23 Kasım 2024 Cumartesi

Fehmi Çapan yazdı | 10 Eylül: Birlik ve devrim

10 Eylül, 1920 birinci birlik manifestosunun ilanı olmuştu. 74 yıl sonra M. Suphi TKP'sinin mirasını devralan marksist leninist komünistler, 10 Eylül 1994'de ikinci birlik manifestosunu yayınladı. Adına Birlik Devrimi dedikleri bu manifesto, amaç bakımından aynı olmakla birlikte içerik olarak geçmiştekinden farklıydı.

İki komünist partinin üzerinde yükseldiği zemin birlik ve devrim fikridir. Biri, 104 yıl önce komünistlerin birliğini sağlayarak coğrafyamızda işgale karşı savaşmak ve devrimi gerçekleştirmek için harekete geçmiş ve işin başında büyük bir katliamla karşılaşmıştır. Diğeri, bu partinin kuruluşundan 74 yıl sonra bıraktığı mirası devralarak komünistlerin birliğini gerçekleştirerek yönünü devrime, insanlığın nihai kurtuluşuna güçlü bir şekilde dönerek kesintisiz bir sınıf savaşımına tutuşmuştur.

Mustafa Suphi ve yoldaşları, Ekim devriminin ateşi ve iç savaş koşullarında Sovyet Rusya'da edindiği deneyimlerle olgunlaştı. Gelişen fikirleriyle kabına sığmaz bir sosyalist olarak görevden göreve koştu. 1918 Haziran'ında Sovyet Rusya'nın Kazan bölgesinde Türk Sosyalistleri Kongresini toplamaya girişti. Bu, birlik için ilk ve önemli bir adım oldu. Türkiye'de devrimin, toplumsal muhalefetin, siyasi koşulların ele alındığı konferans, bir parti programı oluşturmayı sonraki konferansa bıraktı. Sovyet Rusya'da karşıdevrimci güçlere ve Türkiye'de işgale karşı savaşmak için bir ay sonra Türk Kızıl Alayı oluşturdu. Bu silahlı gücün mevcudu 4 bin kişiyi buldu. Yine aynı yıl gerçekleşen Müslüman Komünistler Kurultayı birliğe ayrı bir ivme kattı. Türkiye Komünist Teşkilatının Bakü örgütü oluşturuldu.

Komünistlerin birliğini sağlama çabaları kısa sürede meyvelerini verdi. Sovyet Rusya'da, Almanya'da ve Anadolu'daki marksist, marksizmden etkilenmiş 22 komünist grubu bir araya getirmeyi başardı. Ve delegeler yoluyla Bakü'de gerçekleşen kongrede temsilini sağlayarak oybirliğiyle TKP'nin kuruluşu gerçekleşti.

10 Eylül 1920, tarihi bir gündü. Birlik devrime yürümenin en güçlü yoluydu. Birlikle komünistler 4 bin komünisti, 25 bin kadar işçi ve köylüyü TKP saflarında birleştirmeyi başarmıştı. İstanbul, Zonguldak, Ereğli, İnebolu, Samsun, Trabzon, Bayburt, Erzurum, Sivas, Konya, Ankara, Eskişehir, Vezirköprü, Şarki Karahisar ve Ordu il ve ilçelerden delegelerle kongrede temsil edilmişlerdi.¹

Komünistler birlikle büyümüş, muazzam bir güç olmuşlardı. Ekim Devriminden etkilenen milyonlar için, işçi, köylü, asker, aydın kesimleri için umut olmuşlardı. Devrim, ütopyadan gerçeğe dönüşmüştü. Birleşen bu 22 komünist grup ve çevre, gücünün çok ötesinde bir etki ve güçtü.

Anadolu coğrafyasında bir yanda işgal, diğer yanda direniş vardı. Bir yanda Osmanlı saltanatı çökmüş/çöken iktidar; diğer tarafta direniş içinde Mustafa Kemal önderliğinde burjuva bir iktidar inşa edilmekteydi. Ticaret burjuvazisi ve toprak ağalarına dayanan bu iktidara hazırlanan güç, halkların ve emekçilerin tam desteğini alabilmiş değildi. Anadolu'nun hemen her yerine yayılan işgale karşı 'çete'ler halinde süren yerel ve bölgesel direniş odakları önemli bir güç oluşturmaktaydı. Bu durum, devrim için özgün koşullar yaratmaktaydı.

Güçlü devrim inancı, nesnel koşulların uygunluğu Suphi ve yoldaşlarını hiç zaman kaybetmeksizin devrimin topraklarına çağırmaktaydı. Zaten bu koşullarda Anadolu coğrafyasına gelmemek, devrimci koşullara yanıt olmamak, devrim isteğinden ve amacından uzaklaşmak anlamına gelecekti. Mustafa Suphileri Anadolu'ya bu özgün koşullarda çeken amaca bağlılık, devrim iddiasında ısrardır.

Lakin Ankara hükümeti tarafından yollara 'mayın' döşenmektedir. TKP yönetimi Anadolu'ya gitmenin riskli olduğunu bilmektedir. Yakın zamanda Anadolu'ya geçenlerden tutuklananların olması, TKP'ye, sola yönelik operasyonların düzenlenmesi bunun başlıca verileridir. Mustafa Kemal yönetiminin Sovyet Rusya'nın maddi desteğine ihtiyaç duyması ve işgalin sürmesi Mustafa Suphi ve yoldaşlarının avantajları olarak ortaya çıkmaktadır.

4 bin kişilik Kızıl Alay'la birlikte işgale karşı antiemperyalist, antisömürgeci mücadele içinde yer almak için iki grup halinde Anadolu'ya gelirler. Mustafa Suphi ve bir TKP heyeti Ankara'yla görüşmek ister. Kızıl Alay'ın direnişe katılmasını ve yasal olarak TKP'ye faaliyet yürütme hakkı tanınmasını istemektedirler.

Mevcut koşullarda yasal olarak faaliyet yürütme olanağına sahip olmak çok büyük avantaj sağlayacaktır. Bu nesnel koşullar, hızla güç ve otorite olabilmelerini sağlayacaktır. Kızıl Alay'la birlikte direniş içinde yer almak isteğini Ankara "Bizim, adama değil silaha ihtiyacımız var" diyerek, direniş içinde komünistlerin güç kazanarak burjuva iktidara alternatif olmalarını istemez. M. Suphiler, Kızıl Alay'ı geri çeker. Lakin yasal olarak faaliyet yürütme olanaklarını zorlarlar. Bu saatten sonra M. Kemal, Kazım Karabekir ve Erzurum Valisi Hamit Kapanlı arasında haberleşme trafiği yoğunlaşır. Suphi ve yoldaşlarına kapan kurulmuş; onlardan ilelebet kurtulacak plan devreye sokulmuştur. Mustafa Suphi ve 14 yoldaşı hunharca bir planla katledilirler.²

Suphi ve yoldaşları, yurda sokulmayacakları, geri gönderilecekleri ya da en fazlasından tutuklanabileceklerini göz önünde bulundurmuşlardır. Ama bir katliamla karşılaşabileceklerini beklemiyorlardır. Türk hükümetinin Sovyet Rusya'yla ekonomik, askeri ilişkilerini çok iyimser bir yaklaşımla ele almışlardır.

Suphilerin M. Kemal'le görüşmeye bel bağlamaları, Kızıl Alay'ı geri çekmeleri ve önderliğin büyük bölümünü bir an önce Anadolu'ya sürmeleri büyük bir hataya yol açmıştır.

Alınan ağır darbe partinin çıkmaza girmesine, peşinden M. Suphilerin belirlediği birlik ve devrim çizgisinden koparak düzen içi kanallarda tarihe gömülmesine neden olmuştur.

10 Eylül 1920, birinci birlik manifestosunun ilanı olmuştu. 74 yıl sonra M. Suphi TKP'sinin mirasını devralan marksist leninist komünistler, 10 Eylül 1994'de ikinci birlik manifestosunu yayınladı. Adına Birlik Devrimi dedikleri bu manifesto, amaç bakımından aynı olmakla birlikte içerik olarak geçmiştekinden farklıydı.

Geçmişi içerip aşan bir kapsama, günümüzle bağı içerisinde bir üst forma sahipti. İkinci manifesto, diğer ismiyle Birlik Devrimi, Ermeni devrimci hareketi Paramazların, '71 devrimci kopuşunun deneyimlerinden ve Mustafa Suphi TKP'sinin mirasından besleniyordu. '80 faşist darbesine, '89-'91 çöküşüne cepheden yanıt niteliği taşıyordu.

Birinci birlik manifestosu döneminde komünistlerin birliği, Anadolu'nun dışında ve Anadolu'da yeni doğan grup ve çevrelerin birliğine dayanıyordu. Kronikleşen sorunlardan söz edilemezdi. Bu dönemde kendi içinde önemli zorluklar barındırmasına rağmen komünistlerin birliği pek zorluk yaşamadan ve oybirliğiyle sağlanmıştı.

İkinci birlik manifestosu döneminde '71 devrimci kopuşuyla ileriye doğru önemli bir adım atmakla birlikte bu dönemin devrimci önderliğinin yenilgisi sürekliliği engelledi. 70'li yılların devrimciliği hızla kitleselleşmesine rağmen devrime yabancılaşan bir devrimciliğin gelişmesini engelleyemedi. İktidar bilincinin zayıflığı, devrimci kendiliğindenciliğin gelişmesine, devrimin örgütünün amaçlaştırılmasına, grupçuluğun ve mezhepçiliğin her şey haline getirilmesine, ideolojik, politik ve örgütsel bir erozyonun yaşanmasına yol açmıştı. Bunun üzerine gerçekleşen 12 Eylül darbesi, devrimci hareketin yenilgisi ve beraberinde krizi getirdi. '89-'91 çöküşü ise ideolojik ve örgütsel krizini derinleştirdi, zaman içinde kronikleştirdi.

Beş yıllık emeğin ve büyük bir çabanın ürünü olan komünistlerin birliği mücadelesi 1994 10 Eylül'ünde birlik devrimiyle tüm bu sorunlara yanıt niteliği taşıdı.

Suphi ve yoldaşları gibi marksist leninist komünist amaca bağlılık, devrimin partisi olarak kendini var edişi, Rojava Devrimiyle içsel bir alanı olarak ilişkilenmesi ve yer alması, enternasyonal görevlere ve sorununa bağlılıkta devrimci irade ve romantizmi, sınıf mücadelesinin ihtiyaçları temelinde ilişkilenmesinde görüldüğü gibi devrimi soyut bir olgu olarak değil, dinamik, canlı, hareketli, stratejinin güncel mücadeleyle bağında olduğu gibi somuttur.

30 yıllık tarihinde marksist leninist komünistler, zaman zaman geriye düşse de öncü parti olarak önemli sıçramalarla, birlik devriminin ruhuyla yürüdü, yol aldı.

M. Suphi TKP'siyle marksist leninist komünistleri, dünü ve bugünü birleştiren en temel olgu; birlik ve devrimin teori ve pratiğinde somutlanmıştır.

1) Dönüş Belgeleri, C.1, TÜSTAV, İstanbul 2004, s. 14-15
2) Emrah Cilasun, Mustafa Suphi'yle Yoldaşlarını Kim Öldürdü? Agora Kitaplığı, İstanbul 2008