27 Eylül 2024 Cuma

Alan: Yerleşim alanları fay hattından uzaklaştırılsaydı ölümler önlenebilirdi

Maraş merkezli depreme ilişkin sorularımızı yanıtlayan Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan, fay zonları üzerine yerleşim yapılmaması gerektiğini vurguladı, gerekli önlemler öncesinde alınsaydı bu kadar yıkım ve ölümün olmayacağına dikkat çekti. Alan, Deprem Yönetmeliğindeki eksikliklerin giderilmesi, fay yasası çıkarılması, Afet Bakanlığı kurulması şeklindeki önerilerini sıralayarak, bu depremle birlikte insanların can güvenliğinin tehlikeye atıldığını görüldüğüne dikkat çekti.

Doğu Anadolu Fay hattında 6 Şubat günü yaşanan iki büyük deprem onbinlerce insanın yaşamını yitirmesine neden oldu. İktidar her zaman olduğu gibi "kader" dedi, enkaz altında insanları ölüme terk etmesini meşrulaştırma, gelişen tepkileri OHAL ile engelleme çabasına girişti. Depremleri engellemek mümkün değil ancak depremlerin yarattığı yıkımı önlemek mümkün. "Neden engellenmiyor ve ne yapılması gerekiyor" sorusunun yanıtını Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan ile konuştuk.

Depremin ardından bölgeye giden Alan ile depremin 8. günü çalışmalarını tamamladıktan sonra akşam geç saatte Antep'te kaldığı otelde görüştük. Röportajımıza başlarken yaşanan yeni bir artçı sarsıntı nedeniyle bir süre beklememiz gerekti.

'YIKIMLAR VE ÖLÜMLER ÖNLENEBİLİRDİ'
İçinde bulunduğumuz coğrafyanın tektonik yapısının sık depremler ürettiği şeklindeki teknik bilgileri aktaran Alan, Maraş merkezli yaşanan iki büyük depremde yıkımların önlenebilir olduğuna dikkat çekip şunları söyledi: "Yüzde yüz önleyemeyebilirdik. Ama gerekli tedbirleri alsaydık bu kadar çok yıkım, bu kadar çok ölüm, bu kadar çok yaralanmayla karşı karşıya kalmayabilirdik. Yer aldığımız coğrafyanın jeolojik yapısını, diri fayları, tektonik açılmaların, sıkışmaların nasıl olduğunu, hangi bölgelerde hangi fayların olduğunu, bu fayların niteliğini, üretebilecekleri olası deprem büyüklükleri konusunda da bilgi sahibiyiz."

'YASAL DÜZENLEMELER GERÇEKLİKTEN UZAK'
Bu bilinenleri baz alarak planlama, imar, yapı üretim ve denetim süreçlerinin düzenlenmesi gerekirken gerçeklikten uzaklaşılan yerlerde yıkıcı depremler yaşandığını vurgulayan Alan, söylediklerini şu şekilde örneklendirdi: "Mesela Doğu Anadolu fayının Gölbaşı'ndan başlayıp Kırıkhan'a Hassa'ya kadar devam eden bölümleri kırıldı ilk depremde ve 7,7 büyüklüğünde deprem meydana getirdi. Yine Maraş'ın kuzeyinde yer alan Çardak fayı diye tanımladığımız fay kırıldı, Malatya'ya doğru olan Sürgü fayı kırıldı. Bu da 9 saat sonra 7,6 büyüklüğünde deprem meydana getirdi. Röportaja başladığımızda meydana gelen depremle birlikte yaklaşık 2 bin 500 artçı sarsıntı olmuş. Bunların bir kısmı 6,6 gibi oldukça büyük."

'TÜRKOĞLU SEGMENTİNDE DEPREM OLACAĞINI BİLİYORDUK'
Alan, saydığı bütün bu fay hatlarının yerini, en son ne zaman kırıldığını bildiklerini belirterek, Türkoğlu segmentinin en son 1513 yılında kırıldığı bilgisini verdi, tekrarlama periyotuna bakıldığında her an deprem üretme potansiyeli taşıdığı bilgisine sahip olduklarını söyledi. "Peki biz kırsal veya kentsel yerleşim yerlerimizi neden götürüp bu fay zonları üzerine kurduk" sorusunu yöneltti.

'EN FAZLA YIKIM FAY ZONLARI ÜZERİNDEKİ YERLEŞİMLERDE YAŞANDI'
Yıkımın en çok fay zonlarının üzerinde gerçekleştiği bilgisini veren Alan, Türkoğlu, Maraş, Antakya, Kırıkhan, Hassa, Pazarcık, İslahiye'nin bazı mahallelerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda bölgenin fayın üzerine oturduğunu söyledi. Alan, "Bu faydan uzaklaşabilirdik. Risk azaltma tedbirlerini zamanında alabilirdik. Buraları kentsel dönüşüme tabi tutarak bu alan içerisinde yaşayan insanlarımızı daha güvenli alanlara naklederek bugünkü can kayıplarını büyük oranda önleyebilirdik. Fayın deformasyon zonu üzerine bina yapamazsınız. Kritik tesislerinizi inşa edemezsiniz. İnsanların can güvenliğini tehlikeye atamazsınız" diyerek, insanların öncesinde alınmayan önlemler nedeniyle göz göre göre öldüğünü aktardı.

'ACİL FAY YASASI ÇIKARILMALI'
Türkiye'de fay yasası olmadığını, bugün çıkarılması durumunda pozitif etkilerinin 40-50 yıl sonra görüleceğini aktaran Alan, bu yasanın acilen çıkarılması gerektiğine işaret etti. MTA'nın yayınladığı rapora işaret ederek Türkiye'de 5,5 ve üzeri deprem üretme potansiyeline sahip 486 diri fay veya zon olduğu bilgisini paylaşan Alan, bu sayının daha fazla olduğunu, MTA'nın çalışmalarının sürdüğünü aktardı. Fayları, riskleri, alınması gereken tedbirleri, yer seçiminde dikkat edilmesi gerekenleri bildiklerini belirten Alan, alınması gereken tedbirleri alma konusunda iktidarların irade sergilemediğine dikkat çekti.

Bir binanın yıkılması ya da hasar görmesine neden olan faktörleri sorduğumuz Alan, "Bir binanın yıkılmasının üç nedeni var. Ya heyelanlı alanlar, fay zonları üstü, sıvılaşmaya yatkın alanlar, çığ tehlikesi, obruk gibi jeolojik alanlara inşa ederseniz hasar görebilir yapınız. İkinci ana neden taşıyıcı sistemin geometrisi ve yapısını iyi tasarlamamışsınızdır bundan kaynaklı sıkıntılar olabilir. Yine kullandığınız malzeme ve işçilik niteliksiz olabilir. Bunların biri ya da birkaçı olası bir depremde binanızın hasar görmesine neden olur" bilgilerini paylaştı.

2013 yılında Türkiye diri fay haritasının yayınlanmasının ardından 2018 yılında Türkiye Deprem Tehlike Haritası ve Parametre Değerleri ile Türkiye Bina Yönetmeliği eşzamanlı olarak yürürlüğe konuldu. Alan, yönetmelik ve haritada tespit ettikleri eksiklik veya yanlışlara ilişkin Danıştay'da dava açtıklarını hatırlattı, diri fay haritasındaki eksikliklerin Türkiye Deprem Tehlike Haritasında eksikliklere neden olduğunu vurguladı. Alan, bir diğer sorunun hesaplama ve bakış açısında olduğunu kaydetti.

YÖNETMELİKTEKİ EKSİKLER BİNALARIN ÇÜRÜK YAPILMASINA NEDEN OLUYOR
Deprem yönetmeliğindeki ivme değerleri de bu depremin ardından bir kez daha tartışma konusu oldu. Alan, bu konuda da şu bilgileri aktardı: "Daha uzun periyotta deprem üreten fayların üzerine geldiğinizde düşük ivme değerleri verilmesi hata. Burada şunu kastediyorum. Aksaray'dan başlayıp Şereflikoçhisar'a uzanan Tuz Gölü diri fayı var. Bu fayın 1000-1100 yılda bir tekrarlama periyotu var. Diyelim ki Tuz Gölü fayı yarın kırıldı, 7 büyüklüğünde deprem üreteceğini biliyoruz. Ama yönetmelikte ivme değerlerine bakıldığında çok düşük. Tasarım ivme değerlerini aldığımızda olası bir depremde oluşacak ivmeleri karşılama olasılığı yok." Alan, yönetmelikte yer alan ivme değerleri üzerinden daha bina yapılırken çürük yapıldığına dikkat çekti.

Alan, davayı açtıktan yaşanan Elazığ ve Van'daki depremlerin ivme değerlerini karşıladığını ancak İzmir depreminin karşılamadığını söyledi, "Tasarımdaki ivme değerlerini aştı. Bayraklı bataklığında bugün yaptığınız binalar için aldığımız ivme değerleri kurtarmıyor. Yarın yaşanabilecek bir depremde o bölgedeki binaların hasar görme ihtimali yüksek" uyarısında bulundu.

'MEVZUAT DEĞİŞMELİ'
Türkiye'deki deprem mevzuatının, imar planlama, yapı üretim, denetim, afet kanunlarının oldukça eski olduğunu söyledi Alan, meslek örgütlerinin Elazığ depreminden sonra Meclis'te kurulan komisyona giderek bunların anlattığını aktardı, "Yasal ve yönetmelik boyutuyla afet risklerini azaltacak bir mevzuat altyapısına kavuşması lazım Türkiye'nin" vurgusunda bulundu.

DEVLET KURUMLARI DEPREMDE ÇÖKTÜ
Maraş ile Narlı arasındaki Çiğli köyüne giden Alan, köyün fay zonu üzerine oturduğunu, tüm yapılarının yıkıldığını, nüfusu az olmasına rağmen 21 kişinin yaşamını yitirdiğini aktardı. Benzer bir durumun Nurhak'ın Şekeroba mahallesi ve Fevzipaşa beldesinde de yaşandığını kaydeden Alan, Fevzipaşa Tren İstasyonunun tam fay zonu üzerinde olduğunu, istasyonun yıkıldığını ve hatlarda ağır hasar oluştuğunu belirtti. Alan, depremin üzerinden 8 gün geçmesine rağmen TCDD'nin kendi derdine düştüğünü ve afet bölgesine lojistik destek sunamadığını vurguladı.

Karayolları, demiryolları, havaalanlarında oluşan hasarların yarattığı sorunlara işaret eden Alan, Devlet Demiryolları tren hattı üzerinden deprem bölgesinin lojistik ihtiyacının hızla karşılanabileceğini böylece karayolu üzerinden enkaz altında kalanlara müdahale edecek ekipmanların geçişi bakımından bir trafik sorunuyla karşı karşıya kalınmayacağına dikkat çekti. Antep'ten Antakya'ya karayoluyla 5 saatte gittiğini söyleyen Alan, Antakya'daki bir yaralının Adana'daki hastaneye yetiştirilmesinin bu koşullar altında mümkün olamayacağına dikkat çekti.

"Bizim altyapı tesislerimiz bu depremde çöktü" diyen Alan, olası bir depremde hasar görecek istasyon ve tren hatlarının gerekli yapılanmayla ulaşıma açılmasını sağlamayan Devlet Demiryolları Genel Müdürü'nün istifa etmesi gerektiğini vurguladı.

Deprem bölgesinde biraz DSİ birimlerini gördüğünü, karayolları, il özel idaresi gibi kurumların hiçbir şekilde sürece dahil olmadığını aktaran Alan, bu kurumların bütün işlerini ihaleyle yaptırdığını, personel kalmadığını, araç gereci, müdahale gücü kalmadığını söyledi. Depremde bir sürü yolun çöktüğünü, köprülerin zarar gördüğünü hatırlatan Alan, Devlet Demiryollarının da içinde bulunduğu bu kurumların hazırlıksız olması nedeniyle deprem bölgelerine, devletin gıda, elektrik, su ihtiyaçlarını karşılayamadığını söyledi.

Alan son olarak Bakü-Ceyhan boru hattının dolum tesislerinin fay zonu üzerinde olduğu bilgisini paylaşarak o bölgede yaşanabilecek depremin büyük bir yangına neden olabileceğine dikkat çekti. Türkiye'nin yeni bir afet yönetme anlayışı geliştirmesi gerektiğini vurguladı.

'AFET BAKANLIĞI KURULMALI'
Afetlerin küçük bir AFAD Başkanlığıyla yönetilemeyeceğine işaret eden Alan yapılması gerekenleri sıraladı: "Bakın bu deprem oldu AFAD nerede diye herkes bağırıyor haklı olarak. Herkes Japonya'yı örnek veriyor. Japonya'nın 50 yıldan fazladır Afet Bakanlığı var. Bizim de Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığının zaman geçirmeksizin, hemen yarın hayata geçirmemiz lazım. Yerel idarelerin altyapı ve donanımı eksik, insan kaynağı yok. Toplumun yüzde 80'i 30 büyükkentte yazıyor. Ama Antep'teyim. Antep'te Afet ve Risk Azaltma Daire Başkanlığı yok. Çevre Düzenleme, Kültür Daire Başkanlığı var. 50 tane başkanlık ama bu kentin afet risklerini azaltmak için başkanlık yok. Maraş'ta, Hatay'da, Adana'da yok. Bunlar büyük kentler. Üç büyük kenti çıkar, bunlar dışında hiçbirinde bir şey yapılmıyor. Kentin yönetimi afet riski hakkında bir şey bilmiyor. Riski azaltma konusunda altyapısı, donanımı, personeli yok."

'BELEDİYELER MÜDAHALE TİMLERİ OLUŞTURMALI'
Alan, olası bir acil durum ve afet esnasında müdahale birimlerinin de az olduğunu söyledi, "Arama-kurtarma timleri yok" dedi. Maraş depreminin ardından yurtdışından 6000-7000 arama-kurtarma personeli geldiği bilgisini veren Alan, Türkiye'de arama-kurtarma çalışmalarını yürüten kurumların başındaki insanların depremde arama-kurtarma çalışmalarının nasıl yürütüleceği konusunda fikri olmadığına işaret etti. Alan belediyelerin itfaiye teşkilatlarının sadece yangınlara değil bütün afet türlerine müdahale edebilecek kurumsal yapıya kavuşturulması ihtiyacına işaret ederek, "Her büyükşehir belediyesinin 30 timi olsaydı 900 arama kurtarma timi bölgede faaliyet gösterecekti. Bugün depreme müdahale eden Türkiye'deki timlerin sayısı bunun çok altında" bilgisini paylaştı.