27 Eylül 2024 Cuma

Bando Çocuk Tiyatrosu: Depremzede çocuklardan çok şey öğrendik

Çocukların yüzünün gülmesinin ve umut etmelerinin yemek, içmek kadar önemli olduğunu kaydeden Tiyatro İmge'ye bağlı Bando Çocuk Tiyatrosu 6 günü çocuklarla geçirdi. "Gittiğimiz gibi asla geri dönmedik" diyen devrimci sanatçılar sanatın iyileştirici gücüyle çocuklara, halklara en çok şimdi dokunmak gerektiğini kaydetti. Birçok sanatçının dayanışmak için oyun planları yaptığını aktaran devrimci sanatçılar "Günü birlik bile orada olmak, halka dokunmak gerek. Bu insanlar orada kalacak, biz de gitmeliyiz" diyerek başta devrimci sanatçılar olmak üzere sanatçılara çağrı yaptı.

Milyonlarca çocuk art arda meydana gelen depremlerden etkilendi, ömür boyu yaşayacakları bir travmaya maruz kaldı. Bir gece, birkaç dakika içinde hayatları alt üst olan çocuklar ebeveynlerini kaybetti... Hayal dünyalarını yaratacak oyuncaklarını, kitaplarını, boyama kitaplarını yitirdi. Deprem bölgelerinde açlık, susuzluk çeken, sokakta kalan çocuklar yine de kahkahalarını ve oyunlarını eksik etmedi. Soğuktan üşümemek için birbirini kovalayan çocuklar bazen de ellerine geçen tek bir çikolatayı birbiriyle paylaştı. Bir kartondan, koliden, ya da buldukları herhangi bir şeyden kendilerine oyuncak yaptı, oyun yarattı...

Sosyalistlerin kurduğu Antakya'da Harbiye/Karyer'deki yaşam alanından seslenen çocuklar, "yemeğimiz var ama biz boyama kitabı, boyama kalemi, oyuncak istiyoruz" çağrısı yapmıştı. "Sanat şifadır" diyen Tiyatro İmge'ye bağlı Bando Çocuk Tiyatrosu çocukların çağrısına yanıt vererek hızla deprem bölgesinde yerini aldı.

Bilim Estetik Kültür Sanat Araştırmaları Vakfı (BEKSAV) bünyesinde faaliyet yürüten Tiyatro İmge 6 gün boyunca kent kent dolaştıkları deprem bölgelerinde çocuk ve kadınlarla yan yana geldi. Yola çıkmadan pedagoglarla görüşen sosyalist sanatçılar çocuklarla kurduğu ilişkide uzmanların uyarısı doğrultusunda hareket etti. Bando Çocuk Tiyatrosu sanatçıları Ayşenur Aslan ve Ahmet Uçar, 6 gün boyunca sanatın iyileştirici gücüyle çocuklara nasıl dokunduklarını ETHA'ya anlattı.

'ABLA SİZ DEVRİMCİ MİSİNİZ'
"6 gün boyunca sizi etkileyen ve hayatınız boyunca unutamadığınız bir anı oldu mu" soruma Ayşenur Aslan, "Son gün bir çocuk bana sarıldı ve 'abla siz devrimci misiniz' diye sordu" yanıtı verirken Ahmet Uçar ise "Bir kadın depremzede, 'çocuğum günlerdir gülmüyordu, sizi izlerken takip ettim güldü demişti' çok yaralayıcıydı" diye aktardı.

'GİTTİĞİMİZ GİBİ ASLA GERİ DÖNMEDİK'
"Gittiğimiz gibi asla geri dönmedik" diyen Ayşenur Aslan, kendilerinden çok çocukların onlara dokunduğunu dile getirdi. Aslan, ilk duraklarının Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) ve Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) deprem gönüllülerinin yaşam alanı kurduğu Harbiye/Karyer mahallesi olduğunu belirtti. Her gün yaratıcı drama atölyesi yaptığını ve bu konuda çalışmaları olduğunu söyleyen Aslan, "Isınma oyunlarıyla başladık, ufak çalışmalar yaptık, bir gün okul bahçesine minderler serdik saatlerce çalıştık. Resimler yaptık. Aldığımız resimler bile çocukların buna çok ihtiyacı olduğunu gösterdi" dedi.

'PEDAGOGLARLA GÖRÜŞEREK YOLA ÇIKTIK'
Bir sonraki gün Antep'te iki ayrı noktada oyun oynadıklarını, çocukların yüzündeki mutluluğu "müthişti" diye tarifleyen Aslan, "Adıyaman'da Cumhuriyet mahallesinde çadırların kurulduğu bölgede oynadık. Gitmeden önce çok kararsızdım çünkü çok taze her şey. Herkes travma sonrasını yaşıyor, çocuk alanında çalışma yürütmeme rağmen çekincelerim vardı. Pedagog arkadaşlarımla görüştüm, 'şu an erken ama gidilebilir de' dendi. Biz devrimci sanatçılarız ve orada olmamız gerekiyor dedik ve yola çıktık" ifadelerini kullandı.

'ÇOCUKLARLA GEÇİRDİĞİMİZ ZAMAN ÇOK FAYDALIYDI'
Devletin uğramadığı alanlarda çalışma yürüttüklerini dile getiren Aslan, gözlemlerini şöyle aktardı: "Harbiye'de daha çok vakit geçirdim. Sadece üç gün sağlıklı vakit geçirebildik. Ayrılırken sarılmaları, çiçek vermeleri... Belki bizi de sevdiler ama bundan ziyade geçirdiğimiz zamanın ne kadar faydalı olduğunu gösterdi. Arkadaşlarımız Harbiye'de çok güzel bir yaşam alanı kurmuşlar.  O yüzden oradaki çocukları daha 'şanslı' görüyorum."

'ANTEP VE ADIYAMAN'DA KOŞULLAR DAHA OLUMSUZDU'
Antep'in daha özgün bir durumu olduğunu belirten Aslan, "Antep ve Adıyaman daha 'olumsuzdu'. Halk çok yoksul, koşullar çok kötü. Orada o insanlar için bir sürü şey yapılıyor ama devletin özellikle ulaşmadığı bölgeler olduğu için sağlık başta olmak üzere bir sürü anlamda sorun yaşıyorlar. Oyuna çok zor başladık, çünkü çocuklar çok heyecanlı ve mutluydu. Bir alan açtık kendimize oyun için gittikçe daraldı bir metrelik alan kaldı" ifadelerini kullandı.

'NEDEN ORADAYDIM SORUMA 12-13 YAŞINDAKİ BİR ÇOCUK YANIT VERDİ'
Aslan geçirdiği günlerin ardından "nereden oradaydınız" sorusuna cevap olarak yaşadığı şu anıyı aktardı: "12-13 yaşında bir kız çocuğu geldi, abla siz devrimci misiniz dedi. Bu beni çok etkiledi."

'ÇOCUKLAR ENKAZLARI GÖSTERİP KAYIPLARINI ANLATTI'
Adıyaman'daki Cumhuriyet mahallesinde enkazların ortasında bir alanda bulunduklarını söyleyen Aslan, "Orada çocuklarla geziyoruz diğer çocukları toplayabilmek için, çocuklar enkazları gösterip kayıplarını anlattı. Pozitif de durmanız gerekiyor çok zor bir andı. Belki sihirli bir değnekle dokunmadık ama oyunun sürdüğü 30-35 dakikada herkes başka bir dünyaya gitmiş oldu" dedi.

UÇAR: ARKADAŞLARIMIZ HIZLA ÖRGÜTLENİP YOLA ÇIKMIŞTI
Deprem öncesi "Ölüm uykudaydı" oyunu için Antep'te olduklarını ve 5 Şubat akşamı yola çıktıklarını anlatan Ahmet Uçar, depremin ne denli yıkıcı olduğunu, kayıpları, halklara reva görüleni yolda öğrendiklerini belirtti. Uçar,  "İstanbul'daki oyun programımız nedeniyle dönmek zorunda kaldık, birkaç gün kalıp turneye çıkacaktık. Arkadaşlarımız hızlı bir şekilde örgütlenmişlerdi ve BEKSAV, ESP, Devrimci Parti'den arkadaşlarımız ilk ekip olarak gitmişlerdi oraya" dedi.

'ETKİLENDİK AMA DEVRİMCİYİZ, ÖRGÜTLÜ HAREKET ETMEMİZ GEREK'
Depremde yakınlarını kaybettiğini ve bunu yaşayanların daha etkilendiğini dile getiren Uçar, "Ama biz devrimciyiz, örgütlü bir şekilde kolektif akılla hareket etmemiz gerekir ki nihayetinde bir sonuca varalım" vurgusu yaptı.

Hızla bir toplantı aldıklarını, planlama çıkardıklarını sanatın iyileştirici gücüyle halklara ulaşmak gerektiğini söyleyen Uçar, Ceylan Yayınları ve BEKSAV olarak bir kampanya başlattıklarını, gelen yardımları HDP Kadıköy İlçe Örgütü'ne götürerek orada kolilemeye, tasniflemeye katıldıklarını ve çalışmalara hala devam ettiklerini de aktardı.

'ÖRGÜTLÜ HAREKET ETMEK ÇOK ÖNEMLİ'
Sosyal medyada yapılan "gidip oraya yük olmayın" uyarılarına dikkat çeken Uçar, "Bu iyi niyet temelinde söylenen bir şey. Şunu söylüyor 'gidiyorsan örgütlü git oraya.' Örgütsüz gidiyorsan yapacak bir şey bulamazsan, ayak bağı olmaya başlarsın. Örgütlü hareket edersen iş çözmeye başlarsın ve biz de örgütlü hareket ettik" ifadelerini kullandı. Depremzedelerin hala çok ciddi ihtiyaçlarının olduğunun da altını çizdi.

'ÇOCUKLARIN YÜZÜNÜN GÜLMEYE İHTİYACI VAR'
"Çocukların yüzünün gülmeye ihtiyacı var" diyen Uçar, Antep'de oyun öncesi aile ziyaretlerinde de bulunduklarını belirtti ve bir annenin kendisini yaralayan ve aynı zamanda çocuklara dokunabildiklerini kanıtlayan şu sözlerini aktardı: "Bir kadın arkadaş geldi depremzede. Benim çocuğum on gündür gülmüyordu, siz geldiniz arkadaşlarla oyun oynamaya başladınız. Ben uzaktan çocuğumu izliyordum. Çocuğum ilk kez gülmeye başladı dedi. Bu insanı gerçekten çok yaralıyor..."

'ÇOCUKLARIN SANKİ EVİNİN BAHÇESİNDE GİBİ OYNADIĞINI GÖRDÜM'
Uçar'dan sözü devralan Ayşenur Aslan, orada aynı zamanda koli de taşıdıklarını, günlük çalışmalara da katıldıklarını belirtti. Aslan, şöyle devam etti: "Neden gittiniz diye sorarsanız ben de bu sorunun cevabını orada aldım. Çok sevdiğim bir tiyatro hocam bu süreç için 'acımızı yaratıcılığımıza tercüme ettireceğiz' demişti. O zaman algılayamamıştım ama ne zaman ki orada çocuklarla çalışırken gerçekten onların çok mutlu olduğunu gördüm, hissettim. Orada saçma bir şeyden yaratıcılığını konuşturuyorsun. Kartonları boyayıp 'düş kutusu' yaptık. Sadece bir koli, ama bazı objelerin insan hayatında yeri olur, o koli de çocuklar için korkunç bir şey (yardımların geldiği koliler ve yaratacağı travmatik etkiler). Çocuklar hep koli gördüklerini yaşadıklarını hatırlayacak, hemen boyadık 'düş kutusu' yazdık üzerine ve güzelleşti. 3-4 çocukla yaptık etkinlikten sonra. Onu yaparken çocukların konuşmalarının normalleştiğini, evlerinin bahçesini oynuyormuş gibi olduklarını gördüm. Çocukların geçmiş ve gelecek kaygısı bizdeki gibi olmadığından daha 'rahat' atlatabiliyor. Ama tabii ki büyük bir travma ve ileriye dönük olumsuz etkileri olacak. Sanatın bu anlamda etkisi çok güçlü. Bu insanların ekmeğe, suya çok ihtiyaçları var ama yaşama dair her şeyleri ellerinden alınmış, yaşama umudu da önemli."

'DAYANIŞMA YAŞATIRI ORADA GERÇEKTEN ANLIYORSUN'
"Biz bu acıya nasıl dayanacağız" kaygısına ilişkin kendisinde yaşadığı deneyimi aktaran Aslan, "Çünkü gen bencil, yemek yemek, yaşamak, hayatına devam etmek istiyorsun ama bir yandan da utanıyorsun bundan. Bunun tam da cevabı için şunu söylüyorum, gittiğimiz gibi asla dönmedik. Hayatımızın deneyimini yaşadık. Bu ülke bunun gibi çok şey yaşadı belki ama benim ilk deneyimimdi. Dayanışmanın ne demek olduğunu hücrelerime kadar hissediyorum, bu kolektif bilinç insanları nasıl yaşatıyor ve hayatımızı yaşanabilir, katlanılabilir kılıyor. 'Dayanışma yaşatır'ı orada gerçekten anlıyorsun" dedi.

'DEVRİMCİ SANATÇILARIZ VE SEÇİMİMİZİ EZİLENLERDEN YANA YAPTIK'
"İnsan bazen yaşamında sınıfsal tercihler yapar, devrimci sanatçılarız" diyerek söze giren Uçar, İstanbul'da da çocuk oyunuyla çocuklarla buluştuklarını ancak orada olmayı tercih ettiklerini dile getirdi. Uçar, "Bambaşka bir durum var. Yanı başında enkaz var ve hala enkaz altında insanlar var. Ve sen çocuklarla orada oyun oynuyorsun. Bu iş biraz delilik gibi geliyor insana çünkü sen orada oynuyorsun yarım saat, 40 dakika gülüyorsun. Çocuklarla eğleniyorsun ama yüz metre ötende bir enkaz altında belki çocuklar var... Bu bir tercih aslında, sınıfsal bir tercih. Sen ezilenin sanatını mı yapacaksın, ezenin sanatını mı? Evet sanat politiktir. Kimin yanında olduğumuz konusunda tercih yaptık" ifadelerini kullandı.

'SANATÇI DOSTLARIMIZ MUTLAKA ORADA OLMALI'
AFAD'ın güvenlik önlemi aldığı mahallelere girişlerinin engellendiğine dikkat çeken Uçar, önümüzdeki süreçte bir şeyler "iyileşse" bile yine gideceklerini kaydetti. İnsanların buna çok ihtiyacının olduğunu söyleyerek, şu çağrıyla devam etti: "Başka tiyatrocu dostlarımız da, çocuk oyunu oynayan ekipler de gitmeli. Günü birlik bile gitse o bile çok kıymetli. Müzisyenlerin gitmesi gerek. Türküler söyleyelim orada, şarkılarımızı söyleyelim. O motivasyonu güçlü kılalım. Bu insanlar oralarda yaşıyor, 'devlet yok' diyorlar. Devlet var, olan hükümet sorumluluğunu yerine getirmedi. O enkazın altında insanlar soğuktan donarak oldu, müdahale edemedi, tercih etmedi ya da. Yanı başındaki mahallede halk o kadar öfkeli ki çocuklar bile 'gelmediler' diyor, bu hafızasına kazınmış. Hala çadırı olmayan ve enkazlarda kalmak zorunda kalan, bir şeyler yapmaya çalışan insanlar var. Sokakta yaşıyorlar evet önümüz bahar, yaz. Daha ağır koşullar bekliyor belki. Bu insanlar yerini yurdunu terk etmeyecek bunu söylüyorlar. Eğer terk etmeyeceklerse onlara dokunmak, bir şeyler üretmek gerek. Sanatçı dostlarımız, devrimci  sanatçılar gitsinler. İstanbul'da herkes dayanışma amaçlı oyunlar koymuş evet önemli ama tiyatro politiktir oyununun bir pasajını orada oyna, dayanışma içinde ol. Dokun. Oradan öğrenebileceğin çok şey var. Mutlak sanatçı  dostlarımız gitmeli."