Doğan: Türkiye, AKBK kararını dikkate almalıdır
Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, AK Bakanlar Komitesi'nin İmralı tecridine ilişkin yeni kararına dikkat çekerek, Türkiye devletinin bu kararı dikkate almak zorunda olduğunu söyledi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin Ankara'da bulunan genel merkezinde güncel gelişmeleri değerlendirdi ve Merkez Yürütme Kurulu toplantısında alınan kararlara ilişkin konuştu.
Mezopotamya Kültür ve Dil Araştırmaları Derneğine ve Payîz Pirtûk Kitabevine dönük baskın ve gözaltılara tepki gösteren Doğan, "Bu gözaltı ve tutuklamalardan önce İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya Diyarbakır'da, 'Feqiyê Teyran'ın Ey Dilberêsî de Kürtçe de bizimdir' dedi. Ardından dün Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler Şırnak'a gitti. Şırnak'ta Kürtçe şarkı eşliğinde karşılandı. Ne yapmaya çalışıyorsunuz, hani Kürtçe sizindi? Hani en çok sizin iktidarınız döneminde Kürtçeye dönük saldırıların önü alınmıştı ve Kürtçe artık herkesin konuşabildiği bir dil haline gelmişti?" dedi.
'NARİN'İ KİMLER, NEDEN ÖLDÜRDÜ'
Narin Güran cinayetinin üzerinden bir ay geçmesine rağmen katillerin hala bulunamadığına işaret eden Doğan, "Toplum her gün yeni bir senaryoyla karşı karşıya kalıyor. Ortaya çıkan bilgiler de ne yazık ki en başından beri bu cinayetin planlı ya da organize bir şekilde işlendiğini gösteriyor" dedi. Bu cinayetin takipçisi olacaklarını vurgulayan Doğan, şöyle devam etti: "İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'ya soruyoruz: Narin Güran cinayeti ile ilgili son durum nedir? Bunu lütfen kamuoyuyla artık paylaşın. Bir ay geçti Narin'i kim, kimler, neden öldürdü? Cinayet çözülemiyor hala. Bu cinayet ile ilgili siyasi bir bağlantı var mı? Bu konuda herhangi bir araştırma ve soruşturma yapılıyor mu? Yapılıyorsa kamuoyuyla niye paylaşılmıyor? Bu sorular önemli. Çünkü Narin Güran cinayetinin tüm ilişkiler ağıyla birlikte apaçık bir şekilde aydınlatılması yalnızca bu dava için önemli değildir, bundan sonra çocuk ve kadınların katledilmesi karşısında bir ülke mücadelesinin parçasıdır. O yüzden takip ve ısrardan vazgeçmeyeceğiz."
Bu yılın ilk 8 ayında en az 261 kadının erkekler tarafından katledildiğini ifade eden Doğan, gerçek rakamların çok daha fazla olabileceğine dikkat çekti. "İktidara, kadın kırımına, cins kırımına varan bu cinayetlerin durdurulması için gerekli adımları atması için de yeniden çağrı yapıyoruz. Daha çok kadın ölmeden, daha çok çocuk ölmeden ve istismara uğramadan yapılması gerekenleri yapınız. Yargı, cezasızlığa varan aflardan ve ceza indirimlerinden ne zaman vazgeçecek? Bunu bir kez daha soruyoruz" dedi.
'SON BİR YILDA 66 ÇOCUK İŞÇİ HAYATINI KAYBETTİ'
Çocuğa dönük cinsel istismar suçları ve suça sürüklenen çocukların sayısındaki artışa da işaret eden Doğan, "Bir yandan derin bir yoksulluk var ve bu yoksulluk çocuklarda da ne yazık ki etkiler bırakıyor. Bu yoksulluk nedeniyle eğitimlerinden mahrum kalan, işçileştirilen çocuklar var. MESEM kapsamında hayatını kaybeden çocuklar var. Sadece son bir yılda 66 çocuk çalışırken hayatını kaybetmiş. Bir yılda 66 çocuk. Bunlar ulaşabilir veriler. Daha fazlası olduğundan ne yazık ki endişe duyuyoruz. Bu nedenle bağımsız ve kendine ait bütçesi olan, çocukların çocukluk hallerini önceleyen, sağlık sorunlarından engelli çocukların sorunlarına kadar her konuyu düzenleyen bir Çocuk Bakanlığı bir an önce kurulmalı" dedi.
Yeni anayasa tartışmalarına değinen Doğan, "Hukuk devleti olduğunu iddia eden ama hiçbir yasayı uygulamayan, AYM kararlarını yok sayan, AİHM kararlarını hayata geçirmeyen bir iktidardan bahsediyoruz" ifadelerini kullandı. DEM Parti'nin yıllardır yeni, özgürlükçü ve demokratik bir anayasaya ihtiyaç olduğunu söylediğini ifade eden Doğan "Eskiden tamamıyla kopmuş, yepyeni bir anayasayı, bir toplumsal mutabakatı işaret ediyoruz" dedi.
'YENİ BİR ANAYASA İÇİN DEMOKRATİK BİR ORTAMA İHTİYAÇ VAR'
Yeni bir anayasa için toplumla tartışmaya, toplumla tartışmak içinse demokratik bir ortama ihtiyaç olduğunu ifade eden Doğan, "Mevcut hukuksuzluğun başlıca aktörlerinden biri olacaksınız, iktidarınız onlarca yıldır bu politikaları sürdürecek, bir yandan da bu tartışmaların başlatıcısı olup sanki demokratik bir ortam varmış gibi yeni anayasa tartışmalarından bahsedeceksiniz. İnsanların fikirlerini paylaşmasına bir yol açmadan bunun imkansızlığı ne yazık ki görünür halde" dedi.
Erdoğan'ın BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada Kürt meselesiyle ilgili tek bir cümle kurmadığını belirten Doğan, "Fakat çok açık bir şekilde şunun sinyallerini verdi. Kutuplaştırıcı siyasete devam, nefret söyleminde volümü artırmaya devam, müdahaleci dış politikaya devam. Türkiye'de militarizmin ve ekonomik adaletsizliğin bu kadar derinleşmesinde bu iktidarın hiçbir rolü yokmuş gibi davranmaya devam etti" ifadelerini kullandı.
AK Bakanlar Komitesinin Türkiye'yle ilgili verilen yeni kararına işaret eden Doğan, bu kararla İmralı Hapishanesinde tutsak edilen PKK lideri Abdullah Öcalan hakkında değerlendirmelerde bulunulduğunu ve en geç 1 yıl içinde "umut hakkının gereği yerine getirilmeli" dendiğini vurguladı.
'HUKUK BİR İNTİKAM ARACINA DÖNÜŞTÜRÜLEMEZ'
"Bu konseye üye olarak Türkiye'den beklentimiz bu karara uygun adımlar atmasıdır. Bugüne kadar Bakanlar Komitesinin bu içerikte ve nitelikte yaptığı uyarıları dikkate alması gerekiyor" diyen Doğan, 4 binin üzerinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olduğunu belirterek, ömür boyu hapis cezasının kaldırılması gerektiğini söyledi. "Bu Sayın Öcalan'a dönük bir tecrit sistemi ve yönetim biçimini hayata geçirmek için bulunmuş bir kılıftır. Yani hukuk araçsallaştırıldı, yargı araçsallaştırıldı ve bu yıllardır sürdürülüyor. Yıllardır sürdürülen bu politika Türkiye'ye hiçbir şey kazandırmıyor, aksine kaybettiriyor. Toplum farklı katmanlarıyla bunun mağduru oluyor" diyen Doğan, hukukun bir intikam aracına dönüştürülemeyeceğinin altını çizdi.
Ana muhalefet partisine ve Meclis'teki tüm milletvekillerine seslenen Doğan, şöyle devam etti: "Yıllardır uygulanan mutlak tecrit Türkiye'de yalnızca Kürt sorununu derinleştirmiyor. İstatistiklere, açıklanan ve açıklanmayan verilere bakın. Bu konudaki araştırmalara bakın. Türkiye'de demokrasinin kırıntısı kalmışsa bunu bile ortadan kaldıran bir yönetim biçimine dönüştü. Bu yönetim biçiminden vazgeçmek gerekiyor. Bir yandan askeri operasyonlar, siyasi tutuklamalar, sınır ötesi operasyonlar, dil ve kültür alanına dönük sistematik saldırılar var. Bu yöntemlerle Kürt sorununda demokratik çözüm değil maalesef çözümsüzlük siyaseti derinleşir. Bu da hep birlikte kaybettiriyor."
'ÖZEL SAVAŞ POLİTİKALARIYLA MÜCADELEDE KARARLIYIZ'
Özel savaş politikalarına da dikkat çeken Doğan, şöyle devam etti: "Özel savaş politikaları derken, mesela hepimizin aklına geçenlerde bu nedenle evine baskın yapılan, dijital materyallerine el konulan, hakkında yakalama kararı çıkarılan Türkiye'deki tek kadın ajansı Jinnews'in muhabiri Rabia Önver gelecektir ya da gelmelidir. Hakkari'de bir uyuşturucu ve fuhuş çetesi olduğunu içeren iki haber dosyası hazırladı. Bu haber dosyasının ardından iddiaları incelemek yerine İçişleri Bakanı, yine bizi yanıltmadı ve önce bunu haber yapan gazeteciye yöneldi. Gazeteciyi susturarak bu olayın üstünün örtülebileceği sanıldı. Biz bu konuyla mücadelede kesin kararlıyız."
'SAVAŞA KARŞI BARIŞ DEMEK İÇİN 13 EKİM'DE DİYARBAKIR'DAYIZ'
Savaşa karşı barış siyasetinin hayata geçmesi için 13 Ekim'de Diyarbakır'da düzenlenecek mitingin önemini vurgulayan Doğan, "Savaşa karşı barışın sesini çoğaltmak için orada olacağız. Eşit, adil ve kalıcı bir barışın kapısının aralanmasını talep etmek için ve bunun İmralı Ada Hapishanesinin kapılarının açılmasıyla mümkün olacağını bir kez daha ifade etmek için orada olacağız. Bu aynı zamanda bir zorunluluk. Bunu yapması gerekenler, yetkililer yapmıyorsa; bizim örgütlü gücümüz, yan yana gelişimiz daha güçlü bunu gösterebilir. Bu yüzden Türkiye'de barışa karşı sorumluluk duyan herkesi DBP öncülüğünde Amed'de yapılacak mitingde buluşmaya davet ediyoruz" dedi.