29 Eylül 2024 Pazar

Alevi örgütlerinden açıklama: Demokratik Alevi açılımı değil darbe

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın müjde olarak sunduğu sözde demokratik reform paketinin antidemokratik olduğunu kaydeden yedi Alevi kurumu, Erdoğan'ın açıklamasını beyhude olduğunu söyledi. 

Yedi Alevi kurumu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı "Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı" projesine karşılık Garip Dede Cemevinde açıklama yaptı. Hükümetin planlarını "Demokratik Alevi açılımı değil darbe!" olarak yorumlayan Alevi örgütleri, Erdoğan'ın açıklamalarının da "beyhude bir çaba" olarak vurguladı. 

Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Dernekleri Federasyonu, Alevi Vakıflar Federasyonu, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Alevi Kültür Dernekleri, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi adına açıklamayı PSAKD Genel Başkanı Cuma Erçe okudu. 
 
'MÜJDE ADI ALTINDA SÖZDE DEMOKRATİK REFORM PAKETİ'
Alevilere müjde adı altında sözde demokratik bir reform paketi açıklandığını belirten Erçe, paketi madde madde açıkladı: 
🔹 "Alevilerin en temel taleplerinden biri olan ve eşit tanınma, eşit yurttaşlık haklarının sembolik bir ifadesine dönüşen 'cemevleri ibadethanemizdir' talebine bağlı olarak, cemevlerimizin ibadethane statüsüne kavuşturulmasına dair hiçbir adım atılmamıştır. Bu demektir ki Alevilik dinsel ve kimliksel özellikleriyle inkar edilmeye devam edilecektir.
🔹 Alevi toplulukların en önemli sorunu olan sosyo-politik, sosyo-kültürel düzeyde kamu gücüyle örgütlenen ve yeniden üretilen negatif ayrımcılık ısrarla reddedilmektedir. Lütfeder gibi Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı bir kurum oluşturulacağı ve burada kendi ölçülerine uygun, yandaş Alevi kökenlilerin istihdam edileceği müjdelenmektedir. Bilinmelidir ki, istihdam edeceğiniz birkaç Alevi kökenli kişi Alevilere on yıllar boyunda yapılan haksızlıkların ve hala Alevileri kamu kurumlarında kendilerince en düşük kadroya bile almayan adaletsizliğin ve zulmün üstünü örtmeye yetmeyecektir.
🔹 Bu zehirli pakete göre Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı bir oluşum, bundan sonra Alevilerin dişi ile tırnağı ile kendi öz güçleri ile iğne ile kuyu kazar gibi, emek emek yoktan var ettiği, bütün cemevlerinin yönetimini yürütecektir. Açıkça ilan ederiz ki bu, devletin Alevi kurumsallaşmasına, Alevi dinselliğine yönelik darbe ve el koyma girişimidir. Halkın seçilmiş temsilcilerinin yerine kayyum atanmasına nasıl karşıysak Alevi toplulukların öz be öz kendi mekanları, kendi ibadethaneleri olan cemevilerine de devletin el koymasına aynı şiddet ile karşıyız. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın özelleştirilerek dağıtılmasını ve tasfiyesini tartışmamız gerekirken, tam tersine cemevlerinin devletleştirilmesi ancak AKP tarzı bir kurnazlığın ürünü olabilir.
🔹 Bu anti-demokratik paketin gereği olarak oluşturulacak kurum 'cemevi hizmetlerinden eğitim faaliyetlerine' kadar cemevlerinde tüm kontrolü eline almaya hazırlanmaktadır. Cumhurbaşkanının bu belirsiz, muallak cümlesinin içinde taşıdığı tehdide karşı bütün Alevi toplumunu ve kurumlarını uyanık olmaya çağırıyoruz. Aksi halde, rızalık üstüne, talibe hizmet borcuyla, hakullah ile Hakk uğruna hizmet veren dedelerimiz bundan sonra devletten alacağı maaşın hizmetçisi olacak, kamu kaynaklarının din kisvesi altında yağmalanmasından pay alacaktır. Yetmezmiş gibi, eğitim faaliyetleri adı altında, çocuklarımız, dedelerimiz, pirlerimiz, analarımız, ana sultanlarımız, ana bacılarımız, rayberlerimiz, rehberlerimiz, zakirlerimiz, hak aşıklarımız, Sünniliğin devlet çarklarında şekillenecek, değişlerimiz, nefeslerimiz, ayetlerimizin yerini Sünni doktrinin boğucu soluğu alacaktır. Bunun varacağı yer, cemevinde Kur'an kursu, cemevinde mızraklı ilmihal, cemevinde namazdır. Kimsenin dininde ve ibadetinde gözümüz yok. Ama bilinmelidir ki son bir Alevi de kalsa her Alevi kendi dinsel varlığının üzerine kimsenin kem gözünü de düşürmeyecektir."

'MİLİTARİST BİR TARİHİMİZ YOK'
Paketin, Alevilere yönelik demokratik bir reform paketi değil tam tersine antidemokratik bir saldırı olduğunu kaydeden Erçe, şöyle devam etti: "Bilinmelidir ki, bizim tarihimiz Cumhurbaşkanının zikrettiği gibi, Malazgirt'ten, Selçuklu'dan, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e uzanan ve yaşadığımız toprakları daima boş bir toprak kabul eden, bu toprakların insanlarını Malazgirt'ten itibaren yok sayan militarist bir tarih değildir. Militarist bir milliyetçilik anlayışıyla, Aleviliğin en temel düsturu '72 milleti bir nazarla görmek' ilkesi taban tabana zıttır. Bizim Zülfikarımız Nil Deryası'nda yüzedura, kılıcımız tahtadandır! 'Hepimizin Peygamberinden, hepimizin Ali'sinden, hepimizin Ehli-Beyt'inden, hepimizin Kerbela'sından' söz edenler bilmelidir ki, hem Muaviye'nin, hem Ali'nin, hem Hüseyin'in, hem onun başını kesenlerin safında yer alamazsınız. Bizim, Alevilerin, muhabbet ehlinin her iki dünyada da şahidi, Muaviye'nin mızraklarına takılan mushaf yaprakları değil, Kur'-an-ı Natık olan Ali'dir. Muhabbetimiz Hakk'ın sureti insanadır. Dileyen Müslüman bilsin, dileyen gavur/İnsanı hor görmek en büyük küfür/Buna inanmışız, münkir değiliz."