29 Eylül 2024 Pazar

Cumartesi Anneleri: Kayıplarımızı, Zeki Altunbaş'ı istiyoruz

12 Eylül'de gözaltında kaybedilen Zeki Altunbaş'ı anan ve unutmayacağını belirten Cumartesi Anneleri, "Kayıplarımızın faillerinin cezasız kalmaması için devlet cezasızlık politikasına son vermelidir" dedi.

Cumartesi Anneleri, 788. buluşmalarını 12 Eylül döneminde gözaltına alınan ve "kaçtı" denilerek kaybedilen Zeki Altunbaş'ın akıbetini sordu. 

KIRBAYIR: 40 YILDIR ADALETE ULAŞAMADIK
Sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen açıklamada ilk sözü 12 Eylül'ün ilk kayıplarından olan Cemil Kırbayır'ın ağabeyi Mikail Kırbayır ilk sözü aldı.

 

40 yıldır kardeşinin akıbetini sorduklarını hatırlatan Kırbayır, "Bu sorgulamalarımız devletin en üst düzey mercilerine kadar gitti. TBMM İnsan Hakları Komisyonu'nda öldürüldüğüne dair rapor çıkarmasına karşın hala adalete ulaşamadık" dedi.

Zeki Altubaş'ın annesi Cevriye Altunbaş'ın da tıpkı Berfo Ana gibi, "devletten alacaklı" olarak yaşama gözlerini yumduğunu söyleyen Mikail Kırbayır, "Ancak hiç kimse unutmasın, herkes iyi bilsinki, bizler analarımızın bıraktığı yerden mücadelemizi devam ettireceğiz" diye vurguladı.

ALTUNBAŞ: O'NU ANIYOR, DEĞERLERİNİ SAHİPLENİYORUZ
Altunbaş ailesi adına konuşan Cafer Altunbaş, kardeşi Zeki Altunbaş'ın Yalova'da Sosyalist Genlik Birliği Derneği'ni kurduğunu ve bir dönem başkanlık yaptığını aynı zamanda da DİSK içerisinde sendikal mücadelede yer aldığını söyledi.

12 Eylül'de gözaltına alındığını daha sonra da askerlik için Çanakkale'ye gönderildiğini belirten Altunbaş, bu sırada gözaltına alınarak Yalova'ya getirildiğini ve burada "gözaltından kaçtı" denilerek öldürüldüğünü hatırlattı. Aile üzerinde olayın araştırılmaması için baskı kurulduğunu vurgulayan Cafer Altunbaş, sık sık evlerine baskınlar da yapıldığını kaydetti. 

Anne ve babasının katillerin yargılandığını göremeden yaşamını yitirdiğini hatırlatan Altunbaş, "O günleri aratmayacak uygulamaları aratmayan emperyalist kapitalist sistemin, tüm insanlığı salgın bahanesiyle evlerine tıktığı bir ortamda Zeki abimi anıyor, onun uğruna mücadele verdiği değerleri sahipleniyoruz" dedi.

YOLERİ: DEVLET, CEZASIZLIK POLİTİKASINA SON VERMELİDİR
Haftanın basın açıklamasını ise İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri okudu.

Salgın nedeniyle bulundukları her alanda, sosyal medya üzerinden adalet talebini yükselttiklerini belirten Yoleri, "Tüm toplumu derinden etkileyen salgının yarattığı olağanüstü durumu keyfiliğin ve baskının fırsatı haline çevirmek isteyen iktidara karşı hak ve özgürlüklerimizi savunma kararlığımızı bir kez daha ifade ediyoruz" dedi.

788. haftalarında 12 Eylül'de gözaltına alınarak kaybedilen Zeki Altunbaş'ı andıklarını ve unutmadıklarını söyleyen Yoleri, şunları söyledi: "Kaç yıl geçerse geçsin Zeki Altunbaş için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz. 

Artık yeter! Ağır hak ihlallerinin cezasız bırakılması, bu ihlallerin gerçekleşmesini mümkün kılan koşulların desteklenmesi anlamını taşır.

Kayıplarımızın faillerinin cezasız kalmaması için devlet cezasızlık politikasına son vermelidir."

89 haftadır Galatasaray Meydanı'nın kayıp yakınlarına yasak olduğunu da hatırlatan Yoleri, kayıplarla buluşma mekanı olan Galatasaray'dan vazgeçmeyeceklerini vurguladı. 

NE OLMUŞTU?
Üniversite öğrencisi olan Zeki Altunbaş Yalova'da gençlik hareketinin içerisinde yer aldı. Sosyalist Gençlik Birliği Derneği'nin kurucularından biri oldu ve derneğin başkanlığını yaptı.

12 Eylül darbesinin ardından gözaltına alındı. Yalova'da zorunlu ikametgaha tabi tutuldu. Bu sırada askere çağrıldı. Zorunlu askerliğini yapmak üzere Çanakkale'ye gitti. Yalova'da süren bir operasyonda yakalanan bazı kişilerin onun adını vermesi üzerine, 18 Nisan 1981 tarihinde askerlik yaptığı Çanakkale Er Eğitim Alayı'ndan gözaltına alınıp Yalova'ya getirildi.

Yalova Emniyet Müdürlüğü'nde işkenceyle sorgulandı. 25 Nisan 1981 tarihinde eski bir davası olduğu gerekçesiyle Yalova Emniyetinden İstanbul Selimiye Kışlası'ndaki Sıkıyönetim Mahkemesi'ne götürüldü.

Aynı gün Mahkeme dönüşünde Yalova-Kartal arabalı vapurunda elleri kelepçeli bir haldeyken kendisine eşlik eden 2 asker ve 2 polisin arasından kaybolduğu iddia edildi. Tutulan kayıp tutanağında Zeki Altunbaş'ın arabalı vapurdaki tuvalete girdiği ve bir daha çıkmadığı yazıldı.

Bu iddia karşısında aile arabalı vapurda incelemede bulundu, görevlilerle ve aynı seferde seyahat eden bazı yolcularla konuştu. Zeki'nin asker ve polis eşliğinde vapurda olduğunu görenler vardı ama onun denize atladığına tanık olan yoktu.

İnceleme sonrasında aile, 188 cm boyu ve 80 kilo ağırlığı olan Zeki Altunbaş'ın yaklaşık 30 cm'lik tuvalet penceresinden üstelik elleri kelepçeli halde denize atlamasının imkansız olduğunu açıkladı.

Baba Tahsin Altunbaş Çanakkale ve İstanbul Sıkıyönetim komutanlıkları başta olmak üzere tüm ilgili makamlara başvurdu. Ancak ailenin tüm girişimleri sonuçsuz kaldı; dosya 2011 yılında Yalova Cumhuriyet Savcılığı tarafından zamanaşımı gerekçesiyle takipsizlikle sonuçlandırıldı.

Baba Tahsin Altunbaş 11 yıl boyunca oğlundan bir iz bulmak umuduyla Marmara Denizi'nden çıkma ihtimali olan tüm cesetleri teşhis etmek üzere Türkiye'nin her yerine gitti. 1992 yılında şehir dışındaki bir ceset teşhisinden dönüşü sırasında trafik kazasında hayatını kaybetti.

'Tek isteğim ölmeden oğlumun mezarına çiçek bırakmak' diyen anne Cevriye Altunbaş da bu isteğine ulaşamadan 31 Mart 2015 tarihinde aramızdan ayrıldı.

Gözaltında kaybedilişinin 39. yılında Zeki Altunbaş dosyasında maddi gerçeğin açığa çıkartılması ve bu suçun faillerinin cezalandırılması için adli ve siyasi makamları göreve çağırıyoruz."