastane ve okulların afet tahliye yollarıyla ilişkisi kurularak planlanmasının önemini vurgulayan Giritlioğlu, ancak bu sayede sağlıklı bir kent sistemi kurulabileceğini belirtti.

'KENT İÇİNDE AÇIK ALANLAR BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR'
Hatay Havalimanı örneğine işaret eden Giritlioğlu, dışarıdan yardım getirecek olan havalimanlarının mutlaka güvenli zeminlerde inşa edilmesi gerektiğinin altını çizdi. "Siyasi kararlarla yer seçimi yapıldığı zaman fay hattı üzerinde, dolgu alanları üzerinde havalimanları ve başka yapılaşmalar yer alabiliyor. Bütün bunlara dikkat etmek ve dolgu mantığından bir an önce vazgeçmek gerekiyor" diyen Giritlioğlu, İstanbul'da da Maltepe ve Yenikapı gibi birçok dolgu alanı bulunduğuna işaret etti.

Kentin içerisinde açık alan kalmadığı takdirde insanların bir deprem anında refleks olarak dolgu alanlara doğru hareket ettiğini kaydeden Giritlioğlu, bu dolgu alanların aslında depremde ilk zarar görecek yerler olduğunu dile getirdi. Giritlioğlu, bu nedenle kentin içerisinde erişilebilir açık alanlara, kentsel boşluklara olan ihtiyacın büyüklüğünü bir kez daha vurguladı.

'ACELECİLİK AYNI SONUÇLARI DOĞURMASIN'
Deprem bölgesinin çok kısa sürede imara açılmasında, barınma ihtiyacının aciliyetini anladığını belirten Giritlioğlu, "Ancak bu acelecilik 20 yıl sonra, 30 yıl sonra yeniden aynı şeyleri konuşmamıza vesile olmasın. Bir yandan hızlı aksiyon alınacak evet ancak hızlı aksiyon alınırken yer seçimi, planlama ilkeleri gibi konularda mutlaka katılımcı bir planlama yöntemiyle birlikte hareket etmek gerekiyor" dedi. 

İmara ilişkin planların meslek odaları, üniversiteler ve demokratik kitle örgütleriyle birlikte yapılması gerektiğine işaret eden Giritlioğlu, "Aksi takdirde başka bir depremde biz yine aynı şeyleri konuşmaya devam ederiz. Ülkemizin dört bir yanında kamunun aceleciliği bize birçok olumsuz sonucu gösterdi. O yüzden bu adımların çok doğru ve dikkatli bir şekilde atılması da hızlı olması kadar önemli" ifadelerini kullandı.

'YAPI DENETİMİ PİYASALAŞTIRILDI'
1999 Marmara depreminden sonraki süreçte denetimin hızla piyasalaştırıldığına işaret eden Giritlioğlu, çıkan yapı denetim kanunu sonrası çok sayıda özel yapı denetim firmasının ortaya çıktığını, bu firmaların şaibeli koşullarla ve ilişkilerle denetimi sürdürdüğünü belirtti. Yapıyı yaptıranla yapıyı denetleyen firma sahibinin akraba olduğuna dair çok sayıda örneği hatırlatan Giritlioğlu, TMMOB'a bağlı meslek örgütlerinin bu alanda mesleki denetim uygulamaları yaptığını söyledi.

TMMOB'un başından beri iktidarın hoşlanmadığı bir meslek örgütü çatısı olduğunu ifade eden Giritlioğlu, 2000'lerin başından itibaren TMMOB'un mesleki denetim uygulamaları nedeniyle üzerinde bir baskı oluşturulduğunu ve 2013 yılından itibaren TMMOB'un mesleki denetim yetkisinin tamamen tırpanlandığını kaydetti.

"Mesleki denetim uygulaması bağımsız, piyasalaşmamış, kamucu bir yaklaşımla gerçekleştirilen bir iş olduğu için bilimsel koşullarda yapılırdı ve bu da aslında yapılan işlerin daha sağlıklı, güvenli, deprem açısından güvenilir olmasını; planlama ilkelerinin ve esaslarının doğru uygulanmasını sağlayan bir denetim mekanizmasıydı" diyen Giritlioğlu, örneğin belediyelerin de şehir planlamalarında TMMOB'a başvurarak görüş alışverişinde bulunduğunu ancak son 10 yıldır bu süreçlerin de önünün kapatıldığını anlattı. 

'BİLİME KULAK TIKAMAK ÇOK ACI SONUÇLARA YOL AÇIYOR'
"Bu nedenle denetleyemediğimiz, kontrolün dışında bir takım uygulamaların, planlama ilke ve esaslarına aykırı uygulamaların planlar eliyle meşrulaştırılarak hayata geçirildiğine tanık oluyoruz. 80'li yıllarda bu süreç plansızlık üzerinden yürüyordu ama bugün ne yazık ki planlar üzerinden yürüyor, meşrulaştırılıyor. Bu da mesleki denetimin ne kadar önemli olduğunu bize bir kere daha hatırlatıyor" ifadelerini kullanan Giritlioğlu, Maraş merkezli depremlerin bu denetim eksikliğinin acı sonuçlarını bir kere daha çok açık bir şekilde gösterdiğini kaydetti.

Bilime, hukuka, meslek odalarına, uzmanlara danışmanın önemine dikkat çeken Giritlioğlu, sözlerini şu çağrıyla sonlandırdı: "Bilime kulağınızı tıkayarak, uzmanlığa inancı yok ederek, meslek odalarını görmezden gelerek yaptığınız çalışmalar ne yazık ki çok acı sonuçlarla karşımıza çıkıyor. Bu yaklaşımdan vazgeçilmesini istiyoruz."