27 Eylül 2024 Cuma

Başaran deprem bölgesinde kadınların yaşadığı sorunlara dikkat çekti

Kadın ve çocukların afet bölgelerinde daha fazla istismara, ayrımcılığa açık olduğunu kaydeden HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Başaran, kadınların ped değiştirmek gibi en insani ve temel ihtiyacını gideremediğini vurguladı. Tüm kadınları dayanışmayı yükseltme çağrısı yaptı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, deprem bölgelerinde kadınların yaşadıkları sorunlara ilişkin partisinin Kayapınar İlçe Örgütü'nde basın toplantısı düzenledi. Depremin üzerinden 15 gün geçtiğine değinen Başaran, ilk günden bu yana deprem alanlarında dayanışma çalışması yürüttüklerini belirtti.

Halkın deprem sonrasında kendi çabalarıyla arama-kurtarma çalışmaları yaparken, depremin üzerinden 24 saatten fazla geçmiş olmasına rağmen henüz ekmeğe ve suya ulaşamayan depremzedeler olduğunu kaydetti.

'İNSANLARI SOĞUK VE HASTALIKLA YÜZ YÜZE BIRAKIYORLAR'
Partisine yönelik engellemelere işaret eden Başaran, "Bulunduğumuz her yerden HDP Kadın Meclisi olarak, parti olarak kadınların özgün ihtiyaçlarını tespit etmek ve temin etmek için büyük bir çaba içerisinde olduk. Ancak depremin ilk günü halkın yanında olması gereken iktidar, günlerce ortalıkta görünmediği halde söz konusu kurduğumuz dayanışma ağları olunca koşa koşa bir kez daha alanlara geldi. Yine zoruyla, kayyımları ile yine halka saldırıları ile alanlara geldi. Tüm kolluk Pazarcık'a yığıldı. Arama kurtarma çalışmalarında görünmeyen, halka ihtiyaçlarını ulaştırmada ortalıkta olmayan, kolluk, devlet, iktidar Pazarcık'ta dayanışma merkezimize el koymak için bütün kolluğu oraya yığdı. TIR'larımıza ve dayanışma ihtiyacı için topladıklarımıza el koydu. Bugün çetin kış koşullarından geçiyoruz insanlar günlerdir hala sokaklarda, kendi imkanları ile kurdukları çadırlarda ya da barakalarda kalmak zorunda kalıyorlar. İnsanları soğuk ve hastalıkla yüz yüze bırakıyorlar" dedi.

'KADINLAR ÖZGÜN İHTİYAÇLARINI GİDEREMİYOR'
Başaran, depremin kadınlar açısından çok daha ağır sonuçları olduğunu vurgulayarak, "Toplumsal cinsiyet eşitsizliği sebebiyle bu koşullarda dahi kadınlar ayrımcılığa uğruyor. Özgün ihtiyaçlarını gideremiyor, kadınlara bu süreçte özgün alanlar sağlanmıyor. Kadınların yaşadıkları tabii ki deprem bölgelerinde bunlarla bitmiyor. Birleşmiş Milletler nüfus fonunun Türkiye'ye dair verdiği bilgiye göre deprem bölgesinde en az 214 bin kadın hamile ve bu kadınlardan en az 23 bini bir ay içerisinde doğum yapacak. Çok sayıda hastanenin yıkıldığı, kadın doğum servislerinin hizmete kapatıldığı bilgisi geliyor ve bizlerde gittiğimiz yerlerde bunu gözlemledik. Hamile, doğumu yaklaşmış, emziren kadınlar kaderlerine terk edilmiş durumda. Deprem bölgesinde çalışan ve bizim de yine yaptığımız gözlemlere göre önemli eksiklerden bir de kadın görevli sayısının az olması. Kadın görevli sayısının az olması sebebiyle kadınların ihtiyaçlarına rahatça dile getiremedikleri ve bu durumdan kaynaklı da büyük bir sorun yaşadıklarını bizlere deprem bölgesinde çalışan arkadaşlarımız ifade ediyor. Deprem bölgesinde, barınma alanlarının, temiz suya erişimin olmaması ve hijyen ürünlerine ulaşım da kadınlar açısından sıkıntılı bir durum olarak karşımızda duruyor. Kadınların en önemli ihtiyaçlarından biri de seyyar tuvalet ve yaşanan tuvalet sorunu kadınları bu süreçte yakından ilgilendiriyor" ifadelerini kullandı.

'AFET BÖLGELERİ CİNSEL ŞİDDETTE KADIN VE ÇOCUKLARIN EN SAVUNMASIZ OLDUĞU ALANLAR'
Antep'teki gözlemlerini de aktaran Başaran, şöyle devam etti: "Bir kadının sözlerini buradan sizlere aktarmak istiyorum. 'Hijyenik pedimi değiştirecek bir yer bulmakta zorlanıyorum' en insani ihtiyaç bile şu anda deprem bölgesinde maalesef karşılanamıyor. Afet bölgeleri cinsel şiddette kadınların ve çocukların en savunmasız olduğu alanların başında gelmeye başladı. Şiddete maruz kalan kadınların gidebileceği herhangi bir mekanizma şu anda söz konusu değil.  Adliyelerin, karakolların yıkıldığı neredeyse bir kaos ortamından bahsediyoruz. Biz bunu pandemi sürecinde de neredeyse çok net bir biçimde gördük ki en çok kadınlar mağdur oluyor. Tüm bu psikolojik süreçleri kadınlar en ağır şekilde yaşıyor. Devlete sesleniyoruz en kısa zamanda bu mekanizmaların oluşturulması için ama bundan daha çok kadın örgütlerine çağrıda bulunmak istiyorum. Ortak ağlar kurarak kadınlara sosyal, psikolojik, hukuki destek verme zamanı. Bunu da dayanışmamızla sağlayabileceğimize inanıyoruz."

Engelli kadınların yaşadığı sıkıntılara da değinen Başaran, engelli kalan kadınlar için dayanışmayı büyüteceklerini dile getirdi.

'MÜLTECİ KADINLAR ÇADIR KENTLERDE SIRAYLA NÖBET TUTUYOR'
Kadınların deprem bölgelerinde yaşadığı bir diğer problemin güvenlik kaygısı olduğunu sözlerine ekleyen Başaran, şunları ifade etti: "Barınma yerlerinin çoğu açık ve kalabalık yerlerde yer aldığından bu durum kadınlar ve çocuklar açısından ciddi riskler barındırıyor. Depremde bir kadın yaşadığı durumu anlatıyor bize, 'Çadırın fermuarı her açıldığında birinin gireceğinden korkuyorum. Çadırımı korumak için geceleri uyumuyorum. Aşırı derecede tedirginiz' sözleriyle kadın ve çocuklar açısından açığa çıkan güvenlik kaygısını ifade ediyor. Yine kadınlar ve çocuklar istismar edilme endişesi duyuyorlar. Çadır kente gitmeyi ve evinden uzaklaşmayı reddeden bir kadının cümlesini de sizlere aktarmak istiyorum. 'Benim 8 çocuğum var, hepsi kız çocuğu. Nasıl güvenip gideyim' diyor. Bu toplu yaşam alanlarında aslında çadır kentler değil, toplama kamplarına benzer bir tablo var birçok deprem bölgesinde. Kadınlar için ne özel alan, ne özel ihtiyaç gideriliyor bu çadır kentlerde. Yalnız yaşayan kadınlar deprem koşullarında barınamamanın bambaşka bir boyutunu yaşıyor. Mülteci kadınlar kaldıkları çadır kentlerde geceleri sırayla nöbet tutmak zorunda kalıyorlar. Maalesef yine bu güvenli alan sağlanamadığı için çocuk yaşta zorla evlendirilme riskinin de açığa çıktığını ifade etmek lazım."

'ÇOCUKLAR İSTİSMAR VE SALDIRILARLA KARŞI KARŞIYA'
Çocukların istismar ve saldırılarla karşı karşıya olduğunu sözlerine ekleyen Başaran, şunları dile getirdi: "Yine çok iyi biliyoruz ki kadınlar toplumsal cinsiyet eşitsizliği sebebiyle bakım yükümlülüğünü, sorumluluğunu almak zorunda olan kesimlerin başında geliyor. Deprem alanlarında çocuk, hasta, yaşlı bakım gibi sorumluluklar daha fazla kadınların omzuna yüklenmiş durumda. Kadınlar depremin psikolojik ağır etkilerinin yanında bir de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin açığa çıkardığı bu psikolojik tahribatı da yaşamaya devam ediyorlar. Bu açıdan bu süreçte kadınlara daha fazla psikolojik destek verilmesinin de elzem olduğunu ifade etmek lazım. En acil ihtiyaç olan hijyenik ped, iç çamaşırı gibi özgün ihtiyaçların yanı sıra nemlendirici kremler, diş macunu, diş fırçası, tarak, tırnak makası, saç tokası, ıslak mendil gibi ihtiyaçları da hep beraber dayanışma ile kadınlara ulaştırabileceğimizi biliyoruz. Maalesef yine son birkaç günde basına ve kamuoyuna yansıyan deprem bölgelerindeki çocuklarla ilgili iddiaları hepiniz takip etmişsinizdir. Ailesini yitiren bazı çocukların tarikat ve cemaat yurtlarına yerleştirildiği iddia edildi. Ve bu iddialar hakkında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yetkililerinden bir açıklama geldi.

'ÇOCUK İSTİSMARINA KARŞI MÜCADELEMİZ HER ANLAMDA SÜRECEK'
Çocuklar için güvenli alanlar oluşturmak tarikatlar ve cemaatlerin işi değil, devletin ve yetkililerin işidir. Çocuk Komisyonumuz ile beraber bu süreci çok yakından takip ettiğimizi kamuoyuyla paylaşmak isteriz. Çocuklar; her türlü istismarın gerçekleşme olasılığı olan (daha önce bu konuda kamuoyuna yansıyan bilgileri üzerinden ifade ediyoruz) tarikatlara teslim edilemez. Buna asla izin vermeyeceğimizi, bu sürecin takipçisi olacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Büyük bir felaket yaşanmışken yine diyanet tarafından verilen 'evlatlık çocuğa nikah kıyılabileceğine' dair fetvaları da kabul etmediğimizi, küçücük çocukların bu süreç içerisinde istismara açılma olasılığına karşı mücadelemizi her anlamda yürüteceğimizi de buradan bir kez daha kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz."

'MOR TIRLARIMIZI YOLA ÇIKTI'
İstanbul'da şu anda hazırlığı yapılan Afet İçin Feminist Dayanışma Grubu tarafından doldurulan Mor TIR'ın yola çıkmak üzere olduğunu belirten Başaran, sözlerini şöyle sürdürdü: "Burada kadınların en özgün ihtiyaçları gözetilerek TIR hazırlanıyor ve deprem bölgesine intikal ettirilmeye çalışılıyor. Yine Hatay'da Mor Dayanışma çadır açarak kadınların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Buradan da kadın örgütlerine de kadınlara da bir kez daha çağrı yapmak istiyoruz; depremin yaşandığı yerlerde dayanışmayı büyütmek hepimizin ortak görevi ve sorumluluğu. Bizler HDP Kadın Meclisi olarak, depremin gerçekleştiği yerlerde kurulmuş olan genel koordinasyonların yanında kadın kriz koordinasyonlarının bir kısmını tamamladık, geri kalan kısımlarını da tamamlayacağız. Batman ve Cizre'den kadın örgütleriyle, TJA ile ortak Mor TIR'larımız yola çıktı. Yine, kadınların özgün ihtiyaçlarını karşılamak üzere mor çadırlar kuracağız bütün deprem alanlarında. Başta; Hatay, Maraş, Adıyaman, Antep, Malatya ve Diyarbakır olmak üzere depremzede kadınların yaşadıklarını yerinde tespit etmeye devam edeceğiz ve onların ne talebi varsa karşılamaya çalışacağız. Deprem bölgesindeki hiçbir kadının şüphesi olmasın; şimdiye kadar birbirimizi yalnız bırakmadık, dayanışmamızı büyüttük, birbirimizi yalnız bırakmamaya devam edeceğiz. Hiçbiri yalnız değil. Dayanışmamızla yaralarımızı sarmaya devam edeceğiz, engellemeye çalışacaklarını biliyoruz ama biz kadınlar barikatları da engelleri de aşa aşa birbirimize güç olmaya, destek olmaya devam edeceğiz."

'YAŞANANLARIN SADECE BİR DOĞAL AFET OLMADIĞINI BİLİYORUZ'
İktidarın "doğal afet, kader" söylemlerine tepki gösteren Başaran, "Ama biz yaşadığımızın sadece bir doğal afet olmadığını çok iyi biliyoruz. İnsanları depremin öldürmediğinin bilincinde olmak acımızı çok daha fazla katlıyor. AKP-MHP iktidarının erkek egemen rant siyasetinin ürünü olan, deprem öncesinde imar afları verilen döküntü binalar onbinlerce insanın yaşamına mal oldu, mal olmaya da devam ediyor. Yine günlerce deprem bölgelerine girmeyen devlet kurumlarının teşrif ettikten sonra bile bir şeyler yapmak yerine gerçek dayanışmaya saldırması bir doğal afet değil. Kurulan çadır kentlerin deprem yönetmeliğine uygun olmaması doğal afet değil. Bakanlar bize çıkmış diyor ki 'Biz İstanbul depremine hazırlıklıydık.' Gördük ki böyle bir hazırlık da söz konusu değilmiş. Günlerce ortalıkta görünmediler. 'Asrın felaketi' diye bir söylem ortaya attılar. Bu deprem sonrasında müdahale etmek yerine 'Asrın felaketi' söylemine uygun olarak masa başında afişler, duyurular ve reklamlar hazırladılar. İstedikleri kadar gündem saptırmaya çalışsınlar çocukları hedef alan 'fetvalarla' ve mültecileri hedef gösterdikleri maşalarıyla beraber kendi çürümüşlükleri karşısında bugün hepimize umut olan uçsuz bucaksız, sınırsız bir dayanışma var. Ne kadar engel olurlarsa olsunlar. Asrın felaketi diye bir söylem attılar ortaya, ama biz bugün en büyük felaketin, 20 yılın felaketin AKP-MHP iktidarı olduğunu biliyoruz. En az imar affı verdikleri binalar kadar çürümüş zihniyetleri er geç yerle bir olmaya mahkumdur."

Başaran, kadınları dayanışma için daha fazla kenetlenmeye çağırdı.