27 Eylül 2024 Cuma

Cumartesi Anneleri: Güçlükonak için adalet demekten vazgeçmeyeceğiz

Cumartesi Anneleri, 772 haftalarında Güçlükonak'ta katledilen 11 kişi andı, 24 yıldır adaletin sağlanmadığına dikkat çekti. Kayıp yakınları, cezasızlığın dünden bugüne bir devlet politikası olarak sürdürüldüğünü vurgulayarak, "Güçlükonak için adalet demekten vazgeçmeyeceğiz" dedi.

Cumartesi Anneleri, 772. buluşmalarında 24 yıldır adaletin sağlanmadığı Güçlükonak dosyasını ele aldı.

Kayıp yakınları, kayıplarla buluşma mekanları olan Galatasaray Meydanı'na gitmek istedi ancak yasak kararı nedeniyle bir kez daha polis barikatı ile önleri kesildi. Kayıp yakınları bu hafta da açıklamayı İHD İstanbul Şubesi önünde açıklama yaptı. Eyleme, HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ile CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da katıldı.

'CEZALANDIRMALAR SAĞLANMAZSA, BU SUÇLARIN SORUMLUSU ARTIK DEVLETTİR'
Haftanın açıklamasını İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri okudu. Yoleri, yaşam hakkı ve özgürlüklerin sistematik olarak ihlal edildiği, ihlallerin fail ve sorumlularının korunmakla kalmayıp ödüllendirildiği bu topraklarda, çeyrek asırdır her türlü zorluğa rağmen hakikat, adalet ve vicdan adına seslerini yükselttiklerini söyledi.

Türkiye'nin yakın tarihinin, ağır insan hakları ihlallerinin cezasız kalması, ihlaller için hesap verebilirliğin sağlanmaması ve geçmişle yüzleşmek yerine inkârın sürdürülmesinin de tarihi olduğunu vurgulayan Yoleri, hala devlet görevlileri tarafından işlenen insan hakları ihlallerinin tarafsız ve etkili bir şekilde araştırabilecek bağımsız bir organın bulunmadığını söyledi.

İnsanların hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğinde adalet sisteminin kendilerini koruyacağına dair inancını kaybettiğini ifade eden Yoleri, "Bu nedenle 772 haftadır haykırıyoruz: Güvenlik güçlerinin dahil olduğuna dair ciddi iddiaların bulunduğu ağır suçlarda, fail ve sorumlu konumunda olan kişilerin tespit edilerek bağımsız bir yargılama faaliyeti sonucunda cezalandırılmaları sağlanmazsa, bu suçların sorumlusu artık devlettir"

'GÜÇLÜKONAK İÇİN ADALET DEMEKTEN DE, GALATASARAY'DAN DA VAZGEÇMEYECEĞİZ'
Yıllarca PKK'nin yaptığı iddia edilen Güçlükonak'ta yaşanan katliam dosyasında 24 yıldır adalet sağlanmadığını hatırlatan Yoleri, taleplerinin çok açık ve net olduğunu belirtti ve yargı makamlarını göreve çağırdı. Yoleri, "Güçlükonak'ta gözaltına alınan, devletin güvencesi altındayken yaşam hakları ihlal edilen 11 kişi ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten, 73 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray Meydanı'ndan vazgeçmeyeceğiz" dedi.

'ARTIK YETER...!'
Ardından Güçlükonak'ta katledilen Ahmet Kaya'nın kızı ve Halit Kaya'nın yeğeni Emine Kaya konuştu. Yıllardır adalet sağlanmadığı için "Artık konuşamıyorum" diyen Kaya, "Artık yeter, konuşmakta da, ayakta durmakta da zorlanıyoruz. Kimse ölmesin, adalet sağlansın istiyoruz. Adalet bu devlette yok ama biz yine de mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz" şeklinde konuştu.

'BİZ OLMASAK DA ÇOCUKLARIMIZ MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEK'
Gözaltında kaybedilen Ferhat Tepe'nin annesi Zübeyde Tepe, 25 yıldır adalet mücadelesi verdiklerini belirtti ve ekledi: "Bağırıp, çağırıyoruz ama devlet hala sağır ve dilsiz. Biz hak ve adalet yerini bulsun, katiller yargılansın diyoruz. Biz, bugün varız, yarın yokuz ama bizim çocuklarımız yine burada, Galatasaray'da olacak, mücadelemizi sürdürecek. Galatasaray'ı istiyoruz çünkü orası bizim alanımız. Mücadelemizden de Galatasaray'dan da vazgeçmeyeceğiz. Bizi kimse susturamaz.

TANRIKULU: SAVAŞ VE CEZASIZLIK POLİTİKASINA KARŞI ÇIKMAYA DEVAM EDECEĞİZ
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Güçlükonak'ta yaşananların, bu devletin tarihi bakımından tanıdık bir "hikaye" olduğunu belirtti, "O gün Güçlükonak'ta yapılan bu katliamla bir süreç sonlandırıldı. 4 yıl önce de 22 Temmuz'da Ceylanpınar'da iki polis alçakça katledildi. Görülen davada yargılananlar beraat etti. Katliamın, kirli bir katliam olduğu ortaya çıktı ama bu olay da bir sürecin sonlandırılmasına neden oldu. Savaş, hep insanların ölmesine, öldürülmesine neden oldu. Bu nedenle buradan savaş ve cezasızlık politikalarına karşı çıktık" dedi.

Güçlükonak dosyasının da cezasızlıkla sonuçlandığını hatırlatan Tanrıkulu, kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları olarak adalet talep etmekten ve kayıplarla buluşma mekanı olan Galatasaray'dan vazgeçmeyeceklerini vurgulayarak sözlerini tamamladı.

NE OLMUŞTU?
Avrupa  İnsan Hakları Mahkemesi'nde görülen davaya da yansıyan tanık beyanlarına  ve heyet raporuna göre; 1996 yılının 10- 12 Ocak tarihleri arasında askerler, Şırnak'ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptı. Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç'u gözaltına aldı. Taşkonak Jandarma Taburu'na götürülen köylüler işkenceyle sorgulanarak öldürüldü.

15 Ocak 1996 tarihinde Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner'i arayan jandarma, gözaltındakileri serbest bırakacaklarını, onları almak için bir minibüs göndermelerini istedi. Durumdan şüphelenen Öner, sürücüyü yalnız göndermek istemedi ve korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir'i de yanına alarak Ramazan Nas'ın kullandığı 56 AH 320 plakalı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburu'na gitti.

Taburdakiler korucuların gelmesini beklemiyordu. Gelen korucular da öldürüldü ve daha önce öldürülen 6 köylü ile birlikte, 10 kişinin cansız bedenleri minibüsün koltuklarına bağlandı, başlarına da çuval geçirildi. Ramazan Nas'ın kullandığı minibüs jandarmanın kontrolünde yola çıktı. Yol askerler tarafından trafiğe kapatıldı.

Minibüs bir noktaya gelince aracın içindeki jandarmalar inerek uzaklaştı. Yolu kesen özel tim, önce minibüsü silahla taradı. Atılan roketler sonucu minibüs ve içindeki 10 ceset kömür haline geldi. Kaçmaya çalışan minibüs sürücüsü de taranarak öldürüldü. Adeta kül olmuş bedenler, ailelere teslim edilmedi. Üzerinde kimliklendirme çalışması yapılmadan, dini vecibeler yerine getirilmeden güvenlik güçlerince toplu halde gömüldü.

Genelkurmay Başkanlığı 16 Ocak 1996 günü Ankara'dan yerli ve yabancı gazetecileri helikopterle Güçlükonak'a getirdi. Gazetecilere açıklama yapan Albay Oğuz Kalelioğlu "Katliamı PKK'nin gerçekleştirdiğini ve örgütün bir ay önce ilan ettiği ateşkesi bozduğunu" açıkladı.

Olay yerinde yalnızca 20 dakika tutulan ve köylülerle konuşmalarına izin verilmeyen gazetecilerden bazıları resmi açıklamaları kuşku verici bularak bu kuşkularını İHD ve Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu ile paylaştı.

Bu paylaşım üzerine bir heyetle olay yerine giden Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu'nun ulaştığı bilgi ve tanıklıklar resmi açıklamalar ile tümüyle çelişiyordu. Heyet ulaştığı bütün bilgi, bulgu ve belgeler ışığında kamuoyuna:

"Bu katliamı PKK değil, devlet güçleri yapmıştır." açıklamasında bulundu ve raporlarıyla birlikte Diyarbakır DGM, Olağanüstü Hâl Bölge Valiliği ve Genelkurmay'a başvurdu. Ancak bir sonuç alınamadı. Yapılan tüm girişimler sonuçsuz kaldı. AİHM'e taşınan davada ise Türkiye, etkin soruşturma yükümlülüğünü ve ailelerin ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma haklarını ihlal ettiği için mahkûm oldu.( Başvuru no:33420/96 ve 36206/97)

Katliamdan 13 yıl sonra, 2009 yılında dönemin bakanlarından Adnan Ekmen, "Olayı araştırınca arkasından devlet çıktı. JİTEM'in işiydi, söyleyemedik." dedi.

2012 yılında dönemin Şırnak İl Jandarma Merkez Bölük Komutanı Yüzbaşı Özcan Tozlu Ergenekon yargılamaları sırasında mahkemede tanık olarak verdiği ifadesinde ve basına yaptığı açıklamalarda "bölgede askerden habersiz kuş bile uçamazdı" dedi.

Güçlükonak Katliamının Akçay Piyade Tugay Komutanı Albay Selahattin Uğurlu'nun emriyle, Albay Levent Göktaş'ın başında olduğu Muhabere Arama Kurtarma (MAK) timlerinin gözetiminde, Ahmet Özalp ve yakını olan 6 korucu tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürdü.

3.11.2013 tarihli Türkiye Gazetesi'nde Ergenekon davasındaki bu gelişmeler sonrasında, Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığının yürüttüğü soruşturmada o dönemde bölgede görev yapan pek çok kişinin ifadesinin alındığı, savcının önemli tanıklara ulaştığı ve Güçlükonak katliamında şüphelilerin JİTEM'le bağlantılı görevliler olduğu şeklinde bir haber yapıldı. Ancak bugüne kadar suçun failleri yargı önüne çıkarılmadı."