27 Eylül 2024 Cuma

Depremzedeler sel riskinin olduğu alanda bir kez daha ölüme mahkum edildi

Depremlerde hayatta kalanlar, taşkına ve sele müsait olan Dicle nehri kıyısında kurulan çadırkente yerleştirildi. AFAD ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi koordinasyonunda kurulan çadırkentte, atık suların bırakıldığı Dicle'nin ekosistemi de büyük tehlike altında. Öte yandan kentte yaşayan ve kent dışında izole edilmiş bir alana getirilen depremzedelerin sosyal ve yapısal açıdan da olumsuz etkileyecek.

Diyarbakır'da AFAD ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi koordinasyonunda Dicle nehri kıyısına çadırkent kuruldu. Baraj kapağı patladığı için su altında kalan bölgede kurulan çadırken, depremden sağ çıkan insanların yeniden ölüme mahkum edecek. Çünkü söz konusu alan taşkına ve sele müsait bir nokta.

'DEPREMZEDELERİN DOĞRUDAN YAŞAM HAKKI İHLAL EDİLİYOR'
Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Haktan Bozan, Dicle nehri kıyısı gibi riskli bir alanda depremzedelerin barınma ihtiyaçlarının giderilmeye çalışılması gibi çabaların doğrudan insan hakkı ihlali olduğunu kaydetti. Sözcü'de yer alan habere göre, bu noktada depremzedelerin yeniden ölüme mahkum edildiğini belirtti.

'ATIK SULAR DİCLE NEHRİNİN EKOSİSTEMİNİ BOZACAK'
Bozan, "Söz konusu alan taşkına ve sel olaylarına müsait bir alandır. Çadır kurulan bölge sıcaklıkların artmasıyla birlikte ciddi haşere yoğunluğu ile koku problemine sebep olabileceği, aynı zamanda salgın hastalıkların oluşumuna, hastalıkların yaygınlaşmasına da sebep olacaktır. Geçmiş yıllarda Dicle Barajının kapağının patlaması sonucu bu alanı da kapsayan büyük bir alan su altında kalmıştır. Yine benzer bir durumun yaşanması veya mevsimsel yağışlardan ötürü nehrin debisinde oluşabilecek akış düzensizliği gibi sebepler taşkını beraberinde getirecektir. Öte yandan bu alanda çadır kentin kurulması ve bu çadır kentin atık yönetimi de ciddi riskler oluşturacaktır. Atık suların Dicle Nehri'ne verilmesi ekosistemin çökmesine sebep olacaktır. Nehir boyunca kirliliğin oluşacağı, su canlılarının yaşam hakkının gasp edileceği ve salgın hastalıkların görüleceği aşikardır. UNESCO Dünya Mirası olan Hevsel Bahçelerinin de kirliliğine sebep olacaktır" dedi.

'SOSYAL VE YAPISAL ORTAMIN OLUŞMASI GEREK'
Öte yandan kentte yaşayan insanların kentten uzak izole edilmiş, kent yaşamı ile ilişkisi koparılmış bir bölgede tutulmasıyla depremzedelerin yaşama tutunma noktasında psikolojik olarak etkileneceklerine dikkat çeken Bozan, "Yapılacak işlemlerin vatandaşımızı günlük yaşamdan koparmadan yaşam ve adaptasyon ilişkisini dengede tutacak bir şekilde, işine gidip gelen sosyal ve yapısal ortamın oluşturulması gerekmektedir" ifadelerini kullandı.

'BÖYLE BİR BÖLGEDE NEDEN ÇADIRLAR KURULDU'
Bozan, şöyle devam etti: "Yaptığımız araştırmada kent içerisinde alt yapısı olan birçok alan olmasına rağmen neden kentin ücra bir köşesinde kentten kopuk, yaşamın olmadığı bir bölgede çadırlar kuruldu. Bilimin, tekniğin, sosyolojik yaklaşımdan uzak bir yöntemin uygulanıyor olmasına razı değiliz. En kısa sürede kalıcı çözüm için afetzedelerin, jeolojik açıdan uygun olan, yaşamla ilişkisi kopmamış, sağlık kurum ve kuruluşlara yakın ve kalıcı konutlara taşınması sağlanmalıdır"