27 Eylül 2024 Cuma

Aykol: Hapishanelerde sorunların özü yerinde duruyor

Ömrünün 35 yılını hapishanede geçiren Hasan Gülbahar, hapishanelerdeki tutumların darbe günlerinden bu yana değişmediğini, askeri hapishanelerdeki uygulamaların devam ettiğini belirtirken, gazeteci Hüseyin Aykol ise “Sorunların özü hala duruyor. Bizler ne yapabiliriz sorusunu sormalıyız” dedi.
 

Ankara Barosu Cezaevi İzleme Kurulu, hapishanelerde meydana gelen hak ihlalleri kapsamında  “Yaşayanlar Paneli” düzenledi. Kolaylaştırıcılığını Ankara Barosu Cezaevi İzleme Kurulu üyesi Deniz Can Aydın'ın yaptığı panelde gazeteci yazar Hüseyin Aykol, ömrünün 35 yılını cezaevinde geçiren Hasan Gülbahar, İnsan Hakları Derneği (İHD)  MYK üyesi Nuray Çevirmen, Görülmüştür Org'dan Gamze Yentürk,  Avukat Sercan Aran ile Lütfiye Burcu Kara konuşmacı olarak yer aldı.
 
Panel öncesi “Duvarları Delen Çizgiler” adlı karikatür ve resim sergisinin açılışı gerçekleşti. Tutsakların gönderdiği çok sayıda karikatür ve resimlerden oluşan sergi, 31 Ocak’a kadar ziyaretçilere açık olacak.
 
‘HAPİSHANELERİN HASTA EDEN BİR YAPISI VAR'
Panelde ilk olarak konuşan Gamze Yemtürk, kapatılma olgusunun sonucu olarak tutuklulardan oluşan hastalıkları ele aldı. Yemtürk, kapatılmanın tutuklulardan fiziki ve psikolojik olarak kötü şekilde etkilediğini belirterek, “Kapatılmanın etkileri algı ve duyu bozuklukları, agresiflik, dürtü,  güvensizlik, uyku bozuklukları, zaman duygusunun yitirilmesi, toplumsal ilişki kurmada yaşanan zorluk yani toplumsal hayata katılma durumunda ciddi zorluklar yaşanıyor. Siz insanı tecrit ettiğiniz de insanın doğasına aykırı olan bir şey yapmışsınız. Bunun psikolojik etkilerini yanında ciddi fiziksel sorunlarda oluyor. Hapishanelerin fiziksel ve psikolojik olarak hasta eden bir yapısı var.  Hapishanelerde her hafta bir kişi ölüyor haberleri geliyor. Bu insanlar birer sayı değiller bunun için Bir şeyler yapılmalı” diye belirtti.
 
‘HAPİSHANELERDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK’
Hayatının 35 yılını hapishanede geçiren Hasan Gülbahar söz aldı. Hapishaneler ile tanışma sürecinin askeri hapishanelere denk geldiğin söyleyen Gülbahar, tutumların darbe günlerinden bu yana değişmediğini, gününüzde de devam ettirildiğini aktardı. Gülbahar, “Askeri hapishanelerin kapatılmasından sonra E Tipi Cezaevlerine konulduk. Ama buralardan da tek tip elbiseler vardı ve askeri kuralları geçerliydi. Ancak oralarda tutukluların birbirini iyileştirme imkanı bulunuyordu. 30-40 kişilik koğuşlarda insanlar koridorlarda birbirleri ile sohbet edebiliyor, iç içe yaşıyorlardı. Sonrasında F Tipi cezaevi uygulamaları oldu. F Tipi iki nedenden dolayı ortaya çıktı. Hem içeride hem de dışarıdakilerle tutukluları yalnızlaştırmak istediler. Bu anlamı ile tecrit uyguladılar. Tecrit sizi politik tutsak olarak hem sizi siyasi kimliğinizden hem de sizi siz yapan değerlerinizden uzaklaştırmak için kullanılan bir sistemdir” dedi.

AYKOL: SORUNLARIN ÖZÜ HALA DURUYOR
Hüseyin Aykol da okur temsilciliği yaptığı dönemlerde hapishanelerden gelen eleştirilerin bir süre sonra yerini hak ihlallerine bıraktığını ve okur temsilciliği köşesinin zamanla hak ihlallerine yer verilen bir köşeye dönüştüğünü aktardı. Hapishanelerdeki hak ihlallerinin her geçen gün arttığına dikkati çeken Aykol, dışarıdakilerin bu anlamda bir kamuoyu oluşturmasını ve sorunlar konusunda birlikte hareket etmesi gerektiğini söyledi. Aykol, “Sorunların özü hala duruyor. Bence asıl sorulması gereken şey, bizler neler yapabiliriz sorusunu sormalıyız” diyerek, tutsakların yaşadığı sorunlara karşı duyarlılık çağrısı yaptı.

‘YAVAŞLATILMIŞ ÖLÜM VAR'
Hapishanelerde İHD bünyesine gelen başvurularda hasta mahpusların yaşadıkları duruma “Yavaşlatılmış ölüm” adını verdiklerini belirten Nuray Çevirmen, hapishanelerdeki hasta tutukluların durumuna dikkati çekti. Elleri kelepçeli şekilde ölen hasta tutuklu Koçer Özdal'ın durumunu hatırlatan Çevirmen, hapishanelerde yavaşlatılmış ölüm olduğunu söyledi. Çevirmen, ayrıca tutukluların ailelerin yaşadığı hak ihlallerine vurgu yaparak, mahpusların ailelerine yakın olan yerlere gitmeleri için yaptıkları başvuruların farklı gerekçelerle ret edildiğini, dolayısı mahpusların ailelerinden uzak kalmalarının önemli bir hak ihlali olduğunu söyledi.