Devrimin 12. yılında komünist kadınlar deneyimlerini anlatıyor- 2
Rojava Devriminde kadınların elde ettiği kazanımların, hemcinslerinde özgüveni güçlendirdiğini söyleyen Evîn Işık, aynı zamanda kadın dayanışmasının hem devrim savunucuları hem de özgürleştirilen alanlarda kadınlarda yarattığı etkiye işaret etti.
Rojava kadın devrimi 12. yılını geride bıraktı. Devrim yeni bir mücadele yılına girerken işgal, kuşatma, imha saldırıları artarak sürüyor. Rojava Devriminin ilk günlerinden itibaren savunmasında yer alan marksist leninist komünistler, devrimin savunmasında olduğu kadar inşa mücadelesine de devam ediyor.
Komünist kadınlarda da Rojava kadın devriminin ilk günlerinden itibaren savunma ve inşasında yer aldı. Bu sürecin özneleriyle röportajımız sürüyor. Rewşan Tuna ile birincisini gerçekleştirdiğimiz röportajın ardından Evîn Işık, deneyimlerini anlattı. Evîn Işık'ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
Rojava Devrimine katılma kararını nasıl aldınız?
Rojava Devrimi ilk günden itibaren beni heyecanlandırıyordu. Bu devrimin öznesi, emekçisi olmayı önemli görüyorum. Devrimi yaratan Arîn Mîrkan, Sarya Özgür, Destan Temmuz, Avaşîn Tekoşîn Güneş, Raperîn Dîcle yoldaşları ve tüm şehitlerimizi saygıyla anıyorum.
Partimiz 3. Kongresinde oluşturduğu bölgesel devrim perspektifinde, Kürdistan'ın özgürlüğü için mücadele belirleyici bir yerde duruyordu. Eşitsizlik, adaletsizlik, sömürgeci politikalar, ezen ile ezilen arasındaki uçurumun yeni devrimlere, ayaklanmalara gebe olduğunu söyledik. 2011 yılında Kuzey Afrika'da Tunus'ta başlayan Ortadoğu'ya yayılan halk isyanları bölgesel devrim fikrinin doğruluğunu ortaya koydu. Bu devrim, Rojava'da başarıya ulaştı. Tunus'taki ayaklanma sonrası gelişmeler; Mısır, Tahrir Meydanındaki halkların varlığı -özelde kadınların varlığı- bize başka bir şey söylüyordu. Gezi/Haziran ayaklanması tüm bunların bir parçasıydı.
Böyle bir süreç bizi buralara taşıdı. Serkan Tosun yoldaşın ölümsüzleşmesi ise bizde farklı bir bilinç oluşturdu. Partimizin önemli bir kesimi yüzünü buralara döndü. Çalışma yürüttüğüm alandaki kadınlarla, evlerde pasta-börek vb. yaparak, bunları satıp, elde ettiğimiz geliri Rojava'ya gönderdik. Bu dönemden sonra kendi isteğimle bu topraklara geldim.
BAŞARDIKÇA ÖZGÜVENİMİZ ARTTI
Kadınların politik-askeri çalışmalara katılımı nasıl oluyordu?
Silah eğitimlerimizle birlikte siyasal ideolojik eğitimlerimiz oldu. Kadın yoldaşların askeri, teorik, ideolojik eğitimlerdeki başarısı öndeydi. Bu, diğer kadın yoldaşlarda güven oluşturdu. Bunlar toplumsal kadınlığın izlerinin bizde yıkılmasını sağladı. Erkekler "zaten biliyorum" havasında oldukları için eğitimleri dikkatli dinlemeyenler olabiliyordu, daha yüzeysel ilişki kurabiliyorlardı. Ama kadın yoldaşlar komutanın verdiği talimatları dikkatle dinliyor ve uyguluyordu. Bu talimatlara uyan, silahı ilk kez eline alan kadın yoldaşlarımızın 12'den vurması, bunun süreklileşmesi güvenimizi artırdı. Bu, sadece kadınların disiplini, mücadele ile kurduğu ilişki değil aynı zamanda kadın devriminin bize verdiği güçle ilgiliydi.
Buraya sivil kıyafetlerle geldik. Kısa süre sonra YPJ kıyafetlerini giydik. Bir dönem sivilsin, sonra askeri, ihtiyaca göre değişiyordu. Bunu devrimin, partinin ihtiyaçlarına göre kadro olmak, çok yönlü bir savaşçı olmak olarak ele alıyoruz. Bugün de çok yönlü bir kadro olmayı tartışıyoruz.
Şehit Serkan Taburu kurulduktan sonra doğrudan tabur üyesi olmayıp politik kitle çalışmasında ya da farklı çalışma alanlarında olan yoldaşlar olarak zaman zaman tabura gidiyorduk.
KORKULARIMIZI YOLDAŞLARIN VERDİĞİ GÜVENLE YIKTIK
Savaş cephesinde ne tür zorlanmalar yaşadınız?
Enternasyonal Özgürlük Taburu (EÖT) Sîlûk cephesine giderek kısa süre kaldım. Biz oradayken Şêddadê hamlesi başladı. EÖT olarak, Şêddadê hamlesine katılmış olduk. EÖT operasyonel bir güçtü ama yurtsever arkadaşların, genel askeri komutanlığın bizlere karşı bir korumacılığı da vardı. Biz onu delmeye çalışıyorduk. Belirli bir güç, bir timle ön cephelerde, operasyonlara dahil oluyorduk. Zaman zaman bunların içerisinde yer aldım. Birinde en ön cephede yer aldım. DAİŞ ile aramızda 500 metre vardı ve sürekli saldırıların olduğu bir cepheydi. Savaş gerçekliğiyle ilk orada yüz yüze geldim. Gece nöbetlerimiz oluyordu, yani her an saldırı yaşanabilir ya da biz bir saldırı gerçekleştirebilirdik. Karanlık bir alan ve nöbet tutarken her an bir DAİŞ'li çıkabilir ve ona karşı savaşman gerekir. O zaman kendime "nasıl olacak, nasıl bu savaşı sürdüreceğim" sorularını soruyordum. Kendime hep şöyle diyordum: Binlerce yoldaşımız DAİŞ'e karşı savaşıyor ve şehit düşüyor. Her an bu mümkün ama biz de onları öldürebiliriz. DAİŞ saldırmadan biz ona hamle yapmalıyız diyerek kendimi hazırda tutuyordum. Korku çok olmadı, o da yoldaşlarımızın, özellikle kadın yoldaşlarımızın yarattığı güvenle ilgiliydi.
ŞÊDDADÊ ÖZGÜRLEŞİNCE ARAP KADINLARININ GÖZLERİNİN İÇİ GÜLDÜ
Cephelerde kadın yoldaşlaşması bakımından neler yaşanıyordu?
Bahsettiğim Şêddadê hamlesinde ve başkaca hamlelerde genel olarak bir devrimci, komünist olmanın yanı sıra cins bilincimiz bize eşlik ediyordu. Kadın düşmanı bir güce karşı savaşıyor olmanın yarattığı bir duygu, düşünce, hareket tarzı kazanmıştık. Savaşın bir aşamasından sonra Şêddadê özgürleştirildi. Biz bir noktada kaldık. Karma timlerdeydik ama kadın komutanlarla ve kadın savaşçılarla ilişkilerimizde birbirimizi gözetiyorduk. O bekleme noktasında diğer partilerden ya da bağımsız olarak yer alan kadın savaşçılarla gerçek bir yoldaşlaşma açığa çıkardık. Enternasyonal taburda içerisinde ayrı bir kadın örgütlenmesi yoktu ama ortak hareket etmeyi önemsiyorduk. Mesela erkek egemen yaklaşımlara karşı ortak tutum alıyorduk. Benim açımdan bu önemli bir deneyim oldu. Şêddadê özgürleştikten bir süre sonra 'temizleme operasyonları' için köylere gittik.
Köylerde kadınların gözlerinin içi gülüyordu. Arap kadınlarının yaklaşımı beni çok etkiledi. Biz Arapça, onlar Kürtçe bilmiyordu. En azından bizim olduğumuz güç açısından böyleydi, o durumda bakışlarla anlaşıyorduk. Dün düşmanın olduğu yerlerde artık biz vardık. Arap kadınlarının yaşamında değişim yarattığımızı hissedebiliyorduk. Kadınlar elimizdeki silahı görüyor, ona "sigara içme, yüzünü kapat, erkekle konuşma" diyen DAİŞ'e karşı savaştığımızı biliyorlardı. Bizim varlığımız ve DAİŞ'in yokluğu, onlar için baskının kalkması demekti. O yüzden bakışlarında büyük bir sevgi vardı. Şêddadê'nin birçok köyü yoksuldu. İnsanların içecek suyu bile yoktu. Bunları gördükçe "halkın bu devrime ihtiyacı var" diyorduk. Ezilen Arap halkıyla ittifakın halklarımız için ne kadar gereklilik olduğunu daha net görüyorduk.
KADIN SAVAŞÇILAR OLARAK DAİŞ'E KARŞI ŞENGAL'DE YER ALMAK İSTİYORDUK
Devrimde kadınların varlığı, yer alma biçimlerine dair neler söyleyebilirsiniz? Komünist kadınlar bu devrimle nasıl ilişkilendi?
Partimizin tabiriyle, devrimin başında mütevazı bir grup olarak buraya geldiğimizde kadın yoldaşlar da vardı. Partimizin kadın özgürlük mücadelesiyle kurduğu ilişki, özelde 4. Kongre sonrası Komünist Kadın Örgütü'nün (KKÖ) kurulması bizim için başka bir aşamaydı. Kadın devrimi perspektifi, ayrı bir kadın örgütlenmesi, 2015'ten itibaren de partinin yarısı olarak örgütlenme anlayışı, dolayısıyla mücadelemizin her alanının yarısında kadınların olması perspektifi bizi yönetti. Savaş cephelerinden inşa çalışmasına, asayişten bir dizi alana kadar kadınlar olarak yer aldık.
Rojava Devrimini kadınların devrimi olarak görüyoruz. Devrimin ilk yıllarında kadınların savaştaki duruşu, kararlılığı ve eylem gücü olarak YPJ daha fazla öne çıktı. Bu durumu, devrimin savunması ve erkek egemen sisteme karşı da mücadele olarak ifade edebiliriz.
Dünyadaki gelişmelere baktığımızda kadın emeği, kadın bedeni, cinselliği büyük sömürüye tabi tutuluyor, kadına yönelik şiddet yoğunlaşarak sürüyor. DAİŞ en vahşisi ama dünyadaki tüm gelişmeler bu vahşetten daha farklı değil. DAİŞ Şengal'de, Musul'da, Şêddadê'de, Reqa'da işgal ettikleri her yerde kadınları köleleştirme, cariyeleştirme yöntemine gitti. Bu yüzyılda kadınlara bunların yaşatılması sadece DAİŞ'le ilgili değil. DAİŞ bunu yaptı, erkek egemen, faşist devletler buna göz yumdu, onay verdi. Çünkü burada iradeleşen, özgürleşen kendi yaşamına karar veren bir kadın devrimi istenmiyor. Dolayısıyla buradaki varlığımız çok önemliydi. Şengal bu nedenle biz kadınlar için çok önemliydi. Tüm kadınlara yapılan bir saldırıydı. Partimiz kadınlara dönük bu saldırıya, gönderdiği timin yarısını kadınlardan oluşturarak yanıt verdi. Hepimiz orada, o savaşın içinde yer almak istiyorduk.
SARYA ÖZGÜR VE ARÎN MİRKAN'DA SİMGELEŞEN KADIN İRADESİDİR
Sonrası DAİŞ hızla Kobanê'ye ilerlerken Reqa'da, DAİŞ'in işgal ettiği yerlerde kadınların yaşadıkları çok önemliydi. Bununla birlikte Kobanê'ye dönük saldırı da stratejikti. Çünkü Kobanê devrimimizin ilk ilan edildiği yerdi. Devrimi oradan boğmak istiyorlardı. Bu sadece DAİŞ'in değil bölge gerici ve faşist devletlerinin planıydı. Biz Kobanê'de değildik ama Kobanê bizim içimizdeydi, aklımızdaydı, Kobanê düşmemeli diyorduk. Partimiz bu gerçeği görerek kadrolarına ve tüm ilerici insanlığa devrimin savunmasında yer almaları çağrısı yaptı. Türkiye ve Kürdistan cephesinden yoldaşlarımız, dünyanın farklı ülkelerinden enternasyonal devrimciler Kobanê'yi savunmak için partimizin çağrısına cevap oldu. Savaş alanlarında ortaya koydukları, kararlılıkları, savaşçılıkları Sarya yoldaşta simgeleşen fedailik, Sarya yoldaşla birlikte Paramaz yoldaş, Algan yoldaş, Alişer yoldaş, Kobanê cephelerinde ölümsüzlüğe yürüdü. Bu, partimizin komünist rengini, kadın özgürlükçü rengini Ortadoğu ve dünya açısından ezilenlerin, halk devrimi dediğimiz bir devrimle nasıl ilişki kurmaları gerektiği bakımından önemli bir göstergeydi.
KOBANÊ FEDAİ DİRENİŞ, KARARLILIKLA KAZANILDI
Kobanê büyük bir bedelle zafere ulaştı. Bu yüzyılda büyük bedeller ödenmeden zafer kazanılmayacağının göstergesiydi. Kobanê'de yüzlerce kadın yoldaşımız şehit düştü. En kritik zamanda DAİŞ, Miştenûr tepesinden şehre doğru işgali genişletirken Arîn Mîrkan yoldaşın fedai eylemi, bir kişi bile olsa DAİŞ'e karşı nasıl savaşılacağını gösterdi. Kürt bir kadın olan Sarya yoldaş da bir röportajında Arîn Mîrkan'ın yolundan ilerleyeceğini söylemişti. Öyle de yaptı. O savaşın yoğunluğu içinde başka bir savaşçı güç, akıl ortaya çıktı. Biz aynı zamanda kendi devrimimizi gerçekleştiriyoruz burada. "Gerekirse şehit düşeriz" demişti Sarya yoldaş. Kürt bir komünist kadın olarak, Bakurê Kürdistan ve Rojava devrimiyle kurulan ilişki bakımından başka bir bilinç açığa çıkardı. Bize de komutanlaşma, savaşma, iradeleşme, kadın devrimi savunusunu, mirasını bıraktı. KKÖ'nün Rojava'daki ilk şehidiydi. Kobanê'de ölümsüzleşen diğer yoldaşlarımızı; sınırsız düşlere sahip Paramaz yoldaşı, fedai duruşlu Alişer yoldaşı, Algan yoldaşı da saygıyla anmak isterim.
DEVRİM ÖLÜMSÜZLERİN EYLEMİYLE VAR OLDU
Kobanê zaferi, Cizîr'de başka hamleleri de getirdi. Kobanê ile Cizîr arası birleştirme hamlesi vardı. Bundan önce Til Temir savaşı vardı. Burada DAİŞ yine bütün kadınları hedef alıyordu ama özelde Süryani ve Asurî kadınları hedef aldı. Avaşîn yoldaş burada ölümsüzleşti. Bıraktığı mektubunda Rojava Devrimi ile kadın devrimi ile nasıl bir azim ve istekle bağ kurduğunu görüyoruz. Aynı zamanda daha büyük bir devrim düşüyle bağ kurduğunu görüyoruz. Diyor ki; "Bir gün geri dönersem mutlu bir devrimci olacağım." DAİŞ'e karşı savaşmak isteği de güçlüydü. Avrupa'dan gelen bir siyahi, LGBTİ+ olarak Til Temir savunmasında şehit düşmesi bizim ve halklar bakımından çok önemli. Rojava Devrimimizin dünya halklarına daha fazla ulaşmasını sağladı.
"Zafer, bedel kapılarından geçilmeden elde edilmez" diyordu, MLKP komutanlarından Bayram Namaz. Partiniz Rojava Devriminde çok şehit verdi. Ölümsüzleşen yoldaşlarınız devrim savunmasında nasıl bir rol oynadı?
Hali Aksakal (Mazlum Aktaş) yoldaşı anlatarak başlamak istiyorum. Büyük bir savaşçılık, kararlılık ortaya koyan, birlikte savaştığı, komuta ettiği yoldaşlara güç veren bir yoldaştı. EÖT ile Sîlûk cephesinde savaşırken şehit düştü. Rojava Devrimi o günkü koşullarda Kürt devrimi olarak tanınıyordu. Ama Türkiye'den gelen Arap bir komünist burada şehit düştü. Bu, devrimin halkların devrimi olduğu fikrini güçlendirdi. Halkların birleşik devrim fikrini, mücadelesini güçlendirmek önemliydi. Partimizin ifade ettiği gibi Arap halkı devrimi diğer halklarla birlikte ne kadar sahiplenirse bu devrim o kadar güçlenir. O gün öyleydi. Bu bugün çok daha somut. Devrim, Kürt-Arap ve diğer halklarımızın ittifakıyla büyüyor.
Yine aynı süreçlerde ölümsüzleşen Sinan Sağır yoldaş, genç bir devrimciydi, coşkuluydu, bu devrimi bütün benliğiyle savunan, kendi devrimi olarak gören fedai bir savaşçıydı. Onun naaşına ulaşamadık. Ama o her zaman yanımızda, içimizde.
Ivana Hoffmann (Avaşîn Têkoşîn Güneş) ve Coşkun İnce'nin (Têkoşer Kürdistan) yoldaşları anmak gerekir. Coşkun yoldaş, partimizin teorik, ideolojik birikimine henüz sahip değildi. Ama partimizin savaşkanlığı, ideolojik duruşunu görmüştü. Bu nedenle partiyle birlikte gelip en ön cephede savaşmak istedi. Coşkun yoldaş, istediği gibi yaşayıp istediği gibi savaşıp şehit düştü.
DEVRİM BÜYÜK BEDELLERLE İNŞA EDİLDİ
Rojava'nın özgürleşmesiyle, devrimi diğer halklara yaymak, geliştirmek, ilerletmek partimizin de fikriydi. Bu temelde DAİŞ'in işgal ettiği alanlarda savaş gelişti. Minbic hamlesinde yer aldık. Büyük bedeller ödedik, bu bedeller devrimin geleceği için çok önemliydi. Minbic cephesinde yer almadım ama her gün şehitlerimizi karşılıyorduk. Bazen on kişi, bazen daha fazla. Minbic hamlesinde Sevda Çağdaş (Raperin Dicle) yoldaşımız şehit düştü. Hamleye katılmayı, savaşta yer almayı çok istiyordu ve kendini dayatarak yer aldı. Raperîn yoldaşla savaşmış olan YPG-YPJ'den, partiden yoldaşlar, bu hamlede nasıl coşkuyla yer aldığını anlatıyorlar.
DEVRİMİN İLERLEMESİNİN HER AŞAMASINDA YER ALDIK
Savaş, Reqa'ya doğru ilerledi. Partimiz o hamlede güçleriyle yer aldı. Şeddadê gibi Reqa da kadınların köleleştirildiği pazarların kurulduğu yerdi. Bu savaşta bütün yoldaşlar aynı zamanda bu kadınların intikamını alma bilinciyle yer aldı. Ayşe Deniz Karacagil (Destan Temmuz) yoldaşımız ölümsüzleşti. Destan yoldaşımız, Gezi ayaklanmasında yer almış, "kırmızı fularlı kız" olarak öne çıkmıştı. Bir süre hapishanede tutsak kaldı. Sonra özgür alanlara, dağlara döndü yüzünü ve ardından Rojava savunmasında yer aldı. Devrimin başlarında uzmanlık eğitimleri daha azdı, sonrası gelişti. Suikastçı olarak uzmanlık eğitimi almıştı. Sakınımsız bir devrimciydi. O devrimin, savaşın başarısı için mücadele etti.
SALDIRILARIN AMACI DEVRİMİ ÖNCÜSÜZ BIRAKMAK
Devrimin askeri alanında yer aldık. Komünlerden meclise, sağlık alanından, kadın örgütlenmesinden basın alanına kadar daha farklı alanlarda yer aldık. Devrimin diğer kuvvetleriyle ortak mücadele yürüttük. Bu, aynı zamanda kendimizi politik bir araçla da ifade etme sürecimizdi. Reqa sonrası Dêyrazor, Bahoz hamleleriyle DAİŞ'in yenilgisi bizim için çok önemli. Düşman buna başka bir şekilde yanıt verdi. Bayram Namaz (Baran Serhat) yoldaş bu süreçte şehit edildi. Bizim için sürpriz mi? Hayır. Savaşıyorsak bunlar beklediğimiz şeylerdi. Ama bizim için yeni bir aşama oldu.
Baran yoldaşın şehadetinin birçok amacı vardı kuşkusuz. Bir hedefleri de politik araç kurmamızı engellemekti. Baran yoldaşın varlığı partimiz ve devrim için çok önemli, değerli, farklı bir anlamı vardı. Katlederek bunları engellemek istediler. Ama başaramadılar. Partimizin kararlılığı, politikasındaki netlik nedeniyle Rojava'da ilerledik. Düşman da yeni dönemde yeni savaş araçlarıyla, SİHA, sabotaj vb. saldırılarını yoğunlaştırdı. Bir dizi yöntemle, devrimi öncüsüz bırakmak için, öncü kadrolara saldırılar düzenledi. Çok önemli kayıplar da oldu partimiz açısından; Şenol Sağaltıcı (Ferhat Erebo) ve Ümit Tekin (Metîn Dîcle) yoldaşlar, sonrası Zeki Gürbüz (Ahmet Şoreş) ve Özgür Namoğlu (Firat Newal) yoldaşlar ve sonrası Osman Nuri Ocaklı (Yılmaz Behrareş) yoldaş. Türk devletinin saldırısıyla oldu diyoruz ama tüm devrim düşmanları, halk ve kadın düşmanlarının ortak saldırısıdır.
DEVRİMİ YENME VE BOĞMA SALDIRILARINA KARŞI BEDEL ÖDEDİK
Êfrîn savaşı, partimiz açısından çok kritikti. DAİŞ'in yenilgisi sonrası Türk devleti savaşa doğrudan dahil oldu. Êfrîn de Kobanê gibi önemli bir alandı. Êfrîn'e ilk kadın temsiliyeti olduğu için kadın kantonu diyorduk. Türk devletinin hedef almasının ekonomik, coğrafi bir dizi nedeni var ama aynı zamanda kadın kantonu olma özelliği de vardı. Partimiz, kent savunmasında yer aldı. Biri enternasyonal olmak üzere dört yoldaşımızı şehit verdik. Onları da saygı ile anıyorum. Bu dönemde partimiz sadece kent savaşında değil, tüm alanlarda seferber oldu. Belli bakımlardan hazırlıksız yakalandık, öngörüsüzlüklerimiz de oldu tabii ki, eşitsiz koşullarda savaştık. Kimi alanlarda askeri olarak yenildik. Halkımız göç etmek zorunda kaldı. Buralardan ders çıkarmaya ihtiyacımız var. Devrimimiz hala risk altında. Bu nedenle cephedeki pozisyonumuz kadar halkın da savaş için hazırlanması önemli.
Partimiz açısından Serêkanîyê'nin başka bir önemi vardı. Bu savaşta da önemli bir sayıda yoldaşımız yer aldı. Savaşın boyutu değişince daha kısa süren bir direniş oldu. Partimizin savaşa hazırlık süreci ve savaş anında görevlerini yerine getirdiğini söyleyebiliriz. Sömürgeci Türk devletinin ilk saldırdığı yerlerden biri Şehit Serkan Taburumuz oldu, Kerem Pehlivan (Demhat Günebakan) yoldaş orada şehit düştü. Bulunduğumuz her alanda savaşın bir parçası olduk. O güne kadar politik kitle faaliyetinde yer alan yoldaşlar işgal saldırısıyla birlikte savaş gücüne dönüşmüş oldu. Politik kitle faaliyetini yürütürken aynı zamanda birer savaşçılardı.
Kadın yoldaşlarımız bu süreçte de etkin yer aldı, öncülük yapan yoldaşlarımız da oldu. Bugün de her anımızı savaşa göre örgütlemek durumundayız. Hem devrimi hem de kendimizi inşa ediyoruz. Halkımızın da savunma gücünü geliştirmesi için çalışma yürütüyoruz. Özellikle kadınların askeri alanda yer alması için çalışmalarımız var. Bir devrimin başarısı, Stalin'in söylediği gibi kaç tümen askerin olduğuna bağlıdır.
Nasıl ki Filistin halkı yıllarca bir savaş içinde yaşıyorsa biz de öyle olacağız diyorduk. 7 Ekim direnişi bunu çok net gösterdi. Filistin halkının direnişini de selamlıyor, şehitlerini saygı ile anıyorum. Çok büyük direniş yaşanıyor, ezilenlerin nasıl bir düzeyde savaşması, direniş örgütlemesi gerektiğini gösteriyor. Rojava Devrimimizin geleceği için, bu düzeyde bir halk savaşı örgütlemeliyiz.
Önümüzdeki hedeflerden biri Ortadoğu devrimini, Ortadoğu kadın devrimini örgütlemek. Dünya halklarına, dünya kadınlarına buradan çağrımızdır: Bu devrim; yaşamalı, genişlemeli, bölge devrimine, Ortadoğu kadın devrimine dönüşmeli.