27 Eylül 2024 Cuma

En az 73 tutsak işkence gördü, 150 tutsağın sağlık hakkı ihlal edildi

İç Anadolu bölgesi hapishanelerine ilişkin 2022 yılı raporunu açıklayan İHD Ankara Şubesi, 2022 yılında en az 78 tutsağın yaşamını yitirdiğini, bölgede 73 tutsağın işkence gördüğünü ve 150 tutsağın sağlık hakkının ihlal edildiğini açıklayarak, yetkilileri hak ihlallerine son vermeye çağırdı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, 2022 yılı İç Anadolu Bölgesi Hapishaneler raporunu kamuoyuyla paylaştı. Dernek binasında gerçekleşen basın toplantısında raporu İHD MYK üyesi Nuray Çevirmen okudu.

Rapora göre 2022 yılında hapishanelerde en az 78 tutsak yaşamını yitirdi. 36 tutsağın hastalıkları nedeniyle vefat ettiğini belirten Çevirmen, 1 tutsağın ölüm nedeninin bilinmediğini, 16 tutsağın intihara sürüklendiğini, 25 tutsağın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdiğini kaydetti.

Çevirmen, Çorum/Sungurlu T Tipi, Afyon 1 Nolu T Tipi, Bafra T Tipi, Bolu F Tipi, Ereğli Yüksek Güvenlikli Kapalı hapishanelerinde hak ihlallerine karşı açlık grevi eylemlerinin yapıldığını hatırlattı.
 
İç Anadolu Bölge hapishanelerinde en az 150 tutsağın sağlık hakkının ihlal edildiğini vurgulayan Çevirmen, bu hak ihlalleri arasında, hastane sevklerinin sağlıksız ring araçlarıyla yapılmasına ve ATK'nın hastaneler tarafından verilen "hapishanede kalamaz" raporlarını kabul etmemesine dikkat çekti. "ATK bu kararlarda tıbbi ve etik ilkelerin dışında politik karar süreci yürütmektedir" diyen Çevirmen, son olarak Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde yüzde 85 engelli, ağır MS hastası bir kadın tutsağa "hapishanede kalabilir" raporu verildiğini aktardı.

2022 yılında İç Anadolu Bölge hapishanelerinde en az 73 tutsağın işkence veya kötü muameleye maruz kaldığını kaydeden Çevirmen, "Adalet Bakanlığı'nın bu konudaki verileri paylaşmaması, hapishanelerle haberleşmenin sürekli olarak engellenmesi, haberleşmenin sıkı bir biçimde denetlenmesi, özellikle taşra hapishanelerinden haber alma konusunda yaşanan güçlükler, adli mahpusların yaşadıklarını basına, yetkili makamlara ve insan hakları örgütlerine (çoğunlukla) iletmemesi nedeniyle işkence ve kötü muameleye maruz kalan mahpus sayısının belirtilen sayının çok üzerinde olduğunu ortaya çıkarmaktadır" dedi.
 
"Yetkililer, hapishane müdürleri, kaynağını uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve Anayasa'dan alan yasal düzenlemelere aykırı işlemler ve uygulamalar yapmaktadır. Bu durum mahpuslarda, ailelerinde, avukatlarında ve insan hakları örgütlerinde hapishane sistemine ilişkin ciddi güvensizlikler oluşturmaktadır. Bir bütün olarak bu saptamalar, hapis cezalarının infazında özgürlüğünden yoksun bırakılmanın kendi başına yeterli bir ceza olduğu gerçeğinin göz ardı edildiği ve gerek hapishanenin fiziksel koşulları ve gerekse uygulanan rejimin, çekilmekte olan cezanın şiddetini daha da arttırdığını göstermektedir" diyen Çevirmen, bu koşulları denetleyecek mekanizmaların bulunmadığını ve tutsakların iletişim yollarının kesilerek işkence ve kötü muameleyi duyurmalarına engel olunduğunu vurguladı.

Tespit ve öneriler şöyle sıralandı:
 
"Cezaevlerinde son dönemlerde artış gösteren işkence-darp vakalarına son verilmeli, sorumlu olan kişiler hakkında soruşturma açılmalı ve cezai yaptırımlar uygulanmalıdır. Mahpuslara yapılan işkence, onur kırıcı ve kötü muameleler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile yasaklanmıştır.

Hapishanelere bağımsız sağlık kurumlarının girmesine ve inceleme yapmasına izin verilmelidir. Hapishanelerin denetiminde başta meslek kuruluşları ve insan hakları örgütleri olmak üzere ilgili kuruluşların yer alacakları şekilde yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
 
Hakkında yasaklama, toplatma kararı olmayan gazetelerin hapishanelere alınmasının önündeki engeller kaldırılmalı ve temini sağlanarak gazeteler mahpuslara verilmelidir.
 
Ailelerinden uzakta olan mahpusların, maddi koşullar ve hastalıklar nedeniyle gelemeyen ailelerine yakın cezaevlerine nakil talepleri kabul edilmelidir.
 
Cezaevlerinde meydana gelen intihar vakalarının önüne geçmek için mahpusları ruh ve bedensel bütünlüklerine yönelik tehditler ortadan kaldırılmalı, insan onuruna yaraşır uygulamalar geliştirilmelidir. Gerekli önlemi almayan ve etkisi olan kişiler varsa etkin soruşturmalar yapılmalı ve yaptırımlar uygulanmalıdır.
 
Yeterli ve sağlıklı beslenmek temel insan hakkıdır. Sağlık sorunları olan mahpuslar, doktorlarca reçete edilmiş yiyecekleri alma hakkına sahiptirler. Cezaevi idareleri tarafından hasta tutuklu veya hükümlülere diyete uygun yemek sağlanmalıdır.

Hapishanelerdeki sağlık personeli sayısı arttırılmalıdır. Hastaların havasız, kışın soğuk, yazın sıcak ringler ile hastaneye sevk edilmesi, hastane önlerinde ringler içerisinde saatlerce bekletilmesi uygulamalarına son verilmelidir. Ağır hastaların ring araçları ile değil ambulansla hastanelere sevki sağlanmalıdır. Tek kişilik ring aracı tamamen kaldırılmalıdır.

Hastaların revire çıkarılmaları, hastaneye sevkleri hızlandırılmalıdır. Teşhis, tedavi ve kontrollerinin uzman hekimler tarafından yapılması sağlanmalıdır.
 
Kelepçeli muayene ve tedavi yöntemi uygulamasından vazgeçilmelidir. Bu uygulama nedeniyle birçok hasta mahpusun tedavisi yapılamamaktadır.
 
Uluslararası ve ulusal kanunlardan da anlaşılacağı üzere, mahpusların yeterli tıbbi yardım görme hakları mevcuttur. Bununla birlikte, mahpuslar insanlık onuruna saygılı bir biçimde muamele görme ve yaşama hakkına sahiptir. Fakat büyük bir sorun olan ve kamuoyunun vicdanını kanatan hasta mahpusların yaşamış oldukları sorunlar çözüm üretilmeden ortada durmaktadır. Teşhis ve tedavisi yapılmadan adeta işkence çektirilen, hapishanede hayatını kaybeden ya da ölümüne ramak kala bırakılıp kısa sürede hayatını kaybeden insanların olduğu bir toplum, adalete olan inancını da kaybeder. Türkiye hapishanelerinde bulunan hasta mahpusların acil ve kalıcı tedavileri yapılmalı, hapishane koşullarında tedavisi yapılamayan/yapılmayan hasta mahpusların da acilen infazları durdurulmalıdır."